Soğuktan donmuş ellerine baktı, oda buzdan değil miydi? Oda buzun kendisi değil miydi? Üşüyordu ve öleceğine emindi. Düz bir yolda yürüyordu ve gördüğü tek şey beyazın ta kendisiydi. İlk defa bu renkten bu kadar nefret etmişti. Buzun kendisi yolun sonuna gelmişti. O çok sevdiği soğuk onu öldürecekti.
Gray koskoca hastanenin önünde tek başına duruyordu. Saat sabahın sekiziydi ve insanlar yeni uyanmaya başlamıştı. Yüzünde somurtkan bir ifade vardı ve hastanenin bulunduğu camda kendi yansımasını görüyordu. Giydiği paltonun içinde kaybolmuştu. Kendini taşıyamayacak kadar ağır hissediyordu. Tek gözünü bandaj ile kapatmıştı, çocukları korkutmak istemiyordu. Böyle korsanları andırdığını biliyordu. Çocuk gibi görünmekten hoşlanmıyordu ama yapacak bir şey yoktu. Sol gözü yoktu ve orası koca bir boşlukla kaplıydı.
Boynundan göğsüne kocaman bir yanık izi vardı. Sağ bacağının dizinden aşağısı yoktu ve protez kullanıyordu. Bu yaralarının sebebi ise eskiden komando da çalışmış olmasaydı. Aslında aradan çok fazla zaman geçmemişti.
Hastaneye bu kadar erken gelmesinin sebebi ise randevu aldığı psikolog ile konuşmak istemesiydi. Dün randevu almıştı ama psikoloğun kendisini görmemişti. Neden bir psikoloğa gitmek istediğini bile bilmiyordu, belkide onunla konuşması iyi gelebilirdi. Ya da onu fazlasıyla uyuz ederdi.
Hastanenin bahçesinden çıktı ve içine doğru ilerledi, dönen kapısından geçti ve boş asansöre binip en üst katın düğmesine bastı. Onunla beraber sadece asansör müziği vardı ve bu müzik nedense onu rahatlatmak yerine her zamanki gibi geriyordu. Buda onun bozuk davranışlarından birisiydi işte.
Asansörün açılan kapısıyla bir süre bakıştı ve kafasını çıkartıp etrafa göz gezdirdi. Sanki bir yerden düşman çıkacaktı. Topallayarak bayan Juvia'nın odasını aramaya başladı.
Beyaz bir kapının önünde durdu ve kapıyı çaldıktan sonra kulpunu döndürerek içeri girdi. "Bayan Juvia?" Sesi oldukça soğuk ve net çıkmıştı, kadını korkutmak istemiyordu. Protez bacağını temizlemeyi unuttuğu için boğuk bir gıcırtı çıkartıyordu. Bu biraz utanmasına sebep oldu.
İçeride cam bir masanın üzerine dirseklerini uzatmış öylece kadın ona bakıyordu. "Ah, üzgünüm duymadım. Bay Gray sizsiniz değil mi?" Gray kafasını salladı ve oldukça yavaş ses çıkarmaya çalışarak önünde duran sandalyeye geçmeye çalıştı. Ama garip topallaması yüzünden kadın onun bacağına bakmaya başlamıştı. İçinden küfürler savuruyordu.
Sandalyeye oturdu ve kadına bakmaya başladı, kadında ona bakıyordu ama özellikle sargılı gözüne odaklandığını biliyordu. "İlk olarak şöyle başlamak istiyorum. Her zaman dediğim şey gibi sadece siz kendinizi tedavi edebilirsiniz." O zaman sizin mesleğiniz ne, diye içinden sorgulamaya başladı. "Sadece bir şeyleri anlatacak birisini istiyorum."
Kadın tek kaşını kaldırdı, mavi saçlarından çıkan teller etrafta sallanıyordu. Gray bunu nedense komik bulmuştu ama ses çıkarmaya niyeti yoktu. Kadın kahvesini doldururken onu süzmeye devam etti. Mini bir etek giymişti ama altında ten renginde bir çorap vardı. Bu soğukta o eteği giymesi bile mucizeydi. İnce ve yukarı doğru kalınlaşan bacakları vardı, Gray kadın ona bakmıyorken bir süre daha bacaklarını inceledi. Ardından yavaşça yukarı çıkarak boyunlu kazağını inceledi. Beyaz bir kazak giymişti ve saçları arkadan topuz yapılmıştı. Önden de bilerek bırakılmış küçük saçlar dağılmış ve etrafta oyana buyana savrulmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories Of Ice [Gruvia]
FanfictionAskerliğinin getirdiği acıları kalbine gömmüş Gray, bir gazidir, yaşadığı olaylardan sonra mutluluğu kendine fazla gördüğü için umutsuzca öleceği günü beklemektedir. Soğuğa ve yalnızlığa alışmış bu adam gittiği psikologta yeniden can bulduğunu hisse...