Hayır, diye geçirdi içinden. Ona iyi gelen şey onu öldüremezdi. Görüş alanı bulanıklaşıyordu ama yinede tek bacağıyla ayağa kalkmayı denedi. Olmadı, düştü. Bacağından akan kırmızılık beyazı kirletiyordu. Gözleri bulanıklaşmaya devam ettikçe renkler karıştı. Ellerini tekrar koyarak doğrulmayı denedi ve başardı da. Tek ayak üzerinde ilerlemeye başladı. Bembeyaz boşlukta ilerliyordu, ufku bile beyaz olan boşlukta.
Juvia az kalsın ağzındaki makarnayı komple çıkartıyordu. "Ne demek evlenme teklifi aldım!?" Diye çığırmaya başladı Cana'ya. "Evet, evlenme teklifi etti!" İkisi de Skype adlı programdan görüntülü konuşma yapıyorlardı ve çok heyecanlılardı. "Her neyse Juvia, çıkmam gerekiyor. Gelmek istemediğine emin misin?" Juvia kafasını evet anlamında salladı. "Üzgünüm hayatım, işlerim var." İkisi de birbirine öpücük gönderdikten sonra görüşmeyi kapadılar.
Juvia önündeki makarnayı bitirdi ve cebinden telefonunu çıkardı. Evinde gayet mutlu bir yaşam sürüyordu, tek başına mutlu bir yaşam.
"Götüm dondu." Diye ayağı kalktı ve kaloriferin karşısına geçti ve sırtını ona dayayarak çöktü. Üzerinde battaniye ile geziyordu. Telefonunu açtı ve bu sabah yeni hastası olan Gray'i çaldırdı.
Heyecanlı bir biçimde oyana buyana sallanırken telefonun açılması ile nefesini tuttu. "Alo?" Diye boğuk bir ses gelmişti karşısından, yutkundu. "Şey benim. Juvia, sabah size verdiğim kedi hakkında konuşmak istemiştim." Karşıdan derin ve boğuk nefeslenme sesleri gelince adamın uykusundan uyandırdığını anlamıştı. "Özür dilerim tabi biraz geç oldu bu arada." Diye eklemeyi de unutmadı. "Sorun değil, yanımda yatıyordu en son. Biraz etrafta koşturdu ve süt içti o kadar."
Juvia dediklerinden çok sesinin o tınısına takılmıştı. Sabah uyandığında yanında yatan erkek ve sana günaydın derken çıkan o boğuk sesi, başına kondurduğu öpücük ve mayışık gülümsemesi. "Ah, anladım. Tekrardan özür dilerim." Telefonu kapatmadı ve bir süre ikisi de birbirinin nefes alış verişini dinledi. Juvia kasıklarında hissettiği bir sıcaklık ile telefonu kapadı. Kafayı yiyordu galiba, az önce ne olmuştu? Kendi bile anlam veremeden telefonu kenara bıraktı ve aklında yankılanan ses tonu ile duraksadı.
Koca iri soğuk eller, boğuk ses ve asker olmanın etkisi ile harika bir fizik. Uzun zamandan beri böyle garip hissetmemişti. Aslında cinsel ihtiyacını hemen karşılaması mümkündü ama sakinleşmeyi beklemeyi tercih etti.
...
Sabahın köründe oturmuş bay Gray'i bekliyordu. Normalde hastaları haftada bir gelirdi ama bu adam nedense onunla her gün görüşmek istiyordu. Bir derdi yoktu, parasınıda alıyordu ama adam garip olduğundan dolayı tuhaf oluyordu.
Kapı açıldığında içeri giren Gray'e baktı. "Günaydın bay Gray! Yine erkencisiniz." Adamın ikinci gelişiydi, yine erkencisiniz ne demekti? Juvia kafasını masaya gömmek istedi.
Adam yine aynı paltoyu giymişti ve belinden silah çıkartacakmış gibi tek eli paltonun içindeydi. "Aslına bakarsanız beni öldüreceklerini sandım." Kaşlarını çattı. "Ne oldu bay Gray?"
Adam paltodan elini çekmeye başladığında Juvia bu ürkünç adamın onu öldüreceğini sandı ama öyle bir şey olmadı. Küçük bir kedi çıktığında rahatlamanın etkisi ile iç çekti ve kediye baktı. "Hayvanların hastaneye girmesi yasak. Biliyorsun hastalar mikrop kapabiliyor." Gray biliyorum tabiri ile kafasını sallamıştı. Madem niye getirdin be adam? "Biliyorum ama sürekli bunu yapıp duruyor. Veteriner bugün kapalıydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories Of Ice [Gruvia]
FanfictionAskerliğinin getirdiği acıları kalbine gömmüş Gray, bir gazidir, yaşadığı olaylardan sonra mutluluğu kendine fazla gördüğü için umutsuzca öleceği günü beklemektedir. Soğuğa ve yalnızlığa alışmış bu adam gittiği psikologta yeniden can bulduğunu hisse...