Macera Başlıyor

168 11 2
                                    

Gözlerimi açtım, başım ağrıyordu. Gözlerim etrafa tam olarak alışamamıştı. Doğruldum ve sanırım belim tutulmuştu. Yan tarafıma baktım, Niall'dan hiçbir eser yoktu!

Dün gece ne olmuştu? Nereye gelmiştik? Artık kano suda ilerlemiyordu, karaya vurmuştuk. Daha doğrusu ben vurmuştum çünkü Niall yoktu. Ama beni bırakıp bir yere gitmiş olamazdı değil mi? Hayır bunu yapmazdı. Birbirimizi çok seviyorduk. Bana kıyamazdı. Peki o zaman ne yapıyordu bu çılgın İrlandalı? Başka kızlar mı bulmuştu acaba? Bak işte o zaman külahları çok pis değişiriz sarışın. Hayır asla beni yüzüstü bırakmazdı. Acaba suya atlamış yüzüyor muydu? Ya da şu ilerideki ağaçların arasında mıydı? Zaten buranın neresi olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktu.

Telefonumu şortumun yan cebinden çıkarttım. Alt tuşuna açılsın diye bastım. 'Nialler <3' ıma mesaj atacaktım.

Ahh olamaz. Lanet telefonum açılmıyor, şarjı bitmiş olmalı. Niye bütün bunların hepsi art arda geliyor? Biri bana kocaman bir şaka mı yapıyordu? Niall'ı gerçekten merak etmeye başlamıştım çünkü hala ortalıklarda yoktu. Aynı zamanda annem ve babamı aramalıydım. Dünden beri konuşmuyorduk, beni merak etmiş olmalıydılar.

Mavişimi şimdiden özlemiştim. Gülüşünü de... Peki ya ben şimdi ne yapacaktım? Hala kanodaydım ve bir kumsalın başında duruyordum. Önümde çok uzaklara doğru uzanan bir orman vardı.

Kanodan kalktım, kumsala (karaya) çıktım ve etrafıma bakındım. Dün gece herhalde çok rahat uyuyamamıştım. Başım dönüyordu. Dalgalar hafif bir esintiyle kumsala çarpıyor ve geri gidiyorlardı.

Etrafıma saf saf bakınmaya devam ederken, ağaçların arasından bir hışırtı geldi. Niall'dır diye umut dolu gözlerle o tarafa yöneldim. Ama ne yazık ki küçük bir sincap haricinde bir şey değildi. Hayal kırıklığı kalp ben. Bu durumdan hoşlanmamıştım. Bir şekilde Niall'ın bulmalı ve sarılmalıydım. Sarılmaya ihtiyacım vardı.

Kumsalda bir iki adım attım. Tişörtümün üstünün küçük bir kısmı ıslanmıştı ama bu benim üşümeme yol açmıyordu çünkü hava inanılmaz derecede sıcaktı. Deniz buz mavisi gibiydi, durgundu ve dibi gözüküyordu. O derece berrak ve temizdi. Niall'ın gözleri gibi...

Tanrrıııımmm!! Şimdi çıldıracağım! Nereye gider? Kumsalın ortasında volta atarken aynı hışırtı sesi ağaçların oradan tekrar geldi. Salak sincap olduğunu düşünerek o yöne bakmaya yeltenmedim bile. Sadece o taraftan bir ses:

"Günaydın güzellik!" demişti. Sincapların konuşabildiğini bilmiyordum. Hayır, durun bi dakika. Ben ne diyorum? Sincap konuşur mu yaa? Anlaşılan uyuduğum yer bana yaramamış. Evet, bu benim sincabımdı, Niall'ımdı. Her ne kadar biraz geç anlamış olsam bile.

"Günaydddıııınn tatlım, seni çok merak ettim!" diye yarı coşkulu yarı sevinmiş bir şekilde bağırarak açık kollarımı koşarak ona sımsıkı bir şekilde doladım. Evet onu gerçekten çok çabuk özlüyordum. Kokusunu içime çektim. Sonra ondan ayrılarak gözlerinin içine baktım.

"Nerelerdeydin? Beni gerçekten meraklandırdın!!" dedim başımı yana yatırıp ona bakarken.

Bir kahkaha patlattı ve:

"Aşkımm, sadece nereye geldiğimizi anlamaya çalışıyordum. Sen çok tatlı ve masum uyuyordun, uyandırmak istemedim. Ben de burası neresi olabilir diye bakmaya ormana gitmiştim." dedi başımı öperken.

"Peki şu an neredeyiz? Ne yapacağız?" diye hafif endişe dolu iki soru yönelttim. Aslında Niall yanımdayken endişelenmeme gerek yoktu. O her zaman her şeyin en doğrusunu biliyordu. Ve bu sürekli benim içimin rahat olmasına sağlıyordu.

İLK VE SON AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin