Sevkiyat başlamış olmalıydı ki naklimizin yapıldığı aracın kapalı kapıları ardından ''Eksik yok, değil mi?'' sesi yükselmişti Rusçanın en sert tonuyla. Uzun zamandır araç hareketsizdi, bir şeyleri bekliyor gibiydik.
Metalin metale sürtme sesini duyduğum anda kapının açıldığını farketmiştim. Yerleştirildiğim muhafaza çantasının sıkı sıkı kilitlenmiş olmasından mütevellit içeri bir tek ışık huzmesi bile girmiyordu.
Kısa bir süre sonra sesler çoğaldı; komutlar, homurdanmalar ve hoşnutluk belirtisi olduğunu düşündüğüm kahkahalar.
Çantanın sarsılmasıyla taşındığımızı varsayarak yanımdaki kardeşime seslendim.
''Hey, sence bizi nereye götürüyorlar?''
Cevap gelmemişti. Kimin için üretildiğim hala bir muammaydı.
''Hey! Sana diyorum!''
Belki de hala uyuyordu. Yoksa ben kendisini üreten insanlara özentiyi fazla kaçırmış, deli bir kalaşnikof muydum? Benden başkası düşünemiyor, konuşmaya çalışmıyor muydu? Şizofren miydim?
Bu hastalığı nereden öğrenmiş olabilirim ki? Henüz yeni üretilmiş bir kalaşnikoftum.''Sen bilirsin.'' diye mırıldandım.
İnsanların umursamaz anlarında yaptıkları gibi omuz silkebilmeyi çok isterdim, eğer bir omzum olsaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben; Kalaşnikof
Historia Corta"Silahlar yaşarken sahiplerini bilmezler, el değiştirirler defalarca. Biz kiminle ölürsek, ona aitiz. Ben, kiminle öleceğini arayan bir kalaşnikofum." Bıkmadan, usanmadan defalarca okudunuz genç kızların hikayelerini, genç adamların maceralarını. Be...