Laptopumdan hafif bir müzik açarak koltuğa bağdaş kurdum ve hayallerimi pekiştirmek için UCLA'in üniversite tanıtım fotoğraflarına bakmaya başladım. Öğlen kuaför randevum vardı ve Katie de beni yalnız bırakmamak için yanımda gelecekti. Bu yüzden de gece bende kalmıştı ama hala uyanmamıştı.
Yarım saat kadar kendimi hukuk okuduğuma dair hayallere kaptırmışken Katie'nin uyanıp tuvalete kalktığını duydum. O sırada da iki hafta önce keşfettiğim 5 Seconds of Summer grubunun Outer Space şarkısı çalmaya başlamıştı.
Radyoda bir şarkılarına öylesine denk gelip sonradan diğer şarkılarını araştırmamla onlara tutulmuştum. İlk albümlerinde, benim zevkime göre biraz fazla ergen kaçan şarkıları olsa da yetenekleri olduğunu inkar edemezdim. Ki o zamanlar kendilerinin gerçekten de ergen olduğunu öğrenmem benim için her şeyi yerine oturtmuştu. Kendimi alamadığım bir şekilde onlar hakkında bir şeyler öğrenmek istiyor, en eski röportajlarına kadar izlerken buluyordum kendimi.
En sonunda, sanki içime doğmuş gibi, telefonumu elime alıp Instagram'ı açtım ve daha ilk saniye, grubun bateristi olan Ashton Irwin'in canlı yayınını gördüm. Ancak üstüne tıkladığımda yayının iki saat önce bittiğini görmek beni üzmüştü. O yayın sırasında yazdığım bir yorumu görebilecek olması ihtimali bile beni saçma bir şekilde heyecanlandırmıştı.
Ashton'ın, "Herkese selam." dediğini duyduğum anda Katie içeri girdi ve ben de sorusu üzerine kayıtlı yayını kapadım.
"Ne dinliyorsun?" Durup dinlediğimde hala Outer Space'in devam ettiğini fark ettim.
"5 Seconds of Summer diye bir grup, oldukça iyiler."
"Hmm, şey, I wish that I could wake up with amnesia."
"And forget about the stupid little things." diye devam ettirdim şarkıyı. Katie'nin onları biliyor olması beni şaşırtmamıştı çünkü o resmen her şarkının sözlerini bilirdi. "Evet onlar. İki hafta önce falan keşfettim ama sen de bildiğine göre, ben keşfetmekte geç kalmışım."
"Evet, hem de birkaç yıl kadar. Ergenlik yıllarını geçireli çok oldu çünkü." Dinlediğim gruba resmen ergen demişti...
"Dedi, odasında tam boy Justin Bieber posteri olan kız." diye damarına bastım ben de sırıtarak.
"Justin'e laf yok! Justin Bieber Kanada'nın gururudur ve Kanadalılar tarafından ne pahasına olursa olsun korunmalıdır." Katie'den bu konuşmayı milyonlarca kez dinlediğim için gözlerimi devirdim. Kanada'nın gururu hakkında benim farklı görüşlerim vardı çünkü...
"Sana söyleyecek sadece iki kelimem var. Shawn Mendes." dedim ve kafamı telefonuma geri gömdüm.
"Shawn sadece güzel görünüşlü bir çocuk. Justin ise bir ilah!"
"Seksen yaşına geldiğimizde bile hala bu konuda tartışıyor olacağız ve asla ama asla orta bir noktada buluşamayacağız. O yüzden neden sadece 5SOS'a geri dönmüyoruz? Gel de sana yeni sapıklığımı göstereyim."
Katie suratındaki tartışır ifadeyi anında bırakarak seke seke yanıma geldi ve kendini koltuğa attı. Tekrar Ashton'ın canlı yayının kaydı üzerine tıkladım ve Katie, ekrandaki Ashton Irwin'in görüntüsünü şöyle bir süzerek onaylayan bir ses çıkardı.
"Büyüleyici gözler."
Kıkırdayarak videoya döndüm.
"Herkese selam." dedi Ashton tatlı aksanıyla ve kameraya el salladı. Üzerindeki haki yeşili tişört, ela gözleriyle uyum içindeydi. Bu, iki saat önce sonlandırılmış canlı bir video olduğu için ekranda sürekli insanların attığı yorumlar görünüyordu. "Bir süredir sosyal medyada aktif olmadığımı biliyorum ama hepimiz albüm çalışmalarıyla oldukça meşguldük. Ama sizleri durumlarla ilgili güncel tutmak için bu videoyu çekiyorum. Albüm çalışmaları bitti." Burada ekrandaki yorumlar iyice coşmuştu, insanlar Ashton'dan albümü gizlice sızdırmasını istiyorlardı. "Çok kısa zamanda single'ımızı çıkartacağız. Ondan hemen sonra da bu seneki tur planımızı yayınlayacağız. Ayrıca bu sene bizimle sahne arkasında tanışabilmeniz için bir yarışma düzenlemeyi planlıyoruz. O yüzden takipte kalın. Vay canına, yorumlarınızı okuyorum ve harikasınız. Her neyse. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Sizi ve size çalmayı özlüyorum. Sizi seviyorum. Hoşça kalın."