1♦Ruhsal Acı

113 13 8
                                    

Tecavüz...

Tüyleri diken diken eden bir gecede, bir kadının, bir genç kızın ya da bir küçük çocuğun mutluluğunu, yaşama isteğini, elinden alındığı sıralarda atılan yardım çığlıkları... Bu sesler eğer insansanız sizin kalbinizi, canınızı acıtabilir öyle değil mi? Ama işte herkesin canı sandığınız gibi yanmıyor bazılarının umurunda bile olmuyor bu sesler, ben bu yüzden onları hiç insan yerine koymadım. Belki de korkmuşlardır diye avuttum hep kendimi. Ama yaşım büyüdükçe, bunun daha kötü bir şey olduğunu anlamaya başlamıştım. Kısacası lafın özü şu;

Benim attığım o çığlıkları görmezden geldiler.

Ben o yetimhanenin pis kokan bodrumunda acılar içindeyken, daha sekiz yaşındaki küçük bir çocuğun çığlıklarını görmezden geldiler. Sekiz yaşında annesiz ve babasızdım, pek bir şey bilmiyordum bilgisizdim. Çünkü,bana bunları anlatacak ebeveynlerim yoktu. Bu yüzden o gün sadece çığlık atmakla yetindim. Korkudan ellerimi bile kıpırdatamamıştım. 

Nereden bilebilirdim ki? O adamın bana tecavüz ettiğini nasıl bilebilirdim?

Şuanda bir genç kızdım. Sekiz yaşımın üstünden on bir yıl geçti. On dokuz yaşındayım. Yaşıtlarım da ki kişiler gibi değilim. Daha sessiz daha olgundum. Bu yüzden pek arkadaşım yok. Olmasını da zaten istemiyordum. Yaşadığım şeylerden sonra çoğu kişinin hissedebildiği o güven duygusunu hissedemiyordum.

Yaşadığım travma sadece tecavüz değildi. On bir yıl önce yetimhanelerde şuan ki kadar iyi insanlar yoktu. Çoğu kişi bilinçsizdi. Bu yüzden çok fazla fiziksel şiddet gördüm. Psikolojik şiddetten bahsetmiyorum bile. Annemiz babamız yok diye insanların o bakışlarına laflarına rağmen bunlara katlandım ve kötü bir insan olmadım. 

"Neden?" diye konuştum kendi kendime sesimden akan çaresizlikle. "Neden yardım etmediler?"

Her daim benimle olan beyaz ayıcığıma biraz daha sarıldım. Tek güvendiğim şey bu beyaz ayıcıkdı. Çünkü, o insan değildi ve beni hayal kırıklığına uğratmazdı, nefes almıyordu. Nefes alan her türlü varlıktan korkardım, hayvanlar hariç. Alışkanlık haline getirdiğim ağlama eylemine devam ederken gözlerimdeki tuzlu damlalar kucağımdaki ayıma düşüyordu. Hüzünlü bir iç çektim. Gözlerimi zifiri karanlığa çevirdim ve camdan dışarıya baktım.

On sekiz yaşıma girdiğim ilk ayda yaptığım ilk şey derhal polise gitmekti. Korkak bir insan olabilirdim ama bilinçsiz bir insan değildim. Bana bunu yaşatan mahlukatı şikayet ettim. Bunu sadece bana yapmamıştı.Orada bir sürü çocuğun hayatını mahvetmişti. Şuan da yaşlı bir herifin tekiydi. Belki de ölmüştü. Benim hayatımı, yaşama sevincimi, çocukluğumu elimden alarak bunun yanına kalacağını mı sanmıştı?

Yatağımın üzerinde bağdaş kurduğum bacaklarımı çözdüm ve yataktan sarkarak çıplak ayaklarımla soğuk parkeye bastım. Vücudum titrerken umursamadım ve duvarımı boylu boyunca kaplayan penceremin önüne dikildim. Kazağımın uçlarını avucumun içerisine tıktım ve yavaş hareketlerle camı açtım.

Yağmur sesi.

Derin bir nefes aldım. Kulaklarıma dolan huzur verici bu ses bedenimi gevşetirken, kemikli fakat küçük elimi ileriye doğru uzattım. Soğuk damlalar parmaklarıma değdiğinde gözlerimde ki yaşlara inat yavaş bir hareketle gülümsedim. Avucuma dolan suyu yavaşça küçük balkonuma döktüm. Sertçe yere düşen damlalara anlamsızca baktım. Ardından bahçede duyulan motor sesiyle gözlerim hızla o tarafa döndü. Siyah rang rover dan inen kişiyi gözlerime hapsettim.

Abim gelmişti.

Yüzümdeki tebessüm solarken, neden ona hala sinirli olduğumu çözmeye çalışıyordum. Benim hayatımı düzene sokabilmek için kendi hayatını mahvetmesine belkide? İnsanlar öldürmesine? Pis işler yapmasına? Onunla çok anım yoktu. Bizi yetimhanede ayırmışlardı. Ben on iki yaşındayken yetimhaneden çıkmıştı. Altı sene içerisinde durumumuz nasıl böyle iyi hale gelmişti anlayamamıştım, yetimhaneden çıkarken bir evim olacağını bile düşünmüyordum. Fakat zamanla o bana yaptığı tüm her şeyi anlatmıştı. Bu yüzden ona karşı hep bir mesafe içindeydim. Ben ne kadar ona uzak isem, o bana o kadar yakındı.

GÜNEŞ AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin