Şeytanın Koridoru

89 14 10
                                    

Nefret ediyorum bu evden diyerek kalktı yatağından o kadar sinirliydi ki öfkesi herkesi yok etmeye yetecek kadardı. Nefret ediyorum her şeyden herkesten derken bedenine fazla geldiğini anladı sinirinin. Öfke patlaması yaşıyordu. Septimus gitmişti. Neler yaşıyordu. Onun acılarını ne zaman hissedecekti. Diğer âleme nasıl gidecekti. Onu görmeden ne kadar ayakta kalabileceğini bilmiyordu. Evet, biliyordu yine ilaçları arttırıp kendini uyuşturup her şeyi unutmayı deneyecekti. Âmâ onların etkisi geçtikten sonra yine acılarıyla baş başa kalacaktı.

Perdeyi açmak istemedi her taraf dağılmıştı. Yaşanılan bu savaşı görmemişti. Âmâ ne kadar ciddi olduğunu şimdi anlayabiliyordu. Hemen aşağıya inmek iyi mi olmuştu. Anılardan kaçmaktan yorulmuştu. Büyük bir acının izlerini taşırken yeniden âşık olduğu kişinin öleceğini düşündüğünde bu üzüntüyü kaldıramayacağını anladı.

Zar zor suyu ocağa koydu. Bir fincan kahve içerken elleriyle o kadar sıkı tutmuştu ki fincanı sanki can çekiyordu. Canı hiç bir şey istemiyordu. Bir hiçlik içine işlemiş büyük bir hastalık gibi içten içe kendini yok etmeye başlamıştı. Kahvesini yudumladıktan sonra dayanamayacağını anlayıp yeniden yatağına uzandı.

Karanlık bir evin içerisinde yürüyordu o kadar çok oda vardı ki gittikçe büyüyen bir koridorun sonunun olmadığını düşündü. Sonrasında bir çığlık duydu. Bu septimusu sesiydi o kadar kötü bağırıyordu ki koşmaya başladı. Âmâ koştukça uzayan koridorda ne yapacağını şaşırmıştı. Etrafta dolaşan karanlık ruhlar onu korkutmuyordu. Ara sıra üzerine geliyordu. Ama o kadar odaklanmıştı ki septimusu bulmalıydı. İçine işleyen bu eziyet onu takatsiz bırakmıştı. Gözyaşlarıyla deliye dönmüştü. Sonrasında odalardan birine girdi. Sırtı dönük birisi duruyordu. İlk önce ona yaklaşmakta tereddüt etti. Adımlarını küçük küçük attı. Ne olabileceğini bilmiyordu. Odanın duvarlarında bilmediği bir dilde yazılmış bir sürü yazı vardı. Yazıları kırmızıydı yazılara bu kadar dikkatli bakan o yaratık kimdi peki. Bir an durdu. İlerleyemedi. Bu bir tuzak olabilir diye düşündü. Ve hemen odadan çıktı. Sesler yeniden şiddetlenmeye başlamıştı. Nereden olabileceğini düşündü o kadar çok kapı vardı ki. Çok iyi odaklanması gerekiyordu. Ve koşmaya devam etti. Bir an durdu. İşte buradasın diye hemen kapıyı açtı. Kapıyı açtığında şok oldu. , yatak odasındaydı. Ve kendini izliyordu. Yanında ölen sevgilisi Marcusla tartıştıkları o sahneyi izlemeye başladı O gün çok kötü bir gündü. Bir yanlış anlaşılma yüzünden çok kötü tartıştıkları o gün. Aman Tanrım yaşadığım en kötü günleri yeniden izleyemem dedi kendi kendine Diğer yandan tam marcus ondan özür dilerken sarıldıkları o sahneyi izlemekten kendini alıkoyamadı. Ve yeniden duyguları onu yönetmeye başlamıştı. Gözyaşlarına hâkim olmadı. Sahneyi izlemeye devam etti. Ne kadar zor dedi. Her zaman mazinin kapıları açılıyordu. Bu sefer ki canlıydı o kadar canlıydı ki o an yaşadıklarının hepsini ilmek ilmek yaşadı.

Sesleri yeniden duymaya başladı. Gittikçe değişen bu çığlıklar ona yapılan eziyetlerin değiştiğinin göstergesiydi. Yeniden koridora çıktı. Devam etti. Evet, tedirgin olmaya başlamıştı. Sanki her kapı ona kötü anılarını hatırlatan sahnelerle doluydu. Gerçekten delirecekti. Yavaş yavaş yürümeye başladı. Koşmayacaktı. İçinde büyüyen bu korku gittikçe bedenini etkiliyordu. Kalp atışları hızlanmıştı. Avuçları terlemeye başlamıştı. Zaten korkuyu bu iki durum anlatabilirdi. Bu kadar kapının hangisi onu septimus götürecekti. Yine seslerin yakından geldiği bir kapının önünde durdu. Açtığında neyle karşı karşıya kalacağını düşündüğünde tedirgin oldu. Elleri tir tir titriyordu. Vücudu sanki son nefesi vermek için mücadele ediyordu. Kapının kolunu tutarken dualarını etmeye devam etti. Sonunda kapıyı açmıştı. İçeri girdi. Bu manzara karşısında şok olmuştu. Her biri insanı andıran siluetler oldukça fazlaydı Gözlerinde kan akıyordu. Bir şeyler konuşuyorlardı. Âmâ hiçbir onu görmüyordu. Etrafta kötü nefesler onu rahatsız etti. Bir kaç mezar görünce batık parkta olduğunu anladı.

Yine geçmişten bir sahne vardı. Bu sefer ki farklıydı. Çünkü kendisine ait değildi. Şeytanın yanında iki kişi duruyordu. Bu iki kişi ondan kardeşlerini görmek istediklerini söylüyorlardı. Kötülüklerin kraliçesi mirage onlara kardeşleri gösterebileceğini söylüyordu. Onlarda hemen kabul etmişlerdi. Ve heyecanlı bekleyişler içerisinde kardeşlerinin ruhunu görmek istiyorlardı.

Kardeşleri anıt olarak yapılmış mezarların olduğu evlerin birisinin içerisinde çıktı. Ve o anda onlar deliye dönmüşlerdi. Gözlerine inanamadılar. Ve onu görünce ona sarıldılar. Ne kadar acıydı. Kaybettikten sonra bir kez olsun sevdiği kişileri görmek. Bu sahne onu duygusallaştırmıştı. Sarılmaları bittikten sonra diğer âlemden gelen ruh kayboldu. Ve sonrasında kalabalık bir grup geldi. Ellerinde bir şeyler vardı. İki kişinin etrafında dönmeye başladılar. Bir şeyler okuyorlardı. Ne olduğunu anlamamıştı. Sonrasında ağaçların arasında belli belirsiz bir canavar çıktı. Canavarı gördüklerinde kaçmaya çalıştılar. Âmâ kaçamıyorlardı. Çığlıklar içerisinde inleyen park kan gölüne dönmüştü... Canavar çok büyüktü. Bu âleme ait değildi. Dişleri sivri ve kocaman ağzına bakınca gerçekten bir insanı paramparça edecek güçteydi. Rengi gri ve nefesi iğrenç kokuyordu. Bu sahneye dayanmayacağını anladı. Âmâ sonrasında mirage onun karşısına dikilmişti. Ve "yakında olacaklara şahit olacaksın diye" onu tehdit etti. Ne yapacağını şaşırmıştı. Ne zaman septimusa sıra gelecekti. Onun için ne yapabilirdi. Çaresizliğin içerisinde dua etmekten başka çaresi yoktu. Dua ederse bir şeylerin değişeceğine inandı. Sonuçta neleri atlatmıştı. Ümidini kaybetmediği sürece her şeyi değiştirebilirdi. Mirage aldırış etmeden yeniden aynı koridora çıkmak istedi. Yine kapılar bu sefer kapıların hepsi kilitliydi. Yürümeye devam etti. Hiç bir kapıdan içeri girmeyecekti. Girmeyi denemişti. Âmâ hiçbiri açılmıyordu. Vazgeçmeyecekti.

Uzun süre yürüdükten sonra büyük bir salona çıktı. Duvarları siyaha boyanmış bu odada sadece büyük bir ayna vardı. Ve bir masa masanın üzerinde mumlar vardı. Korkmadan ilerlemeye devam etti. Mumlardan birini eline aldı ve aynaya yaklaştı. Aynaya yaklaştığında septimusu gördü. Bu da onlarla iletişim kurmanın yollarından biriydi. septimusu zincire vurulmuştu. Gözlerinin altı simsiyahtı. Tükenmişliğin ifadesi vardı yüzünde. Sürekli zincirleri zorluyordu. Çığlıklarıyla her tarafı inletiyordu. Onu gördüğü an içten içe bir kıyamet içinde kopmuştu. Aynı acıları bedeninde ve ruhunda hissetti. Âmâ güçlüydü. Ve ne olursa olsun kaybetmeyeceğim dedi. Septimus onu görmüyordu. Âmâ o onu görüyordu. Ona eziyet edenleri gördüğünde onlara zarar verebilirim diye düşündü.

İçinden bir ses aynayı kır dedi. Kırıldığında onları yok edebilirisin diyordu. Sesin kime ait olduğunu bilmiyordu. Âmâ aynayı kırarsa septimus zarar görebilirdi. İçinde yankılan bu sese güvenmeli miydi?

Hayır, o zarar görebilir diye cevapladı. Ona bir şey olmayacak diye karşılık geldi. Mumu aynaya biraz daha yaklaştırdı.ve tam net görmek istiyordu. Septimusu gördüğü kısma vurmayacaktı. Yine de tereddütlüydü. Âmâ içindeki o sese güvenmişti. Ve aynaya vurdu. Vurduktan sonra girdiği odanın duvarlardan akan kan onu biraz tedirgin etmişti. Âmâ o an bir şey olmayacağına inanıyordu. Çünkü o iyiydi. Diğerleri kötü. Aynayı parçalayarak onları yok etmişti. Öyle inanmıştı. Âmâ artık septimusu göremiyordu. Kocaman karanlık bir salonun içerisinde tedirgin bakışlarla etrafı izliyordu. Çığlıklar kesilmişti. Bu yüzden artık belki de o açı çekmiyordu. Bir an geri dönmek istedi. Âmâ adımlarını atamıyordu. Kilitlenmişti kadar zorladı ki yine de olmadı. Bunun büyük bir saldırıdan öncesi olduğunu düşündü. Âmâ içerisindeki mücadele hırsı onu korkutmuyordu. Yavaş yavaş yayılan bir koku ve bu koku gerçekten tuhaftı. Etrafta gezen gölgelerde onu korkutmamıştı. Parktaki canavarın sesini duyunca o sahneyi hatırladı ve ne yapacağını şaşırdı. Gerçekten burada ona tuzak mı kurmuşlardı. Gölgeler onu rahatsız etmeye başladı. Ve gittikçe fazlalaştılar sırada canavarın gölgesini gördü. Ve kilitlenen dudaklarından zar zor dökülen dualarla ona karşı durmayı istedi. Ve duracaktı. Burada kendisini parçalamasına izin vermeyecekti.

Engin Emre Çeken

Akıl TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin