Harika Bir Gün

170 10 11
                                    

Birkaç dakika sonra hala üstüne bindiğimizin ne olduğunu bilememenin şokunu yaşamaya devam ediyorduk.

Kaygan ve yumuşaktı... Ama hala ne olabileceği konusunda bir fikir sahibi değildim.

Birkaç metre uzağımda giden Niall'a baktım. O da ne olduğunu anlayamamış gibi bakıyordu. Bu demek oluyordu ki onun kontrölü altında yaşanan bir olay değildi. Öyle olmadığı için de endişelenmem an meselesiydi.

Altıma baktım ve iki kocaman gözle karşılaştım. Tamam biliyorum bu kadar geç mi farkedilir diyeceksiniz ama öyle oldu işte. Anlamıştım. Bunlar yunustu... Çok tatlı ve sevecendiler. Zıplaya zıplaya gidiyorduk. Rüzgar yüzümüze çarparak estiği için saçlarımız geriye doğru uçuşuyordu. Başımıza gelen şeyin ne olduğunu anladığımdan endişelenme hissim uçup gitmişti.

Niall'a yandan ufak bir bakış atarak tekrar baktım. Yüzündeki ifadenin biraz daha rahatlamış olduğunu gördüm. İrlandalım, canım benim.

"Aşkıııımmmm bunlar yunusmuuşşş" diye sesimi duyurabilmek amacıyla bağırabildiğim kadar bağırdım. Dalgaların sesi ve aramızdaki mesafeden dolayı sesim oraya zor gidiyordu.

"Evet sevgilim farkettim ve rahatladım." diyerek kahkaha atmaya başladı. O da en az benim kadar bağırmak zorunda kalmıştı. Canım benim.

Bu harika bir şeydi. Hayatım boyunca aquaparklar haricinde hiç canlı yunus görmemiştim. Ve şu an görmeyi de geçtim, yunusun üzerindeydim. Bu harika bir şeydi. Yunus zıplıyordu, rüzgar esiyordu ve Niall'ım yanımda birlikte kahkahalara boğuluyorduk. Böyle şeyler sadece filmlerde olur sanmıştım. Sevgilimle, kim bilir hangi denizin, okyanusun ortasında, çok büyük bir keyifle gidiyorduk. Bu harika bir şeydi ve inanılmaz derecede keyif veriyordu.

Ön tarafımı yunusa daha çok yaklaştırırken yunus daha da hızlanmıştı. Hiç, bir yunusa binmemiştim, bu tam bir tesadüften ibaretti ve nereye gittiğimizi bilmeden ilerliyorduk. Yunusun başına bir öpücük kondurdum, sevinmiş gibiydi çünkü kocaman gözleri bana çok sevimli bir şekilde bakıyordu. İnanamıyorum, bu yunusu çok sevmiştim ve sanki aramızda bir bağ oluşmuştu. Sanki at sürüyormuş gibi...

Ben ata da biniyordum. Ama eskiden...

O yüzden artık yaptığım aktiviteler arasında saymıyordum. Aslında bu konuda çok becerikliydim ama bırakmak zorunda kalmıştım çünkü gittiğim at binme sahası yerine koca koca gökdelenler yapılmıştı. Ne kadar sinir bozucu!! Ne güzel çayırlar, kırlar, patikalar vardı. Hepsini iç etmişlerdi. Neymiş, sözleşme imzalanmışmış. Beyinsizler. Sırf onlar yüzünden kaç tane at hayvanat bahçesine gönderildi. Kıyamam onlara ben...

Düşüncelerimden yunusun ani bir irkilme hareketiyle sıyrıldım. Sanırım hoşuna gitmeyen bir şey olmuştu. Çünkü acı çeker gibi inlemeye ve yavaşlamaya başlamıştı. Onun acı çektiğini görmek bana da çok kötü bir his veriyordu. Benim yüzümden mi olmuştu? Niall da korku dolu gözlerle bakıyordu ve bana sakin olmam gerektiğini söyleyen bakışlar atıyordu. Yunus hala kıvranıyordu ve ben ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Yunustan inip Niall'ın yanına yüzmeli ve o yunusa mı binmeliydim? Ama yunusumu bu şekilde bırakmaya gönlüm el vermiyordu. Dedim ya aramızda bir bağ olmuş gibiydi.

O sırada denize yayılan kanı gördüm. Görmez olaydım. İçim parçalandı. Benim yunusumdan geliyordu ve çok kötü hissetmeme sebep oluyordu. Galiba altından yırtıcı bir hayvan saldırmıştı. Çok üzülmüştüm ama elimden bir şey gelmeyeceğini her ne kadar denesem de çok iyi biliyordum. Niall:

"Yanıma gel bir tanem, elimizden bir şey gelmez!" deyince göz yaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülmeye başladı. Yunusumu son bir kez öpüp suya geri girdim ve Niall'a yüzmeye başladım. Beni kendisine, yunusun üstüne çekti ve binmeme yardımcı oldu. Yunusumun olduğu tarafa bakmaya korkuyordum. Ama merakıma yenik düşüp başımı çevirdim. Yunus yok olmuştu ve ortalık kan gölü gibiydi. Göz yaşlarım şiddetlendi ve başımı Niall'ın omzuna gömüp ağlamayı sürdürdüm. İyi ki biricik sevgilim vardı. Canımın içi... Yaşama sebebim...

İLK VE SON AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin