- 10 -

93 11 5
                                    

Kulaklığımdaki müziğin ritmine kendimi kaptırmış bir şekilde bacak bacak üstüne attığım ayağımı sallıyordum. Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyordum ama okuduğum şeye o kadar odaklanmıştım ki bu umrumda bile değildi. Okuduğum sayfayı çevirdiğimde konunun bittiğini görüp kendi kendime gururla sırıttım.

Müziği kapamak için telefonuma uzanacakken karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle yerimden sıçradım.

"Umarım oturmamda bir sakınca yoktur."

Ashton Irwin, elinde iki kahveyle tepemde dikiliyordu. Son derece şaşkın bir halde kulaklıklarımdan biri çekerek çıkardım ve moron gibi ağzım açık bir şekilde ona başımı salladım. Kahveleri kitaplarımdan boşluk bulabildiği yerlere bıraktı ve üzerindeki deri ceketi çıkartıp karşıma oturdu.

Kahve almasına yetecek bir süre boyunca karşımdaki kasanın önünde dikilmişti ve ben Ashton Irwin'in farkına varmamıştım.

"Kendini müziğe baya kaptırmış görünüyordun." dedi sevimli sevimli gülümseyerek. O benim farkıma varmıştı belli ki.

"Müzikle odaklanmak daha kolay oluyor..."

Varlığını fark ettiğim andan beri üzerime o kadar saçma bir gerginlik çökmüştü ki Ashton Irwin'in güzel gamzeleri bile bu soğukluğum karşında solup yok olmuştu.

"Aynen..."

Az önce Ashton Irwin'i duvarlarımın arkasına atmıştım. Hatta duvarlarımın tepesinden atmıştım, suratındaki ifadeye bakılırsa. Ama kendime engel olamıyordum. Benimle konuşmayı kesen oydu ve o geceden sonra bir daha onu görmeyi beklememiştim bile. Ama şimdi bir anda karşımda bitiveriyordu.

Bakışlarımı kaldırıp onu inceledim. Dalgalı saçlarını doğal bir biçimde havaya dikmişti ve üzerindeki dümdüz, beyaz tişörtle oldukça hoştu. Ama gözlerini önündeki kahveye dikmiş, dudaklarını kemirirken hüzünlü bir havası vardı.

Aslında tam bir gıcık gibi davanmamın hiçbir anlamı yoktu, değil mi?

Sadece ne diyeceğimi bilmiyordum, söyleyeceğim her şeyi o gün içimden çıkarıp atmıştım zaten.

Hala tek kulağımda takılı olan kulaklıktan yeni bir şarkı yükselirken tamamen içgüdüsel bir hareketle boştaki kulaklığa uzandım ve Ashton'a uzattım. Bu şarkıyı yeni keşfetmiştim ve son günlerde belki elli defa dinlemiştim. Ama şarkıyı dinletmek istediğim kişi Ashton Irwin değildi. Benim Ashton'ımdı, 'Sadece Ashton'. Onunla konuşmayı özlüyordum.

Ashton elime doğru uzanıp kulaklığı benden aldı ve kulağına götürdü, sanki bana dokunmaktan özellikle kaçınmış gibiydi. Onu anlıyordum. Bunca zaman sadece bir ekranın arkasından konuşmuşken şimdi birbirimize dokunabilecek olduğumuzu bilmek biraz korkutucuydu. Ve heyecan verici...

Ona tekrar baktım. Yakından tanıdığım bu yüze. Yeşile çalan ela gözlerine, minik burnuna, şarkımı sevdiğini belli edercesine hafifçe yukarıya kıvrılmış dudağının kenarına... Sonra, şarkı davul ritminin yükseldiği kısma geldi. O anda Ashton Irwin de bakışlarını gözlerime dikti ve onu gördüm. Bu yüzün arkasında, dinlediği şarkıdan keyif aldığına adım gibi emin olduğum Sadece Ashton.

Şarkı bittiğinde kulaklığımı çıkardım ve Ashton da beni taklit etti.

"Bu yeniydi." dedi sorar gibi. "Müzik listende yoktu."

"Evet, yeni keşfettiğim bir grup. Gerçekten çok iyi coverları var ve özgün şarkıları da harika."

"Evet, gerçekten harikaydı... Belki bana daha sonra başka şarkılarını da atarsın?"

Daydream [Irwin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin