Yirmi Birinci Bölüm

15.9K 804 20
                                    

           

Merhaba canlar :)

İlk olarak bunu kesinlikle okumanızı rica ediyorum. "Şimay" hikâyemde tecrübesizliğim mi diyeyim beceriksizliğim mi diyeyim bilmiyorum, ev halkını tam istediğim gibi yansıtamadım sizlere. Kadınları az çok kıvırdım yansıtmaya çalıştım ama evin erkeklerini yansıtamadım ve bunu yeni fark ettim. Öncelikle sizden özür dilerim bu konuda. Aklımda ve hikâye başlamadan yazdığım karakterler arasında Ahmet'in erkek kardeşi var hem de iki tane. Küçük kardeşi ilk bölümlerde geçiyordu ama Ahmet'le arasında 3 yaş olan Tahsin geçmedi. Ve inanın bunun farkına yeni vardım, Ahmet ile Şimay'ın birlikteliklerini mutluluklarını yansıtacağım diye erkekleri unuttum gitti sanırım. Ben hikâyeme başlamadan önce kaç bölüm yazacağım, konuları, bölüm sayıları hep belliydi. Ama tecrübesizlikle hatalar yaptım. Aklıma geldikçe inanamıyorum, nasıl böyle bir hata yaptım. Erkek karakterler olsun, bölüm uzunluğu olsun. Bu konuda affınıza sığınmak istiyorum canlar. İnşallah Nazeli de bu hatalara yer vermem.

Sizlerden çok özür diliyorum. Daha fazla kafanızı şişirmeden bölüme geçelim.

----------

Ahmet sofrada keyifli bir şekilde babası, kardeşleri, amcası ve yeğenleri ile oturmuş hoş bir muhabbet ile kahvaltı yapıyorlardı. Bir el silah sesi duyulduğunda herkesin sesi kesilmişti. Ne olduğunu idrak etmeye çalışırken o iğrenç sesi duydular. "Çık dışarı Ahmet, hesaplaşacağız seninle!"

Ahmet hızla doğruldu. Tahsin ağabeyinin peşine kalkarken amcaoğulları Affan ve Agâh da kalkıp gittiler. Ahmet kadınların odasında annesi ve karısını meraklı bir şekilde koridorda gördüğünde sinirle kaşlarını çattı. "Şimay pencereden burnunu dahi çıkarma! İçeri geçin!" diye gürledi. Şimay korkuyla kocasına baktı. "Hadi!" dediğinde kaynanası kolundan tutup Şimay'ı götürdüğünde koridora bağlanan kadınların oturma odasının kapı pervazına yaslanmış kadınlar hızla içeri girdiğinde Ahmet hızla Evin bahçeye açılan kapısını açtı ve dışarı çıktı. Şimay'ın korkuyla dudakları titriyordu, ağlamak üzereydi. Yine ortalık karışacaktı.

Ahmet karşısında Neco ve abilerini gördüğünde siniri içinde fokurdadı ve dilini dudaklarında gezdirip gözlerini sinirle yumdu. Bu adamı zamanında gebertmeliydi. "Hayırdır Selim! Sabah sabah ne lan bu evimin önünde silah falan! Cami duvarına işediğinin farkında mısın?"

"Sen kimsin lan? Sen kimsin de benim kardeşimi millet içinde öyle bir şey yaparsın lan puşt!" Ahmet'e yaklaşan Selim sinirden dişlerini birbirine geçiriyordu. Biraz daha sıkmaya devam ederse dişleri parçalanacaktı.

"Ne o, orospu kardeşin karşıma geçemeyecek kadar adam değil de ağabeyini karşıma getiriyor!"

"Adamlıktan bahseden sen misin lan! Kardeşimi tek başına bulup kahvenin ortasında döven yetmezmiş gibi evimi basan sensin lan!"

Ahmet Selime doğru hızla yürüdü. Pencerenin ardından olayları izleyen kadınlar merakla izliyordu. Burun buruna kaldılar iki evin büyüğü.  "O senin kardeşim benim karıma herkes içinde laf attı arkasından," dişlerinin arasından fısıldıyordu. "Şimdi sizi şu köy ortasında rezil olmadan siktirin gidin." Daha fazla sakin kalamadı ve bağırdı. "Siz kimsiniz lan! Siz kimsiniz de benim evime gelip ağalık taslıyorsunuz! Defolun gidin kapımdan."

"Senin o karın olacak oro-" demesine kalmadan Ahmet Selim'in üzerine saldırmıştı.

Ve her şey o anda gelişti. Tahsin ve Agâh, Affan ağabeyleri Ahmet'in arkasında durmuş, Neco ve kardeşi İbrahim'e çullandılar. Ahmet Selim'e hızla yumruk salladı. "Sen!" hızla yakasını tuttu bu defa üzerine oturdu. "Sen benim karıma!" yakasında olan elleri ile önce kafasını kendine doğru çekti ve hızla geri bıraktığında Selim'in bir an gözlerinin siyahı çekildi ve beyazı gözüktü. Ahmet nefes nefeseydi. Selim kendisini toparlamaya çalışırken bu defa yumruk attı.

ŞimayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin