Siyah Kadillak

56 2 0
                                    

İşte sislerden korkmaya o yaz başladım. Siyah Kadillak ile tanıştığım o yaz. Her gece arka arkaya rüyamda görüyordum onu. O kadar sıkılmıştım ki sürekli bağırarak uyanmaktan. Bilirsiniz, bazı kabuslar vardır ve kabus olup olmadığını karıştırmaya başlarsınız. Bu da öyle bir şeydi işte. Öylesine güçlü bir atmosferi vardı ki rüyamın. Gecenin bir yarısı bağırarak uyanıyordum ve tekrar uyuyabilmek mümkün olmuyordu çoğu zaman. Geceleri sabaha kadar oturup gördüklerimi aklımdan çıkartmaya çalışıyordum.

Bir evin kapısının önünde oyun oynarken bulurdum kendimi rüyamda. Güneşin ısıtan ışıkları içime huzur katardı resmen. Birden nasıl oluyorsa hava kararırdı. Güneşin altında ışıl ışıl gözüken o bahçe birden bire sisle dolardı. Bu sahneyi düşünmek bile tüylerimi diken diken ediyor. Sonra uzaktan bir ses duyulurdu. Bir motor sesi. Sisin içinde simsiyah bir Kadillak gözükürdü. Yavaşça gelirdi önüme kadar ve dururdu. Kapısı açılırdı. O adam. Onu nasıl unutabilirdim ki? Yüzünü göremediğim o orta boylu, korkunç adam, Kadillak'ın içerisinden inerdi. Yanımdaki duvara yaslı bir çuvalı alırdı. Çuvalın içerisinde ceset parçaları olduğunu sonradan anlardım. Bu çuvalı alıp bagajına koyardı. Bagajı açtığı anda gelen o koku. Hayatta daha kötü kokan bir şey olduğunu sanmıyorum. Sonra tekrar Siyah Kadillak'a binip sis ile birlikte ortadan kaybolurdu. Bağırmaya çalışırdım bağıramazdım. Hareket etmeye çalışırdım edemezdim. Öyle beklerdim uyanmayı.

İlk zamanlar bu olayların geçtiği yerin neresi olduğunu bilmiyordum. Yani kapısının önünde oturduğum evi demek istiyorum. Rüyalar tekrarlandıkça anlayama başladım. Orası benim evimdi.

Daha aklımda bu konuyla ilgili bir sürü soru vardı. En basitinden neden bu rüya gelip beni bulmuştu? O orta boylu adam kimdi? Benden ne istiyordu? Ve en önemlisi de bagajına koyduğu o ceset parçaları kime aitti?

Sadece bir rüyaydı bu. Biliyordum. Ama 8 yaşında bir çocuğun böyle bir rüyadan ne kadar etkilenebileceğini bir düşünün. Tahmin edebileceğinizden de fazla etkilenmiştim. Bazen evin etrafına gerçekten sis çökerdi ve ben tüm gece, karanlıkta tir tir titrerdim.

Bu rüyanın daha fazla tekrarlanmaması için Tanrı'ya yüzlerce ve hatta belki de binlerce kez yalvardım. Fakat maalesef dualarım kabul olmadı. Aynı rüyayı daha da sık görmeye başlamıştım artık. Her gece aynı kabusla uyanmaya başladım. Olanları ailemle paylaşmayı çok denedim. Hoş, gerçi ailemden de kimse kalmamıştı. Hiç kimse. Sadece babamın intiharından sonra bize taşınan halam ve babaannem. Bu korku artık beni esir almıştı ve nereye gidersem gideyim peşimden geliyordu. Kaçamıyordum. Ve işin kötüsü de bu olayı tek başıma çözmeliydim. Kimse bana yardım edemezdi. Birine anlatsam ne olacaktı? Hemen bir psikolog, ilaçlar, ağır tedavi yöntemleri. Tıpkı şuan olduğu gibi.

Bir gün bu olayı çözmenin en iyi yolunun korkumla yüzleşmek olduğuna karar verdim. Ve bunu da ancak sisli bir gecede yalnız başıma dışarı çıkarak başarabilirdim. Mantomu giydim, halama haber verdim ve dışarı çıktım. Çok küçük olduğum için fazla uzaklaşmamı istemezlerdi. Ama ben bir markete gidip hemen geleceğimi söyledim. Biraz dolaştım. Hava kararmaya başlamıştı artık. Gece dediysem, tam olarak da gece değildi. E küçüktüm tabi. Yaz olduğu için hava saat 9 buçuk civarlarında kararıyordu ve 8 yaşında bir çocuk için 9 buçuk yeterince geç bir saatti. Benim gece anlayışım saat 9 buçuk ile sınırlıydı anlayacağınız.

Hava karardıkça siste sokaklara daha fazla çöküyordu. Biraz daha ilerledikten sonra kafamdaki düşüncelerin beni evimden oldukça uzaklaştırmış olduğunu gördüm. Hiç tanımadığım bambaşka bir caddedeydim. Caddenin iki yanında uzanan upuzun lambalar vardı. Bütün caddeyi aydınlatıyordu bunlar. Etrafıma baktım. Birdenbire bütün vücuduma korku dolmuştu. Her yer bomboştu. Benden başka kimse kalmamıştı. Yalnızdım. Arkama döndüm. Koşarak eve gitmek istiyordum. Ama yapamadım. Hareket edemedim. Bunu yapan korku muydu yoksa kafamda tasarladığım ve hayatımı değiştiren her şeyi ona bağladığım o güç müydü hala bilemiyorum. Anlayamıyordum. İlk defa kabus mu görüyorum, yoksa gerçek miydi bu olanlar, anlayamıyordum. Birden çok güçlü bir ses işittim. Bütün ışıklar teker teker büyük bir gürültüyle sönüyordu. Karanlık git gide yaklaşıyordu bana. Birkaç saniye sonra sadece benim bulunduğum yerdeki ışık kalmıştı. Koca caddede yapayalnızdım. Sisin içerisinde bir hareketlenme oldu ve birden o belirdi. Kadillak. Yine önüme kadar geldi ve durdu. Tıpkı rüyamdaki gibi Kadillak'ın içerisinden bir adam indi ve yine elinde bir poşet vardı. Poşetin üzerinde gezinen sineklerin vızıltısını hala duyar gibiyim. Bu poşeti bagaja koydu ve Kadillak ile birlikte ortadan kayboldu. O anda gözlerim karardı.

Gözlerimi açtığımda evdeydim. Sanki hiçbir şey olmamış gibi yatağımda yatıyordum. Bu olanların sadece bir rüya olduğunu anladığımda sanki bütün hücrelerim birden üzerlerindeki korkuyu attı. Bir rahatlama gelmişti. Aniden ağzımın kuruduğunu hissettim. Koşarak mutfağa su içmeye gittim. Biraz korkuyordum. Çünkü evdeki herkes uyumuştu. Fakat o kadar olandan sonra kendi evimde, kendi mutfağıma gitmek beni ne kadar korkutabilirdi ki. Gerçekten mutlu olduğumu düşündüm. Bir an öleceğimi sanmıştım ve bunun sadece basit bir rüya olduğunu düşünmek içimde tarif edilmesi zor bir huzurun belirmesine sebep oluyordu. 

Mutfağa ulaştığımda su içmek için sürahinin sapından tuttum. Ellerimi çektiğimde sürahinin sapı kanlanmıştı. Ellerime baktım. Ellerim kan içerisindeydi. Alnımdan bir iki damla ter aktığını hissettim. Sıcaklığı bütün yüzümü uyuşturmuştu. Rüyam devam ediyor olmalıydı. Rüyanın içerisinde rüya mı görmüştüm? Ellerime gözümü ayırmadan bakıyordum. Gözümü istesem de ayıramıyordum. Kalbim resmen yerinden çıkacak gibiydi.

Hemen halamın odasına koştum. Ellerimden her yere kan damlamıştı. Deliriyordum. Evet evet... Bunun mantıklı tek açıklaması buydu. Sadece deliriyordum. Sadece mi? O an kendimi bir akıl hastanesinde, birkaç deliyle birlikte bir odada kalırken hayal ettim. Hayır.. Kendime hakim olmalı ve bu düşünceyi bir an önce kafamdan atmalıydım.

Halamı uyandırdım. Çığlıklarımdan dolayı benim uyandırmama da pek gerek kalmamıştı doğrusu. Bana ne olduğunu sordu. Ona ellerimdeki ve yerlerdeki kanları göstermek istedim. Fakat o hiçbir şey göremedi. Sonra ben baktım. Gerçekten de hiçbir şey yoktu... Ne ellerimde, ne de yerde ufacık bir iz dahi yoktu.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 28, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Beyaz Bantlı KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin