İlk Tanışma

216 8 2
                                    

O sırada Harry de dövmeli vücuduyla bana döndü. Harika, şu an ikisi de bana bakıyordu. Ne demem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Tam söyleyecektim kelimeler boğazımda düğümlendi ve dışarı çıkamadı.

Sadece mavi ve zümrüt yeşili dört tane göz görebiliyordum. Sarışın olan benim kaç yıllık hayallerimdeki erkekti. Ve şu an elinde sörf tahtasıyla tam karşımda duruyordu.

Ne yapmalıydım? Üstüne atlayıp sarılmalı mı? Ama çok uygun gözükmüyordu. Bir de bu kadar beklemeden sonra... Etrafıma baktım, sanki insanlar Harry ve Niall burada değilmiş gibi normaldiler. Acaba onları bir tek Allie ve ben mi görüyorduk? Tamam saçmaladım. O zaman insanlar onlarla tanışmış olmalıydılar.

Başımı öne eğmiş, mahcup bir tavırla geri geri ilerlemeye çalışırken bir İrlanda aksanı:

"Merhaba, ben Niall. Tanışabilir miyiz?" diyerek öne bir adım attı. Kalakalmıştım. Evet, adının Niall olduğunu biliyordum. Aşıktım diyorum, bilmemek mümkün mü?

"Aaa merhaba, ben Jessica! Bana kısaca Jess derler. Seni ve adının Niall olduğunu biliyorum. Sadece nasıl başlayacağımı bilemiyordum."

O sırada Harry döndü ve bana dostça bir göz kırptı. Gerçekten çok tatlıydı. Kıvırcık saçları ıslandığından kabarık değildi. Sonra Niall Harry' e döndü ve Harry başını evet anlamında salladı.

Sonra Niall tekrar bana dönüp:

"Sana bir içecek ısmarlamamı ister misin?" diye içimde mutluluk çiçeklerinin açmasına yol açacak bir soru sordu.

Biraz ani olmuştu ve ben bunu beklemiyordum. Daha beni tanımıyordu ama ben onu çok iyi tanıyordum. En azından öyle düşünüyordum.

Sadece başımı sallayarak:

"Evet bu harika olur!" diyebilmiştim. O sırada elini belime koydu ve beni kendine çekerek yürümeye başladık.

O sırada Harry bir işinin olduğunu söyleyerek sıyrıldı. Ama eminim ki bir işi yoktu. Sadece bizi yalnız bırakmaya çalışıyordu. Ama daha bir şey olamayacaktı çünkü yeni tanışmıştık. Ve sörf tahtasını alarak önümüzden geçip gitti. Biz de Niall ile pişmiş kelle gibi birbirimize sırıtıyorduk.

Sonra bulunduğum durum aklıma geldi ve sarışının derin mavi gözlerine bakıp kaldım. Başımı yeni tanışmamıza rağmen omzuna yasladım. O da elini omzuma attı ve beni götüreceği yere gitmeye başladık.

Durun biraz hızlı oldu sanki. Daha isimlerimizi birbirimize söyleyeli 10 dakika bile olmamıştı. Ne ara başımı omzuna koyup hayallere dalmıştım ki ben? Bu kadar kolay bir kız olmayı sevmiyorum. Zor elde edilmeliydim. Her ne kadar Niall' a içten içe hiç bilmediği bir sevgi beslesem de...

Tanrım, ya öldüm cennetteyim ya da kocaman ve harika bir rüya görüyorum.

Hayır değildi, ikisi de değildi. Hayatımın aşkı yanımda eli omzumda benimle yürüyordu.

Yüzüne bakınca içime bir sıcaklık akıyordu. O kadar sıcakkanlı ve sevecendi ki... Onu sevmemek dünyanın en büyük yanlışı olsa gerek. Ona her baktığımda içime bir umut doğuyordu. Çok tatlı bir gülümsemesi vardı ve bana her baktığında gülümsüyordu. Bu benim içimi daha da ısıtıyordu.

Belki sevgilisi vardır -ki bu beni öldürürdü- ama en azından sevgilisi olma hayalim gerçekleşemese bile onunla yakın bir arkadaş olabilirdim. Ama tabii erkek arkadaşım olmasını tercih ederdim.

Biraz vakit geçti. Zor elde edilmem gerektiği aklıma geldi ve başımı kaldırdım ve araya biraz mesafe koydum. Bana bakıp:

"Rahat değil misin? Bir şey mi oldu?" diyerek çok endişeli bi şekilde art arda sorular sormaya başladı.

İLK VE SON AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin