8/ Boy in love

3.7K 293 46
                                    

 Sonraki gün prova bittiğinde ve genel olarak her şey yerine oturduğunda eve adımlıyorum. Jung Kook beni saat sekizde alacağını söylediği için gelmeyeceğini düşünerek onu beklemiyorum. Yolumun üzerinde ki markete uğrayıp kedim için mama ve evde gerekli bir kaç malzemeyi alıyorum. Birkaç muzlu süt, içme suyu, bir paket yumurta ve bir de obur kedim için mama. Marketten çıktığım da saatin neredeyse altı olduğunu görüyorum. Bu biraz panik olmama neden oluyor.

Yavaş hazırlanan bir insan olmamama rağmen kemiklerim uzun sıcacık bir duş için ağlıyor. Normal insanlara göre daha zor kuruyan saçlarım var ve ne giyeceğimi bilmiyorum. Bu yüzden biraz daha hızlı yürüyorum.

Eve vardığımda ayakkabılarımı neredeyse fırlatarak çıkarıyorum. Duşa koşmadan önce kedim için porselen kabına biraz mama koyuyorum. Sıcak duş girdiğimde ise derin bir iç çekiyorum. Günlerdir on dakikalık ılık duşlarla geçiştirdiğim bedenim neredeyse hıçkırıklar ile yere düşmek üzere gibi geliyor. Ancak şimdi anlıyorum ne kadar yorulduğumu.

Kendime verdiğim yarım saatlik duş izninin ardından kremlerimi sürüyorum ve biraz bakım yapıyorum. Yüzümde panda maskem varken dolabımın karşısına geçiyorum. Jung Kook bara gideceğimizi söylediğine göre rahat ama güzel görünecek bir şeyler giymem gerekiyor diye düşünüyorum.

*Giydiği şeyleri en sona ekliyorum :)*

Giyeceklerimi yatağımın üzerine bırakıp maskemi çıkarıyorum ve kalıntıları temizliyorum. Saçlarımı kurutup az malzemeyle güzel bir makyaj yapmaya çalışıyorum. Aslında makyaj yapmak çok özendiğim bir şey olmasına rağmen işim gereği yapamıyorum. Kimse prova odasında rimeli göz altına akmış, fondöteni teriyle birlikte damlayan birini istemez diye düşünüyorum. Tabi bu hiç bir balerin makyaj yapmıyor demek değil. Çok fazla çalışıp işine özen gösteren balerinler makyaj yapmıyor anlamına geliyor daha çok.

Yatağın üzerine attığım kıyafetleri aceleyle giyiyorum. Saçlarımı hızlıca şekile sokup salıyorum. Toka taktığımda genelde Jung Kook onu çekip çıkarıyor ve bütün tokalarımı cebinde saklıyor çünkü.

Son olarak çantamı alıp üzerime parfüm sıktığımda kapı çalıyor. Jung Kook söz verdiği gibi tam sekizde geldiğini görerek gülümsüyorum. Kapıyı açmaya koşarken elimdeki çantamı ve ayakkabıları düşürmemeye çalışıyorum. Ayakkabıları kapının önüne koyup kapıyı açtığımda Jung Kook her zaman olduğu gibi ensesini kaşıyor. Görüntü o kadar sevimli ki o üzerimdekileri süzerken ben de öylece onu izliyorum. Gülümsediğinde bende ona gülümsemekten kendimi alamıyorum. Bende onun gibi yapıp onu süzüyorum ve gülümsüyorum. Göz kamaştırıcı gözüküyor. "Sanırım ayakkabılarını bugün giymemeye karar verdin?" diyor ben evden çıkmak üzereyken. Utançla gülümsüyorum. Ona her baktığımda kendimi kaybediyorum ve onun da bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Geri dönüp ayakkabılarımı giyerken beni bekliyor.

Apartmanımdan çıktıktan sonra Jung Kook aniden elimi tutuyor. Parmaklarını sıkıca parmaklarıma kenetlediğinde utanıyorum. Yine de güven vermek ister gibi elini sıkıyorum. Bu konularda ne kadar utangaç olduğunu biliyorum.

Bir taksi çevirip önce binmeme yardım ediyor ve sonra ardımdan kendisi binip adresi söylüyor. Yol boyunca parmakları parmaklarımda sarılı kalıyor. Vardığımızda parmaklarımızı ayırıyor ve önce kendi inip sonra benim inmeme yardım ediyor. Eli yine elimi sarıyor ama bu sefer daha sıkı sardığını fark ediyorum. Geldiğimiz sokak sakin bir sokak gibi görünüyor. Burası gerçekten daha önce hiç gelmediğim bir yer bu yüzden yabancı hisle Jung Kook'a birazcık yaklaşıyorum.

Jung Kook elimi sıkıca tutup yavaş adımlarla yürümeye başladığında arkasına takılıyorum. "Burayı seveceğini tahmin ediyorum. Burası Nam Joon hyungumun barı ve öyle kötü bir yer değildir. Aile yeri gibi."diye açıklıyor Jung Kook. Kafamı sallıyorum.

shy man | j.jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin