5/You like me?

4.1K 314 63
                                    

 Beklemediğim bir hamleyle tek eli yanında duruyor, diğer eliyle başımı arkasından kavrıyor. Saçlarımı yavaşça okşayıp beni rahatlatmaya çalışıyor. Bu beni daha da duygulandırıyor. "Jung Kook ben. Jeon Jung Kook." Diyor.

Bir ismin bir insana daha fazla yakışabileceğini düşünmüyorum. Bir adamın bu kadar güzel olabileceğini düşünemiyorum. Galiba ben aşık oluyorum..

*

Bu anın sonsuza dek sürmeyeceğini -ve biraz daha durursam anın garipleşeceğini- bildiğimden geriye çekiliyorum. Yanaklarım hafif kızarık. Suratına bakamıyorum o an.

"Mi Cha ben. Han Mi Cha." Göz yaşlarımı öylesine temizleyip gülüyorum. O da onu taklit edişime gülüyor. Gülüşü o kadar güzel geliyor ki bir kaç saniye de olsa bakmaktan kendimi alamıyorum. Ön dişleri hafif uzun. Minik bir tavşana benzediğini düşünüyorum. Güldüğünde çok daha huzurlu ve çocuksu geliyor gözüme.

"Pekala, Han Mi Cha. Yemek yedin mi bakalım?" Sesinin o gırtlaktan gelen tınısına takılmamak için bakışlarımı gözlerine çeviriyorum. Bu beni daha kötü bir hale getiriyor. Gözleri çok güzel. Gözleri bana çocuk olduğum o zamanları hatırlatıyor. Öylesine evcilik oynayıp eğlendiğim anları. Biraz geç bir cevap olsa da salak gibi suratına bakmayı kesip başımı iki yana sallıyorum. Şuan olabilecek en aç haldeyim. Hem yemeğe hemde karşımda ki bu adama aç hissediyorum. Bakışlarına gülüşlerine belki biraz öpüşlerine aç gibiyim. Hiç bilmediğim o öpüşleri bile arzular haldeyim. "O zaman yemek yemeye gitmeye ne dersin? Buralarda güzel bir yer bilmiyorum ama sen biliyorsan oraya gidebiliriz. Bilmiyorsan da arabamla geldim yani istediğimiz bir yerlere de gidebiliriz. Tabi istersen." Şapşal haline sırıtıyorum ve saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıyorum. O an saçlarımın-ayrıca bedenimin- çamurla kaplı olduğu aklıma geliyor.

"Aslında seninle şık bir yerlerde en güzel halimle yemek yemek isterdim ama..." Üzerimi gösteriyorum. Bu halime sırıtıyor. Hala biraz utangaç. Bende utangaç hissediyorum. "Bu yüzden seni bildiğim güzel ve rahat bir yere götüreceğim. Sıkıcı çalışma günlerinde gittiğim bir yer." Kafasıyla onaylıyor. Elimle işaret ettiğimde çıkışa beraber yürüyoruz. Etrafta ki herkese yanımda oluşunun havasını atmak istiyorum. Zaten gören herkes dönüp bir daha bakıyor.

Sahiplenici bir şeyler yapmak istiyorum ama uygun olmayacağını düşündüğüm için ellerimi kendime sakınıyorum. Ve daha sonra beklemediğim bir temas hissediyorum. Tek elini belime nazikçe koyuyor, bana öyle bir gülüyor ki kendimi yerlere atıp 'Yaaaa' diye bağırarak bebek gibi ağlayasım geliyor. İçimden ılık bir şeyler akıyor. O an tek düşündüğüm kalbimin gülüşü yüzünden eriyip paçalarımdan aktığı. Saçma demeyin bu gülüşü görmüş olsaydınız hak verirdiniz. Yine de görmenize gerek olduğunu sanmıyorum. Üzgünüm onu ben kaptım.

**

Ajumma önümüze çeşitli yemekler getiriyor ve teşekkür ettiğimde omzuma çokta sert olmayacak şekilde vuruyor. Bu beni kıkır kıkır güldürüyor. Neredeyse her gün buraya gelip ajumma'nın ev yemeklerinden yiyiyorum bu yüzdendir ki onunla oldukça yakınız. Jung Kook -ona böyle seslenmek tuhafıma gidiyor- tuhaf tuhaf bana baktığında bakışlarımı ona çeviriyorum. "Ne oldu? Yüzümde çamur mu var?" Suratımın çeşitli yerlerini sweatshirt'ün koluyla silmeye çalışıyorum.

"Hayır bir şey yok sadece..." Derin bir nefes alıyor. Eline yeni aldığı metal çubukları bırakıyor. "Ajumma ile bu kadar yakın olmanı garipsedim sanırım. Şimdi böyle söyleyince ben daha garip geldim." Utanıp ensesini kaşıyor. Ensesine dokunmak için neler vermezdi ama...

"O kadar şaşırılacak bir şey değil aslında. Yıllardır neredeyse her gün burada yemek yiyiyorum. Yemek yapmayı bilsem de o kadar becerikli değilim ve çöpe atacağım malzemelerin parasını buraya vermek daha mantıklı geliyor. " Kaşlarını kaldırıp metal çubukları tekrar eline alıyor. Her hareketini dikkatlice izlemeyi seviyorum.

"Bu kadar şeyi nasıl bitireceğiz?" Söylediklerine gülüyorum. Henüz benim ne kadar obur olduğumu bilmiyor. Dillendirmek yerine cevapsız bırakmayı tercih ediyorum. Zaten yemeğin sonunda ne kadar obur olduğumu fark edecektir.

Ağzıma bir parça turp atıyorum ve pür dikkat beni izlediğini görüyorum. Beni izlediği gerçeğini kafamdan atmaya çalışarak, bir parça da utanarak mantı almak için uzanıyorum. Ona baktığımda hala beni izliyor. Gözlerimiz çarpışıyor.

"O gün sen beni çatıda izlemeden önce, bende seni izlemiştim." İtirafından sonra gözlerime bakmayı kesiyor. Uzandığım mantıyı çubuklarımın arasından çekip alıyor ve sosa batırıp tek lokmada ağzına atıyor.

İtirafının verdiği şaşkınlıkla öylece kalıyorum. Çubuklarım artık orada olmayan mantının olduğu yerde durmaya devam ediyor. İtirafı beni derinden sarsıyor. Nedenini bile bilmiyorum. Umut boğazımın gerisine baskı yapıyor. 'Belki o da senden hoşlanıyordur?' Seslerini susturamıyorum.

Kalbim beynimle bir olup taklalar atıyor. Öylece bana bakmayan gözlerine bakmaya devam ediyorum. Salak gibi...

**

Helo ben Filo ^v^ *ıyy*

Şu gifi gördüm ve hayalimde ki havalı yemek yiyen Kookie öylece çekip gitti...

Şu gifi gördüm ve hayalimde ki havalı yemek yiyen Kookie öylece çekip gitti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şaqa yaptım ^v^

Yorum belirtmeyi ve beğenmeyi unutmayın *-*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorum belirtmeyi ve beğenmeyi unutmayın *-*

shy man | j.jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin