Belirsizlik Sendromu

110 12 8
                                    

Gün ışığı süzülürken mutfağa onun gidişinin acısını en derininde hissetti. Öyle yoğun yaşamıştı ki geceyi sabah olacağını hayal bile edememişti. O kadar uzun bir gece olmuştu ki yaşadıkları bir an gözlerinin önünden birikti. Ağlamayacağım dedi. İçinde bir pişmanlık vardı. Kendini bir an olsun ona âşık olduğu için suçladı. Âmâ ona olan aşkı ilk göründüğünde marcus olmasından kaynaklanıyordu. Karmakarışık düşüncelerle kıvrandı. Bunların hayal olup olmadığını nasıl anlayacaktı. Bir an yaşadıklarını unuttu. Ve her şeyi yeniden düşüneceğim dedi.

Bir şeyler atıştırdıktan sonra salona girdi. Yine o resimler diye mırıldandı. Yıllarca sevdiği adamın resimleri onu niçin rahatsız ediyordu. Yukarı çıkmak istiyordu. Tedavi olduğu Ruh sağlığı hastanesinde onun için bir iş belirlenmişti. Ve oraya gitmesi gerekiyordu. Biraz erteleyebilirim diye düşündü. Öncesinde doktorundan bir randevu alıp her şeyi anlatmak istiyordu.Herşeyi anlatıp belkide gördüklerinin bir hayal ürünü olduğunu öğrenince rahatlayacaktı.öte yandan sadece hayal olduğunu öğrenirse aşık olduğu o gizemli silüetin gerçekten uzak olduğunu anlayınca yaşayacağı hayal kırıklığı onu en derinlere çekebilirdi.Bu belirsizlik içinde kıvranırken ne yapacağını bilmiyordu.
Marcus'un öldüğü odaya nasıl çıkacaktı. Giyinmesi için her şey oradaydı. Bütün eşyaları oradaydı. Korkular korkular dedi. Ve yenmesinin bir tek yolu vardı üzerine gitmek.üzerine giderse iste o zaman korkmamayı öğrenecekti.Tedavi sürecinde en önemli ders buydu.Korkuların üzerine gitmek..Evet dedi içinden...

Yavaş yavaş merdivenlerden çıkarken kalbinin atışları sanki yeniden o sahnenin gözünün önüne geleceğinden bir işaretiydi. Gelirse ne olacaktı. Marcus'un cansız bedeni ve neden nefes almıyorsun diye çığlıklarla inlettiği o odada hala sıcacıktı her şey. Kötü anıların üzerine yavaş yavaş gidecekti. Doktoru böyle söylemişti. Yavaş yavaş gitmektense herşeyi yok etmek en doğrusuydu belkide.Hızlı bir şekilde aşağıya indi. Her şeyi yok etmeliyim dedi. Elleri titrerken bir kez daha kendine hâkim olamayacağının farkına vardı.Sadece elleri değil tüm bedeni alevler içerisindeydi.Yanıyordu.Başindaki ağrı bu ateşle birleştiğinde kafasıni kaldıramıyordu.Bir kıyamet kopacakmış gibi içine dolan kabus vücudunun heryerini ilmek ilmek kaplamıştı..Kötü birşeyler olacak hissediyorum derken içinde büyüyen hiçlik evin her tarafına sinmişti. karanlık bir şey gözlerinin önünden geçti.Ne olduğunu görememişti.Bir depresyonun belirtisiydi bu..Ve bundan sonra yapacaklarını tahmin edemiyordu.

Resimlerin hepsini topladı. Evin bahçesine çıktı ve resimleri bir kovanın içerisine doldurdu. Onu yıllar önce bu evden def eden resimlerden intikamını almak istiyordu. Resimlere korkarak tekrar baktı. Ve yaktığı sigaranın dumanını resimlere üflerken resimleri de tutuşturdu.

Alevler kovadan dışarı taşmaya başladı. Alevleri kendi haline bırakıp bahçede gezinmeye başladı. Etrafta yeni yapılan evlere baktı. Hava bulutluydu ve bu sebeple gündüz olmasına rağmen biraz karanlıktı. Bu nedenle birkaç evin ışıkları yanıyordu. Hayal etti birden. Yine acılarını kurcalamaya başkalarının mutluluklarını deşelemeye başladı.

Mutlu olmamıştı. Her şeyi yok etmeliyim derken zamanında mutluluğu anlatan resimleri neden kendini bu kadar rahatsız etmişti. Evet, Marcus'un resimlerinin küllerine bakarken eve bir benzin döküp yakmak en iyisi diye içinden geçirdi. Etrafta gezindi bahçede gezerken bir yerlerde benzin bidonunun olduğunu biliyordu. Deliler gibi onu aradı. Âmâ bir türlü bulamadı. Yine düşünceleri karışmaya başladı. Yakarsam nerede kalacağım dedi. Anılarının hepsini yakmak her şeyi yok etmek değil miydi? Yok, etse de yine aklından sonsuza kadar kazıyabilecek miydi? Biraz mantıklı düşünmeye başlamıştı. Titreyen ellerinden birisi artık titremiyordu. Diğer titreyen elini durdurmaya çalıştı. Göğsü sıkışıyordu. Nefes almakta zorlanıyordu. Tanrım bunlar çok ağır kaldıramıyorum dedi. Defalarca yineledi aynı cümleleri. Ve biraz sakinleşmişti. Rahat nefes almaya başladı. Ve hemen içeri girdi. Sabah alması gereken ilaçlardan birini hemen attı. Ve uzandı.Geçecek dedi.Nasil geçeceğini kendide bilmiyordu.Ama inanmak zorundaydı.sonuçta her şeye rağmen hayat devam ediyordu.Yaşadiklarına hayat denirse...

Gözlerini açtığında dinlenmiş olduğunu fark etti. Akşam olmuştu. Ne kadar uyumuşum dedi kendi kendine. Biraz yatağın keyfini çıkarttı. Âmâ bir anda şok oldu. Yaktığı resimlerin hepsi duruyordu. Gözlerini kapattı ve yeniden açtı. Evet, yine duruyordu hepsi yerinde. Aman Tanrım derken kesinlikle kafayı yediğine inandı. Resimlerdeki gözler yine kırmızıydı. Kendine bakıyordu tüm resimler. Ve kötü bakışlardı bunlar. Dua okumaya başladı. Kesinlikle dualarla bir şeylerin değişeceğini biliyordu. Hastanedeyken dualar sayesinde kendine gelmişti. Tabi ki ilaçlar olmadan düzelemezdi. Âmâ dualar iyileşmenin en büyük yardımcılarıydı.

İçinden yine bir ses ismimi kâğıda yaz diyordu. Ne ismi diye yine şaşkınlığını saklayamadı. Yoksa gelemem diyordu.

Ne ismi diye düşündüğünde yüzü geldi aklına. Âşık olduğu o varlığın ismini bilmiyordu ki nasıl yazabilirdi. Onun olabileceğini düşündü.

İsmini bilmiyorum ki nasıl yazacağım dedi..

O anda sesler karışmaya başladı. Bir şeyler söylüyordu. Âmâ o kadar çok ses vardı ki. Bütün resimler o anda yere düştü. . . Resimlerdeki kırmızı gözler başlar bedenler koridorun her tarafına yayılmaya başladı. Duvarların içine girip sanki gizlenmişçesine bakıyorlardır. Duvarlara gömülmüş gözler onun aklını başından almıştı.

Yataktan nasıl sıçradığını hatırlamıyordu bile. Bahçede koşarken bir an durdu ve arkasına baktı.Gözler başlar bedenler değişik şekillerde birleşerek peşinden geliyordu.

Yer titriyordu. Başının dönmesinden yürüyemedi. Durmak zorunda kaldı. Ve belli belirsiz bu yaratıklar üzerine geliyordu.. Değişik görüntüler saçma sapan yaratıklar halinde üzerine yürümeye başladılar.Onlar yaklaştıkça bir ağırlık çöküyordu üzerine duaları okumaya başladı. Okuduğu an uzaklaşmaya başladılar. Âmâ dua okumayı bıraktığı an bu varlıklar yeniden ona yaklaşıyorlardı.Yaklaştıkça kilitlenen dudaklarından dualar dökülmez oldu. Öyle bir ağırlık vardı ki üzerinde bir an öleceğini zannetti. Geliyorlardı. Ve çaresiz bakışlarıyla bekliyordu. Ne olursa olsun sonunda sadece ölmek vardı. Daha ötesi yoktu. Çaresizce başına gelecek olan bu belaya razı olmuştu.ve kendini istemeden teslim etmişti olacaklara... ve gözlerinin karardığını fark etti.

Engin Emre Çeken

Akıl TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin