O olayın üzerinden tam bir yıl geçmişti.
Ben hiçbiryere gitmemiştim. Nükleer santralin yanında ve yıkık dökük harabeler arasında yaşıyordum. Lady Alicia gitmişti. Bu kadını hiç anlayamadım...
Bu arada hiç mektup gelmedi. Gelmesinde zaten.. Hala yaşadığım olayların şokunu atlatamamıştım...O mektuplar... Tony... patlama... annem ve babam...
Tanrı beni acı çekeyim diye mi yaratmıştı ? Yoksa bu bir sınav mıydı? Bu şehre geldim geleli hiç mutlu olamadım! Niye Kiev? niye! Niye mutlu olamadım sende ?...
Bu kadarı haksızlık gibi gelmişti bana... Tüm yaşıtlarım sevgilileriyle gezip, işlerine giderken benim başıma gelenlere bak...
Gene akşam olmuştu... Bu sessiz şehirde bir gece daha uyuyacaktım...
Tanrım sonum ne olacak ? Hayatım böyle mi geçecek?
Kendime bu soruları sorarken aiden yerimden zıpladım. Bir ses duymuştum. Etrafa baktım.
Tanrım gene mektuplar...
''JULİA SEN KENDİNE O SORULARI SORMA. ÇÜNKÜ BÜTÜN OLANLAR SENİN SUÇUN. BURADAN GİT DEDİM SANA, KÖTÜ ŞEYLER OLACAK DEDİM, GİTMEDİN... BUNLARI ÇEKMEYE MAHKUMSUN. YAKINDA TANIŞACAĞIZ. AMA BENİ GÖREMEZSİN. TA Kİ BEN İSTEYENE KADAR...''
Birden istemsiz olarak bağırmaya başladım:
''Sen kimsin... Hayatımı maffettin...''
hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve bağırıyordum. İstemsizdi...Durduruyamıyordum kendimi...
Her neyse bu, aklımı okuyan, geçmişte yaşayan ve görünmeyen birşeydi. Hayalet miydi? Ama nasıl! Tanrı hayaletlerin insanları bu denli korkutmasına ve hayatlarını mahfetmesine izin verir miydi?
Cin miydi? Cinler insanlara dokunamazdı ki...
Peki neydi bu ha neydi?
Sabah olduğunda içimde bir heyecan vardı... Bilemiyordum neden...
kalkıp etrafı dolaştım. Kendi kendime:
''Alışmalısın buraya. Yeni evin burası..''
''Ya kışın ne yapacağım...''
''Kiev soğuk olur...''
''Acaba o kim...''
Ah ah... Eski yaşamımdan hep şikayet ederdim...
Julia bu yaşam daha mı iyi Tanrı aşkına!
Geri döndüğümde bir mektupla karşılaştım.
Şaşırmadım bu sefer güldüm. Çünkü tek o vardı sonuçta beni düşünen ...
''JULİA ÜZÜLME NOLUR. KEŞKE BENİ DİNLESEYDİN. AMA HERŞEY GERİDE KALDI. SEN GÜZEL BİR KIZSIN... BEN İSE BİR ERKEĞİM... KENDİM HAKKINDA İLK KEZ SANA BİRŞEY SÖYLÜYORUM JULİA. DEDİĞİM GİBİ TANIŞACAĞIZ. LÜTFEN ÜRKME.''
Sen güzel bir kızsın ve ben bir erkeğim ne demekti ? Ah anlayamıyorum!
Bütün gece bunları düşünmekten uyuyamamıştım.
Alışmalıydım belkide. Belkide bu benim kaderimdi. Ama şunu biliyordum ki, bu mektupların sırrını çözmeden ölmeyecektim.
Ve birde şu vardı tabi. Tanışacağız diyor peki ama görünmez biriyle nasıl tanışacaktım?
Sabahın ilk ışıkları yüzüme vurmaya başladığında gözlerimi açık tutamıyordum. Bir süre uyudum.
Uyandığımda gene o esrarengiz mektuplardan biri başucumda duruyordu. Bu sefer oldukça hoş kokuluydu bu mektup.
Ve bu sefer büyük yazılarla yazılmamıştı... Gayet normal bir mektuptu.
''Merhaba güzel kız,
Uyandıramadım... O kadar güzel uyuyordun ki... İsyan etme Julia'cığım... Mutlu olacaksın. Ve bence, bu dünyada en çok mutlu olmayı hak eden insansın.
Benim gizemimi çözmek istiyorsun biliyorum. Ama bu senin için daha ürkütücü olur inan. Evet tanışacağız. Ama bu öyle bildiğin bir tanışma olmayabilir Julia.
Yaşadığın bütün sıkıntılar için üzgünüm. Ama dedim ben sana... Her neyse.
Yakında mutlu olacaksın bundan emin olabilirsin...
Seni çok seven gizemli dostun Andrey Volkova...''
Demek adı Andrey'di.
Beni çok seven gizemli dostum mu... Beni seviyor muymuş...
Çok ilginçti çok.