9

197 17 5
                                    

Media Kate  Bakında gözünüz şenlensin.
Birde video Kate'in sesiymiş.

Hisselerinini kontrol edemiyordu.

Carl'ın dediği geldi aklına, "Madem varlığından rahatsızsın öldür kendini."

Her zamanki gibi yapmamıştı. Ölmek istiyordu, ama bunu yapamıyordu. Sadece aklından öldüğünü geçiriyor ve huzura erdiğini hayal ediyordu.

"Sen bir salaksın Kate." dedi kendi kendine. Bunları düşünürken kağıtları toplamak hiç aklına gelemişti. Sadece önüne bakıyordu. Başka hiç bir yere bakmıyordu.

"Kağıtlar?" diye mırıldandı.

Olduğu patikadan hızlıca aşağıya doğru koşmaya başladı. Patikanın biraz yokuş olması onun işine yarıyordu. Koşuşu daha hızlanıyordu.

Dinlemek için temposunu azalttı.

Oakside Park'ının kaba taslak çizimi olan tabelanın önüne gelmişti.
Kaba taslak çizim olan yerde - kendi çizimi gibi- o şeyin resmi vardı. Piknik alanının hemen üstündeydi.

Kafasını arkaya doğru uzattı.

İkinci kağıdın burada olduğunu gördü. Bir ağaç vardı, yanında da o yüzsüz şey, alt alta FOLLOWS yazıyordu.

Kağıtları katlayıp cebine koydu ve fermuarı çekti.

***

Patikadan başka bir yola saptı. Bu sefer geçtiği yolda bir sürü küçük dal parçaları vardı. Basmaması imkansızdı, bastığı her dal kırılıyor ve çıt çıt diye sesler çıkarıyordu.

En sonunda tahta bir kulübeye geldi. Kağıt olması için dualar ediyordu.

Merdivenlerden çıkarken o gıcırtılı ses daha çok endişelenmesini sağlıyordu.

Kağıtların asılı olduğu panoya ilerledi. Ama kağıtlarda yuvarlak içerisinde bir yazıyordu.

Eline aldı. Ve katlanmış kağıdı açtı. Yine kendi e-postasına gelmiş bir metindi. Okumadan cebine koydu.

Hava biraz serinlemişti. El fenerini biraz kapattı. Ve ellerini beyaz kapşonlusunun içine soktu.

Elleri biraz ısınınca el fenerini açtı ve olduğu yerden aşağıya indi. 

Rüzgar sürekli kapşonunu düşürüyordu. Arkasına doğru baktı aşağıya doğru bir eğim vardı. Ve o onu gözetliyordu. Ama Kate bunu fark etmemişti.

Fark etmemesi onun yararına olmuştu. Korkusu nedensizce dinmişti.

Ama şuan ki düşündüğü bu e-posta çıktıları nasıl alınmıştı? Carl'ın yapma ihtimali var mıydı acaba? Carl ona yardım etmeye çalışıyordu neden böyle bir şey yapsın ki?

Belki onu terslediği için.

Hislerini gizledi çünkü kendine bile zarar veren bir insanın başkalarına yararı olamazdı.
Haklıydı. Varlığı insanları ruhen zarar veriyordu.

Ama ne kendini ne de sevdiklerini kurtarabildi.

Gözyaşları tekrardan süzülmeye başladı.

Bu sefer üzüntüden veya korkudan değildi. Pişmanlıktandı.

Kulübenin yukarısında bulunan patikayı izlemeye karar verdi.

***

Derin derin nefesler almaya başladı. Ellerini dizlerinin üzerine koydu ve olduğu yerde durdu.

Kullman Madeni'ne ait olan yüksek şeylerin yığınların yanına gelmişti.

Yığınlar kendi boyunu bile geçiyordu. Üstlerini zar zor görebiliyordu.

Neredeyse hepsinin üzerine baktı. Hiç bir şey yoktu.

Boşu boşuna zaman harcamıştı.
"Sakin ol Kate, bu..."

"Bunu yapabilirsin, ondan kurtulabilirsin."

Sol elini cebine soktu ve bir yığına doğru yaslandı. Dağları incelemeye başladı. Teker teker dikkatli dikkatli hepsini inceledi.

En sonunda kendine en yakın olan dağa baktı.

O, ona bakıyordu.

Işını ona doğru tuttu ve ona doğru ilerlemeye başladı.

"Siktiğimin dünyasında bir de sen varsın! Ne istiyorsun benden? Ne yaptım sana?" diye bağırdı Kate. Siniri bozulmuştu. Sorularına cevap arıyordu ki bu onun en büyük hakkıydı.

"Ne istiyorsun?" dedi tekrar gözyaşları tekrardan süzülmeye başladı.

Ne kadar çok ağlıyordu... Kendini güçsüz gösteriyordu. Fakat olay bu değildi.

O güçlüydü, zekiydi ve hızlıydı.

Sadece insanlar onun iç dünyasını bilmiyordu.

Kate ona doğru yürümeye devam ederken. Demir çitlerde bi şey fark etti.

ALWAYS WATCHES NO EYES.

Nedensizce mutlu oldu. Çünkü 3. kağıdı da bulmuştu. Ve o baş çatlatan baş ağrısı geri gelmişti.

Arkasına baktı. Onun orada olduğunu anlamıştı çünkü hemen koşmaya başladı. Yığınların ilerisindeki patikayı girdi. Ve arkasına yeniden baktı.

Neyse ki yoktu. O yüzden yürümeye başladı.

Önüne dikkat etmediği için yere düştü. Bacağı bir kayaya gelmişti.

"Hadi ama!" diye bağırdı.

Canı çok yanmıştı. Ama ağlamamak için kendini tuttu. Bu beladan kurtulduğunda gözyaşları bitene kadar çığlıklar atarak ağlayacaktı.

Bir süre kalkmadı, oturduğu yerde bir süre durdu. Ellerinden destek alarak kalktı.

"Pekala..." dedi ve ellerini birbirine sürttü. El fenerini yaktı ve ilerlemeye devam etti.

Patikadan aşağıya inmeye devam etti, patika düz bir hal alınca biraz hızlandı.

Ağaçların arasına daldı. Nereye gittiğini bilmeden yürüyordu. En sonunda çitlerle geçişi kapattığı yeri gördü. Koskoca ilan tablosunu gördü. 

Kate'le iletişme geçin.  

Annesi öldükten sonra mütahitle konuşmuş bu araziyi satmaya karar vermişti.
Ama alıcı bulamamıştı. Koskoca parkı kim satın alsın ki?

Miras kalmıştı burası ona. Yani büyük bir kısmı...

Selamın aleyküm mümim patates kardeşlerim. İvit sona yaklaştık ışığı görüyorum.

Kate The Chaser ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin