Bu hikaye Honey_Sweetly adlı okuruma yazılmıştır.İyi okumalar.
Umarım beğenirsiniz.
~Size ôzel hikaye yazmamî isterseniz mesaj atabilirsiniz.
Oy vermeyi ve yorum yapmayî unutmayîn.
~Şarkı ekledim yukarıdaki resmi kaydırarak dinleyebilirsiniz.
**************************
Karakter bilgisi(sen):
İtalya'da bir kafede çalışıyorsun garson olarak, aynı zamanda üniversite 3. Sınıf ôğrencisisin.Üniversite okumak için İtalya'ya geldin ve maddi durumunuz pek iyi olmadığı ve kendi ayaklarının üzerinde, ailene yük olmak istemediğin için kafede çalısıyorsun.
################
Gözlerimi çalan alarm eşliğğinde açtım.Henüz aydınlanmamıs olan hava ne kadar karanlık gözüksede aldırış etmeden yatağımdan kalkıp küçük penceremin perdesini açtım ve neredeyse yok denilecek kadar az olan ışığın odama girmesine izin verdim.
Yağan yağmurun oluşturduğu ses ve karanlık kasvetli bir hava yaratıyordu gökyüzünde.Yine karanlık olan hayatıma bir türlü düşemeyen ışık.Ne yapsam, ne kadar çabalasam mutlu olamamak canımı yakıyordu artık.Küçük bir ışık, yada bana ışık tutacak harhangi biri...
Yatağımın yanında bulunan komidinimin üzerindeki telefonu alıp biraz karıştırdıktan sınra telefonumu tekrardan komidine bırakıp banyoya gittim.Hızlıca duş aldım ve saçlarımı yarım yamalak kuruttum ve tepeden dağınık bir topuz yaptım.Dünden ütüleniş,hazırlamış olduğum kıyafetlerimi gitdikten sonra hafif bir makyajla son görünüşümü tamamladımm.
Artık hazırdım telefonumuda çantamın içine koyarak çantamı omuzuma taktım ve kapıdan çıkmadan önce askıda duran şemsiyemide alıp evden çıktım.Şiddetli yağan yağmura karşo şemsiyemi açtım ve yürümeye başladım.Çalıştığım kafeye yürürken yoldaki pastaneden zeytinli açma ve çikolatalı süt aldım.Bir yandan yürürken diğer yandanda pastaneden aldıklarımla kahvaltımı yapıyordum.Çalıştığım kafeye girdiğimde açmamın son lokmasınıda ağzoma atmıştım.Çalışan arkadaşlarıma selam verdikten sonra personel odasına gittim, çantamı ve montumu dolaba yerleştirip önlüğümü takıp içeri geri döndüm.İçeri girdiğimde şaşırmıştım çünkü köşedeki masa dolmuştu.Hayır yani sabah daha saatin 8'ide.İlk defa bu kadar erken saatte müşteri gelmişti.Çok fazla oyalanmadan üstümü başımı düzeltip siparişlerini almak üzere yanlarına gittim.Gördüğüm şeyle yine şaşırmıştım.Üçünün yüzündede maske vardı.Tek görebildiğim maskelerinin ve alınlarını kapatan saçlarının arasında kalan çekik gözleriydi.Yanlarına vardığımda:
Sen:Merhaba, hoşgeldiniz efendim.Karar verdiyseniz siparişlerinizi alabilir miyim?
Sapsarı saçları olan çocuk maskesini çıkardı ve
Jimin:Merhaba, ben tost istiyorum ve birde çay lütfen.
O kadar şirin bir sesi vardı ki ama o konuşurken gülmemek için kendimi zor tuttum çünkü ingilizce konuşmaya çalışıyordu ama kesinlikle konuşamamıştı.Onun bu nazikliği ve şirinliği karşısında sabah sabah mutlu olmuştum.Sarı saçlı yakışıklının siparişlerini alırken en içten gülümsememi sunmuştum.
Daha sonra kahverengi saçları olan çocuk maskesini çıkarmadan konuşmaya başladı ve ben hiç bir şey anlamıyordum.Sadece ağzım beş karış açık bir şekilde ona bakıyordum.Benim anlamadığımı anlayan sarı saçlı çocuk lafa girdi.
Jimin: Hyung kimse seni anlamıyor.Maskeni çıkarmalısın.
Jin:Eminim ki sadece sen anlamamışsındır Jimin.
Dedikten kısa bir süre sonra bana bakarak
Jin:Sen anladın değil mi?
Kesinlikle bir şey anlamamıştım.Hem maskesinden hemde değişik ingilizce aksanından dolayı.Kafamı öne eğerek
Sen:Üzgünüm efendim.
Benim bunu dememle Jimin'nin yüzünde zafer gülüşü oluşmuştu.Kahverengi saçlı yakışıklıda maskesini çıkarıp konuşmaya başladı.
Jin:Ben kuruvasan istiyorum ve çay.Bide sezar salata istiyorum.Acaba şundanda mı als-
Jimin:Hyung!! Aç gözlüsün.
Jin:Sen nasıl hyungunla bu şekilde konuşursun bücür?
Jimin:Bücür mü?Biz sana aç kaplumbağa diyor muyuz??!
Jin tam cevap verecekken elinde kagıtla bekleyen beni görünce sustu ve bende ona gülümsedim.Eğer beni görmeseydi sanırım akşama kadar orada dikilecektim.Neyse asıl gözüm diğer çocuğa takıldı.Diğerlerinin aksine o o kadar mutsuz gözüküyorduki...
Alnını kaşlarına kadar kapatan gri dağınık saçları, kiraz gibi kırmızı parlayan dudakları, ve kusursuz bir teni vardı.Elini yanağına koymuş sesini çıkarmadan sadece boşluğa bakıyordu.Gözlerinden her an yaşlar süzülecek gibi duruyordu.Ona döndüm ve
Sen:Efendim siz ne istersiniz?
Kafasını kaldırdı ve kısık bir sesle
Tae:Birşey istemiyorum.
O nasıl bir ses.Ne kadar derin bir sesi var.Bütün gün dinleyebilirim onu.Ben içimden sesinin ne kadar güzel olduğunu düşünürken Jimin tüm samimiyetiyle ve şirinliğiyle konuşmaya başladı.
Jimin:Taehyung bir şey yemelisin.Kendine yapma bunu.
Jin:Evet Tae birşeyler ye zaten kaç gündür hiç birşey yemiyorsun ve artık kendini suçlamaktan vazgeç, senin bi suçun yok.
Demek ismi Taehyung.Tabi bütün bu konuşulanlar arasında sadece dikkatimi çeken bu değilgi.Tae neden üzgündü? Kendini neden suçluyordu? Ne olduğunu bilmiyorum ama gerçekten çok üzgün görünüyordu.Bu konuşmalar devam ederken gözleri zaten dolu olan Taehyung'un gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS ile hayal et (Özel)
FanfictionMerhaba arkadaşlar Bu kıtabta BTS üyeleri ile ilgili kısa hikayeler okuyabilirsiniz. //Mesaj atarsanız size özel hikayeler yazabilirim.Desteklerinizi bekliyorum Oy vermeyi ve yorum yazmayı unutmayın.İyi okumalar.Umarım beğenirsiniz.❤