O geceden sonra ki bir hafta boyunca onu hiç görmüyorum. Perdeleri sonuna kadar kapalı ve genelde ışıkları da yok. Kapısına dayanıp neden onu görmediğimi sormak istiyorum ama ne sıfatla soracağım ki? Kafama takmamaya çalışıyorum.
Programım o kadar yoğun geçiyor ki eve bile zar zor atabiliyorum kendimi. Zaten attığım gibi de uyuyorum hep. Dans pratikleri ve hemen arkasından gelen yeni kareografiler hayatımın her yerine yayılmış durumda. Son zamanlarda çok az yemek, bolca kafeinle hayatta kalıyorum. Bir hafta da inanılmaz derecede kilo kaybettiğimi söyleyip beni uyaranlar bile var. Öyle yoğunum ki söylemlere bile kulak asamıyorum. Eğer yemek yiyecek vaktim olsa yiyeceğim herhalde.
Bu arada yine çatımdayım. Yere serdiğim örtünün üzerinde yığın halinde oturuyorum. Bir tarafımda plastik paketlerde yemekler dururken diğer tarafımda yeni kareografilerin notları var. Kafam tamamen karışmış durumda. Kaşlarım çatık kağıtlara bakarken diğer yandan da ağzıma erişte tıkıştırıyorum. Ne kadar yersem o kadar enerji toparlarım çünkü.
Yemeğim bittiğinde pes ediyorum. Kağıtların üstüne ağırlık koyup kenara itiyorum ve örtüye uzanıyorum. Bir haftadır bir kere bile keyfim için uzanmadım. Bütün kemiklerim çığlık çığlığa bağırıyor, ses çıkarıyor. Pratik odasında beş dakika kestirmekten kemiklerim bir birine bağlanmış sanırım. Geriniyorum ve ağzımdan ben engelleyemeden komik inlemeler dökülüyor.
Hafiften kararan gökyüzüne bakarak gülümsüyorum. Kendimi uyumak üzere gibi hissediyorum. Yemeği yeni yeni sindiren bedenim uyuşukluk içinde. Gözlerimi kapatıp buz gibi havada uyukluyorum. Belki de hasta olurum ve birazcık dinlenirim diye umuyorum uykuya dalmadan önce.
**
Hafif bir sarsıntı gözlerimi açmamı sağlıyor. Burnum sıcak ve mis kokulu bir yere dayanmış. Sarsıntı devam ediyor. Nerede olduğumu anlamadığım için önce afallıyorum. Etrafıma bakarken birinin beni taşıdığını anca fark ediyorum. Güçlü, kaslı ve sımsıkı kollar arasındayım. Kolların sahibinin yüzüne baktığımda bana bakıp gülümsediğini görüyorum. Jung Kook.
"Jung Kook?" Kaşlarımın çatılışı onu endişelendiriyor.
"Benim. Korkuttuysam özür dilerim." Kafamı göğsüne geri yaslıyorum. Sıcaklığı iç gıdıklayıcı.
"Nereye gidiyoruz?" Soruma yanıt vermiyor ve kollarını bana daha çok sarıyor. "Beni evime mi götürüyorsun?" Hafifçe sarsılan göğsünden güldüğünü anlıyorum.
"Seni benim evime götürüyorum. Bir haftadır neden yoktum onu açıklayacağım." Ellerimi ceketinin altına sokuşuma seslice kıkırdıyor. "Nedenini merak ettiğini biliyorum." Evet ediyorum. Hem de her şeyden çok. "Sende, bana neden o buz gibi çatı'da uyuduğunu açıklarsın." Hım. Sanırım bunu açıklamamın çok bir yolu yok. Kapısının önünde duraksıyor ve tek koluyla beni sıkıca tutup diğeriyle şifresini giriyor. İnmek için dil döksem de faydası olmuyor. Beni indirmemekte kararlı davranıyor. Sonrasında evinin sıcaklığına giriyoruz. Beni gri kadife bir koltuğa bırakıyor. Ceketini çıkarırken onu izliyorum. Sonrasında koltuğun kenarına eğiliyor ve kırmızı beyaz bir pikeyi omuzlarıma sarıyor. Ben etrafa göz atarken o hızlı hareketlerle bir tavşan gibi dağınık evin içinde zıplayıp duruyor. Her tarafta kitaplar var. Hiç biri bir kitaplığa ait olamayacak şekilde güzel yığınlar halinde. Hepsinin ortama yaydığı değişik bir hava var gibi görünüyor.
Jung Kook çıkıp geldiğinde elinde ki fincanı bana uzatıyor. Fincanı elinden alırken ellerimiz bir birine değiyor. Jung Kook'un gözleri birer kar küresi gibi açılıyor. İçlerinde oynaşan ışıkları buradan bile görebiliyorum. Parmaklarının uçlarıyla parmaklarımı okşayıp fincanı aldığımdan emin oluyor ve bırakıyor. Çok uzak durmak istemezmiş gibi ortada ki dağınık sehpanın köşesinde kendine yer açıyor. Orada bin yıllık olduğunu düşündüğüm yemek çöpleri var. Açtığı yere sıkı poposunu yerleştirip bana bakıyor. Gözlerinde ki ışıklar hafif sönmüş gibi. Kafasını kaşıyor. "Hım, şimdi bana neden orada olduğunu açıkla. Sonrasında bende sana açıklama yapacağım." Fincandan bir yudum alıyorum. Sıcak,tatlı beynimi uyuşturan bir şey bu. Sonrasında bunun ne olduğunu sormayı kendi kafamda not ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shy man | j.jungkook
FanfictionOnu ilk görüşüm böylece oluyor. Karşı binanın çatısında dans ediyor ve o kadar güzel görünüyor ki kalbimin ritmi bozuluyor. Nedenini anlamıyorum ama sanki onun içinde dans eviymiş gibi hissediyorum. Hareketlerini o kadar kendinden emin ve güzel şeki...