-2-

12.7K 157 10
                                    

Gökyüzünden yeryüzüne iki dünya arasında yırtık açılmasına neden olan yıldırım düştüğünde orman gecenin karanlığından sıyrılıp, gündüzün ışığına boyandı. Bu ışık patlaması normal bir insana görme yetisini kaybettirmekle kalmaz canını bile alırdı. İşte bu yüzden Andrew bu yolun en iyi yolculuk şekli olduğunu düşünüyordu. Açılan yarıktan Dünya ya adım attığında gökgürültüsü onları karşılar gibi etrafta yankılandı. Andrew istemsizce gülümsedi ve yanında ki arkadaşına baktı.

"Buraya gelmeyeli ne kadar oldu? Sence ortam çok değişmiş midir?"

Bernard, ya da Andrew'in ona seslendiği şekilde Bern pek umursamadığını belli edercesine omuzunu silkti. Dünya bugün yerle bir olsa şarap kadehini kaldırıp sakin bir şekilde içkisini yudumlardı. Adam resmen duyularını aldırmıştı. Hatta genç adam bazen buna emin oluyordu.

Andrew arkadaşının peşini bırakmadı. "Farkındasın değil mi? Buraya son geldiğimi zamandan bu yana 100 yıl geçti. Farkında değil misin?" diye sordu ama cevap beklemeden kurumuş yapraklardan gürültülü sesler çıkartarak yürümeye başladı. Andrew onun arkasından ilerlemeden önce montunun cebinden çıkardığı madalyona baktı. 100 yıl önce buraya geldiğinde neler yaşadığını hatırlıyordu. Bu sefer böyle bir şey olmasına izin veremezdi. Artık yapacağı işe duygularını katmayacaktı.

Ya da cinsel organını.

"Hey bekle! Andrew yaprakları havaya kalkmasına neden olacak kadar hızla arkadaşının yanına ulaştı. Bern ile anlaşmak kolay değildi. Her geçen yüzyılda daha da içine kapanıyordu. Özellikle görevlerinde ki başarısızlık hepsini etkiliyordu.

"Sence bu sefer başarılı olacak mıyız?" Bern kalın montunun içine gömülmüş gibiydi. O endişelendikçe havanın ısı değerinde düşüyordu. Bu adam kesinlikle duygu değişimlerine dikkat etmeliydi.

Andrew verdiği nefesin havada buhar halini aldığını gördü. "Endişelenmeyi kes." diye emretti arkadaşına sert bir tonla. Liderin verdiği emri uygulamak zorunda kalan Bern biraz sakinleşmiş bu şekilde hava sıcaklığıda mevsimsel değere ulaşmıştı. "Bu sefer başaracağız."

Bern biraz durup arkadaşına baktı. Karanlık olmasına rağmen onun gözlerinde ki alevi görebiliyordu. Tek kelime etmese bile Andrew onun ne demek istediğini anlayabiliyordu. Geçmişi peşini bırakacak gibi değildi. Kendisi bile yaptıklarından nefret ediyordu.

"Dikkatli olacağım." dedi Andrew sakin bir ses tonuyla. Alaycı kişiliğinin altında ki sert yapısı yine ortaya çıkmıştı. Bern sadece başını salladı ve beraber ormanın karanlığında kayboldular.

************************

Siyah deri elbiseye baktım. Joe'nin bana armağanıydı bu. Yaşayacağımız ateşli gece için almıştı. Bu gece için harika bir seçim olacaktı. Zorda olsa elbiseyi üzerime geçirdim. Vücuduma yapışmış sanki ikinci bir ten olmuştu. Sütyenimi zorda olsa düzelttim. Altıma iç çamaşırı giymediğim için de oldukça rahattım. Uzun, kestane rengi saçlarımı dalgalar halinde sırtıma doğru serbest bıraktım. Farı gözlerime sürdüğümda sadece bir ruj ile makyajımı tamamladım.

Geceye hazırdım.

Bu gece bekaretimi kaybedecektim.

Taksiye para verip kaldırıma yüksek topuklularımla iniş yaptığımda derin bir nefes aldım. Kendimi şehrin en karanlık ve tehlikeli mekanına attım. Burası merdivenlerden indiğimiz bodrum katında bulunan bir yerdi. Gelen insanlar içki içmek ve dans etmekten daha fazlasını arardı ve bende bu gece daha fazlasını arıyordum.

Artık masum bir kız olmaktan sıkılmıştım.

Bara doğru yürürken birçok bakışın bana döndüğünü biliyordum. Bunu bilmek için etrafa bakmaya gerek yoktu. Dikkat çekici bir kızdım ve bu durum beni sonuca ulaştırmakta oldukça işe yarayacaktı. Merdivenlerin bitiminde başlayan ve bara kadar süren alanda dans eden insanların arasından hızla geçtim. Tabi o kalabalık alanda ne kadar hızlı yürüyebilirsem. Fakat ben dikkat etsemde iki kere kalçamı avuçlayan elleri hissetmiş, sonrasında da kim olduklarını anlayamadan bara gelmiştim bile.

Gecenin CazibesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin