~Dokuzuncu Bölüm~

196 37 17
                                    

Dayanamamıştı asker, gördüğü et parçasını kesip yemeye başlamıştı. Ağlayarak yapıyordu bunu ama ihtiyacı vardı, ölüye bile saygısı yoktu onun artık. İşi bittiğinde tekrardan döküntülerin arasında girdi, bulduğu şey bir telsiz vede bir bıçaktı. Ya intihar edecekti, ya da telsizi kullanarak yardım çağırmayı deneyecekti. Ölen arkadaşları bir kez daha aklına geldi, yediği et ağzına gelmeye başlamıştı, dayanamadı ve kustu. Yaşayacaktı, telsizi eline aldı. Yoksa bu kadar şey boşuna giderdi.

"Rusya'da askerlik yaparken..." Kadın onu pür dikkat dinlerken tekrardan kayalığa oturdu, Juvia ayakta kalırsa yorulabilirdi, anlatacakları biraz uzun olacaktı çünkü. 

"Soğuk taraflarda teröristler ile çatışmak için bir üst kurulmuştu, buraya gönüllü olarak bir grup asker gitmek istedi. O askerlerin arasında benim koğuşumda vardı, babama bir mektup yazdıktan sonra görevim için hazırlanmaya başlamıştım. Ülkem için yararlı bir şey yapacağım için mutluydum, bir yandan ise korkmuyor değildim. Çünkü savaşın ortasında olacaktım, ölmem an meselesi olabilirdi..." Yutkundu, bacağını uzattı Gray rahat edebilmek için. 

"Natsu koğuştaki en yakın arkadaşımdı, Lucy adında bir nişanlısı vardı. Biran önce askerliği bırakıp evine geri dönmek istiyordu, her ne kadar gelmemesini söylesem de oda gelmek istedi. Kurulan üste ulaştığımızda ise yine onunla kalmaya devam ettim, bu üst karlı bir bölgedeydi ve etrafta ulaşım aracı bulmak neredeyse imkansızdı. Çok nadir erzak gelirdi, sanki bizi oraya deney faresiymiş gibi koymuşlardı. Şikayetçi değildik, ilk iki çatışmamız çok iyi geçmişti. Hatırlıyorum, sekiz tane terörist öldürmüştük. Sonrasında ise üçüncü çatışma başladı, bu çatışma her şeyin başlangıcı oldu. Savaş sırasında evine gitmek için askerlerden birisi ağlamıştı, oraya geldiğine nefret ediyordu. Çünkü karın ortasında gönderdiğimiz mektupların gidip gitmediğini bilmiyorduk, telsizle üstümüz ile konuşabiliyorduk, soğuk ise her gece bizi öldüresiye donduruyordu." 

"Savaş sırasında onun yüzünden psikolojimiz fazlasıyla etkilenmişti, bir kişi dalgınlığından vurulu ve öldü. Ben de donakalmıştım ki Natsu beni dürtmüştü, ölmenin sırası değil demişti bana. Geri döndüğünde bir baba olacağını ve evleneceğini söylemişti. İki tarafta onların ilişkilerini olumlu karşılamıştı, ayrıca Natsu orada ilk defa bana baba olacağını söylemişti." Yüzü gitgide asılırken hissettiği yoğun duygular ile kafasını eğdi. 

Derin derin soluklandı, Natsu'nun gülüşü aklına geldikçe ölmek istiyordu, bu duyguyu yeniden hissetmeyeli uzun zaman olmuşu diye düşündü. Juvia'ya döndüğünde pür dikkat onu dinlediğini fark etmişti, devam etti. 

"Bir gün tesise birisi geldi, askerlerin bazıları birbirini tanımadığı için pek endişe etmemiştik. Binanın ısıtma sistemi odasına bu adamla beraber benim koğuşum girmişti, Natsu bu adam hakkında beni uyarmıştı, onu daha önce görmediğini söylemişti ama ben onu dinlememiştim. O sıralar diğer askerler ile beraber kadınlar hakkından söz ediyorduk, Natsu o zaman Lucy'nin görünüşünden bahsetmişti, güzel kadınmış diye diğer askerle ise şakasına kavga etmeye başladılar, sonrasında Natsu'nun dikkatli olunması gerek diye uyardığı asker motorun tam yanında duruyordu, sonrası ise karanlıktı." 

Çenesi titrerken Gray tekrardan ağlamaya başlamıştı, Juvia ona dokunmak istedi ama reddetti. "Büyük bir patlamanın ardından kendimi uzakta duvara yapışmış bir biçimde buldum, dev sütunun altında bacağım kalmıştı. Diğer bacağımı kendime çekerek kurtarmıştım ama birisi komple ezilmişti. Şoku atlattıktan sonra bulunduğum konumdan nasıl oraya gittiğimi öğrendiğimde yerde yarısı sütunun altında kalmış Natsu'yu gördüm, onun olduğunu giydiği kıyafetin alt kısmından anlamıştım. Beni itmişti, hiç bir şeye sahip olmayan beni kurtarmak için beni ileriye doğru itmişti!" Gray sonlara doğru bağırmaya başladığında Juvia onu kollarından yakalamıştı. 

"Ailesini, diğer şeyleri düşünmeden beni itmişti! Öleceğini düşünmeden beni itmişti, benim gibi sefil bir adamı kurtarmak için canından oldu!" Kollarını tutan Juvia'yı sarsıyor, bir yandan ise gözyaşları yüzünden bulanıklaşan gözleri ile etrafı görmeye çalışıyordu. "Hayatta kalan tek kişi bendim, diğer kimse yaşamıyordu! Vücudumun üzerine düşen filtreler beni benek benek yaktı, ama acıyı hissetmedim! O sıra ondan başkasını düşünemiyordum, uyarısını dikkate alsaydım bunların hiçbiri olmayacaktı!" 

"Gray!" 

"Onun ölümüne ben sebep oldum." Juvia da onunla birlikte ağlıyordu. "Senin suçun değildi, bilemezdin!" 

"Hayatta kalmak için ölü arkadaşlarımın cesetlerini yedim, onları soydum ve kıyafetlerini giydim. Ateş yakmayı denedim, her türlü iğrençliği yaptım ben!" Titriyordu, bağırıp duruyordu. Juvia onu göğsüne bastırdığında sesi soluğu kesilmiş ağlıyordu, sonrasında ise tekrardan fısıldamaya başladı. 

"Bir çok kez ölmeyi düşündüm, her seferinde gülümsemesi ve ailesinden bahsetmesi aklıma geliyordu. Sonrasında ise bir gün karşıma telsiz çıktı, yanında ise saplanmış bir bıçak vardı. İkisi arasında çok kaldım, ama sonrasında ise yaşamak istediğimi daha çok fark ettim. Benim sınanmamdı yaşamak! Boşuna ölmesine izin veremezdim onun, bu yüzden bir çok kez telsizi çalıştırmak için denedim, denedim ve başardım. Yardım geldi, beni götürdüler. Ama kimin yaşadığını söylememiş olacaklardı ki oraya gittiğimde insan topluluğu ile karşılaştım..." 

Kafasını Juvia'nın göğsüne vuruyordu, kafayı yiyordu Gray. "Orada, sarı saçları ve bal gibi gözleriyle umut dolu bakışlarıyla arabanın içini süzen bir kadın vardı. Hamileydi, dua ediyordu. Elinde Natsu'nun gönderdiği son mektup vardı, arabadan ben çıktığımdan sonra ise ona bakma cesaretinde bulunamadım, orada herkesin içinde ağlayıp beni öldürmeleri için tekrardan yalvarmaya başladım ben, sonrasında ise beni hastaneye zorla götürdüler." 

"Ne kadar param varsa, neyim varsa babası şehit olan çocuklar için harcadım, içimde kendime olan bu öfke gitmedi ve gitmeyecekti. Ne yapacağım ben Juvia, kendimi nasıl affedebilirim!" Juvia sıkıca ona sarılmak ile yetiniyordu. "Bilmiyorum Gray, bilmiyorum!" Dedi. 

"İğrencim ben, bırak beni!" Çırpınırken gücü kalmamış gibiydi, şefkat ve merhamet dolu bu kolların arasından çıkamıyordu Gray. "Değilsin, sen iğrenç filan değilsin." Saçlarının arasında bir kaç damla gözyaşı hissetmişti, birde bir öpücük. Gözlerinin önünden en yakın arkadaşının gülüşü gitmiyordu, birde o kadının umut dolu gözleri. 

Memories Of Ice [Gruvia]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin