~Yedinci Bölüm~

283 34 21
                                    

Ağlamak ona bir şey kazandırmayacaktı, eninde sonunda anlamıştı bunu asker. Bulabildiği kadarı ile kendini beslemeye çalıştı ve ardından ayağa kalktı. yerde duran demirlerden birisini aldı ve kendine baston yaptı. Patlama yerine doğru ilerledi, bir şeyler bulabilirim diye düşünüyordu. Ona umut verebilecek bir şeyler... 

"Ne oluyor?" Gözlerini aralamıştı Juvia, bir şey üzerinde sallanıp duruyor gibiydi. Gray'in suratını boğuk bir biçimde görürken onun kucağında olduğunu anlamıştı. "Uyu." Diye emreder bir ses duymuştu. "Ne oldu?" Kendi sesinin bu kadar boğuk çıkmasına şaşıyordu. "Bir şey olmadı, uyu artık. Geldik sayılır." Normalde geldik denince uyandırılmaz mıydın? Juvia'nın aklı karışmıştı. "Başım çok ağrıyor."

"Biliyorum." Gray bacağı ile bir şeyi ittiriyor gibiydi. "Kapı mı açıyorsun?" Kafasını sola döndürdüğünde gördüğü manzara ile ne olduğunu anlamıştı, Gray onu kucağında taşıyordu ve şu an Gray'in evine gireceklerdi. "Biraz kendini kaldır ve iyice tutun." Juvia'nın onu neden taşıdığıyla ilgili kavga edesi yoktu, bunu sonraya bırakacaktı. Ellerini Gray'in boynuna doladı ve kendini ona doğru çekti. Gray'in şeklinin bozulmaması ile o kasların süs olmadığını anlamıştı. Ayrıca birbirlerinin nefesleri yüzlerine çarpıyordu, Gray'in dudaklarına baktığını fark etmişti. 

Ama Gray onu öpmek yerine yüzünü buruşturdu. "Leş gibi içki kokuyorsun." Kilit dönme sesi gelmişti, eve girmişlerdi. "Gel battaniye, gel pisicik. Gelde seni bana verenin halini gör." Juvia bunun üzerine az çok gülümsemişti, sonrasında ise Gray onu yatağına yatırmıştı. "Gözlerini kapa?" Juvia hm tarzı bir ses çıkarmıştı. "Gözlerini kapat Juvia." Juvia kafasını tamam anlamında salladı ve bunun destekleyecek bir biçimde homurtu çıkardı. 

Bir süre daha gözlerini kapalı tuttuktan sonra gözlerini araladı, görüşü hala bulanıktı ve gözlerini kısık bir biçimde açması tam görmesini engelliyordu. Ama gördüğü kadarıyla Gray üzerindekileri çıkarıyordu, arkası dönüktü ve Juvia'nın gördüğü yarayla beraber nefesi kesilmiş gibiydi. 

Kocaman bir yarık vardı ve dikiş izleri hala belli oluyordu, nasıl acıttığını düşününce Juvia'nın içi kanar gibi olmuştu. Kalbinin orada bir baskı hissetmişti nedense. Ona sarılıp her şeyi unutturmak istiyordu. Ayrıca kollarında olan o küçük izler, bir de tek bacağının olmayışı. Tam olarak ne yaşamıştı ki bu adam? Çok geçmeden gözlerini tekrar kapadı. 

Bir süre sonra Gray yanına gelmişti, bunu yatağın çökmesinden anlamıştı. "Açabilirsin." Juvia gözlerini aralamış, ona dönmüştü. Yatakta doğrulmaya başlamıştı. "O adamla orada ne yapıyordun?" Juvia'nın duydukları üzerine kafası yerine gelmiş gibiydi. "Asıl ilk sen benim soruma cevap ver, adamı neden öldüresiye dövdün?" Juvia'nın kaşları çatılmıştı. "Birisi ile çıkıyorsun, sana değer veren birisi ve seni mutlu edebilecek birisi. Hayatını barda bulduğun adamlar ile Lyon denen adamı aldatarak geçirmene göz yumamam." Ah, haklıydı ama bir noktaya kadar. 

"Seni ilgilendirmez." Onu kapıdan kovmuştu, aslında bunu sevgilisi var diye yapmıştı, bir de onun -ki Juvia onun kendini bir canavar olarak gördüğüne inanıyordu- kendine yedirememesiyle alakalıydı. "Juvia." Adını seslenmesine karşı cevap vermedi. "Haklısın beni ilgilendirmez." Yatağa hızlı ve sert bir biçimde uzanmıştı, yatak can çekişir gibi gıcırdamıştı. "Uyu, yarın sabah seni evine götürürüm."

"Yine beni prenses gibi mi taşıyacaksın? Ayrıca oda buz gibi. Üzerime bir şey verebilir misin?" Juvia tavana bakıyordu ama Gray'in onu izlediğine emindi. "Hayır, içki içen birisi sıcaklar sanıyorudum."

Memories Of Ice [Gruvia]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin