Neden bu savaş?

472 86 14
                                    

Alhankale'de kaldığım süre boyunca anladım ki nefret bu bölgenin insanlarının içine yerleşmiş. Rus askerlerinin düzeni sağlamak için, onları teröristlerden korumak için geldiğini göremeyecek kadar hem de.

''Cahil insanlar.'' diyordu komutan Ilya onlar hakkında. ''Ne için savaştıklarını bile bilmeyecek kadar cahil.''

Ona hak vermemek elde değildi. Yoksa bir insan neden kendisini korumak için canını ortaya atan askerlerden nefret ederdi ki? Bu insanları anlamak gerçekten zordu.

Başkasının nefreti umurumda olmazdı, benim için önemli olan tek şey görevimi hakkıyla yerine getirmekti. Ama Markha, bulut kız. Nefreti o kadar keskindi ki Andrei'nin kalbini yaralıyordu her defasında. Ağzını açıp tek kelime etmemesine rağmen öyle öfke dolu bakıyordu ki bu kız, yeşil gözlerinin zehirli birer sarmaşık olduğunu düşünürdünüz.

Evinin önünden geçiyorduk her gün, aksatmadan. Bazen bahçedeki ağaçları suluyor, bazen çamaşır asıyor, bazen de oturduğu yerde dizlerinin üzerine koyduğu radyodan haberleri dinliyordu. Bazı günler ise kendinden mahrum ediyordu bizi. Benim bir şikayetim yoktu fakat genç sahibim böyle bir günün akşamı karakola döndüğü an votka şişelerini deviriyordu ardarda.

En çok o radyo dinlerken oyalanıyorduk sokakta. Bakışları uzaklara dalıyor, Andrei'nin onu seyrettiğinin farkına varmıyordu çünkü.

Devriyedeydik yine. Andrei'nin omzuna asılı bir şekilde, yaslandığı duvardan bulut kızın evini izliyorduk. Komutan Ilya devriye gezmek yerine burada zaman öldürdüğümüzü duysa en ağır cezaları alabilirdi ama bu aptal çocuk hiç akıllanmıyordu.

Andrei'nin iki gündür hasta olması nedeniyle devriyeye başkası verilmiş, bulut kızından uzak kalmıştı. ''Bugün onunla konuşacağım.'' demişti kendi kendine, aynada son kez altın saçlarını düzeltirken. Yarım saattir gözlerini bahçeden ayırmamasına rağmen Markha bulutlandırmamıştı sahibimin gökyüzünü.

Bugün bahçeye çıkmayacak, diye geçirdim içimden. Keşke bunu Andrei de idrak edebilseydi.

Onu neyin cesaretlendirdiğini bilmiyorum, belki dudaklarına dayadığı içki şişesiydi, ama düşüncelerimi yalanlarcasına doğruldu ve sağlam adımlarla bahçeye yöneldi. Aralık duran kapı elinin hafif bir dokunuşuyla ardına kadar açılırken avluda sadece Markha'nın radyosu, her zaman oturduğu minderin üzerinde ise bir kedi yavrusu vardı.

Genç Rusun gözyüzü mavisi gözleri bulutlarını ararken, radyoda o tanıdık ses yankılanıyordu. Andrei'nin umurunda olmasa da Basayev'in sözleri benim zihnime tek tek kazınıyordu.

''Bu savaş, tüm Müslümanlar kurtarılıncaya kadar sürecek. Dünyadaki tüm Müslümanlar uyanıyor. Nihai hedef ise Kudüs'ün Siyonist işgalden kurtarılması."

Ben; Kalaşnikof Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin