Biraz şiir, biraz sanat ve biraz da ruh

314 49 52
                                    

Medyaya eklediğim parçayı lütfen dinleyin, bu bahsettiğim şiirdir.
Ve şiirin tamamını da bölümün sonunda okumanızı tavsiye ediyorum.

Charles Baudelaire - Femmes damnées

Sanat hakkında da küçük bir uyarıda bulunmak istiyorum. Oldukça üstü kapalı yazdım fakat yine de okumak istemezseniz anlarım...

Ve son sahneyi lütfen okuyun bu hikayenin çıkma nedeni o sahnedir.

Birbirlerini öpüşleri hisleri yoğunlaştıkça derinleşirken kalpleri parçalanacak gibiydi; öldürüleceklerdi kendi zihinleri tarafından, özgür kalan bir kölenin intiharı ve kırmızı ile şenlenen ruhu gibi.

Dudakları yumuşak bir şekilde ayrıldıktan sonra esmer, son bir kez onu yanağından öpüp ayağa kalkmış ve Yoongi'yi de peşinden sürüklemeye başlamıştı. Hem aralarındaki bu anı daha duygusal yapmak hem de mutfağın soğuk fayansı yerine yatağın sıcaklığında sevmek istiyordu Yoongi'yi.

Odalarına geldiklerinde bozulmuş yatağın yanındaki komidinden telefonunu almış ve sevdiği bir şiiri açmıştı esmer, Yoongi'nin elini bıraktıktan sonra.

"Lanetlenmiş Kadınlar."

Gülümseyerek sevdiğine döndü Namjoon ve başını onaylar şekilde salladı hafifçe. Birlikte şiirler, filmler, şarkılar, birkaç tuval ve kitaplar geçirmişlerdi; onun bu şiiri bilmesi hiç şaşırtmadı bu yüzden esmeri.

Küçük, yavaş adımlar ile utangaçca yanaştı kar beyazı, göz bebeğine ; odayı aydınlatan tek ışık sokak lambası iken ne güzellerdi. Loşlukta parlayan benlikleri ne güzeldi, onlar ne güzeldi. İki ayrıntının birbirlerini bulması zor, sevgileri ise nadirdi...

Hippolyte, lambaların solgun ışığı vuran mindere uzanmış sessizce duruyordu,

Eziliyorlardı son kavramı altında, göremedikleri bu kavram enselerine üflerken gezinmek en uç günahlarda ne zordu. Gözleri parlıyordu birbirlerine baktıkça hem aşk hem de gözyaşı ile, neden ağlıyorlardı? Gördükleri bir sebep yoktu fakat, sevdiğinle olmak sana mutluluk incisi düşürmez miydi? Bu inciler de onun benliğine dökülmez miydi?

Yüzleri arasındaki santimleri uçuruma benzetebilir ve aralarındaki mesefa yüzünden kalplerinin ne kadar acı çektiğini anlayabilirdik. Birleşimi olmayan iki yakada birbirleri için tutuşan iki aşık; aralarındaki uçuruma atarak kendilerini, buluşmuşlardı Ay ile.

Ölgün halkalardaki o tembel gözyaşları,
bitkin, perişan hali, şehvetli üzgün teni,
hurda silahlar gibi terk edilmiş kolları,
ve her şey süslüyordu narin güzelliğini.

Öptüler birbirlerini narince; derin, anlamlı, duygu dolu öptüler. Birbirleri için çıkarırlarken aralarındaki kumaş parçalarını odanın içi papatya kokuyordu. Bembeyaz teni ile aynı renk olan çarşafa uzandığında Yoongi, Namjoon da onun ile birlikteydi. Elleri birbirinden bağımsız hareket ediyor ve seviyorlardı kıyamadıkları vücutları. Namjoon tatma isteğine engel olmaya son verip kar beyazı gencin boynundan aşağı ilerledi kelebek öpücükleri ile.

Benim öpüşüm; akşam büyük, saydam gölleri okşayan su sineği gibi yumuşacıktır,

Hafif diş izleri bedeninde yer alınca dudaklarından melodik seslerin çıkmasına engel olamıyordu kar beyazı genç, beyaz ve kırmızının uyumu da eklenince onun güzelliğinin eşsizleşmesi ise esmeri mest ediyordu.

Hararetle okunan şiir arasında esmer de tekrarladı birkaç sözü, dudakları titriyor yıkanıyordu yüzü deniz gibi tuzlu incilerle. Yüzünü meleğinin bedeninden kaldırıp doğruldu ve sözlere devam etti.

kasımpatıları kadar acı kokuyorum • namgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin