7. Bölüm - Buluşma

104 14 0
                                    


Ne kadar süredir suyun içinde olduğu konusunda hiçbir fikri kalmamıştı. Dördüncü geceden sonra zamanı karıştırmaya başlamış sonra da saymaktan vazgeçmişti. 

Günlerdir tek yaptığı kendini suyun üzerinde sırt üstü bırakmak veya bir anda sinir krizi geçirip sağa sola umarsızca yüzmekti. Aklını ciddi boyutta kaçırmaya başlamıştı. Bir anda kendine kızmaya başlıyor, suçluyor bunu yaptığı için kendi kendine çok ağır küfürler ediyordu. Ardından bu hale gelmesine sebep olarak babasını görüyor ve ondan tiksinmeye başlıyordu. Bu düşünceler ise sinir krizi geçirmesine sebep oluyor saçlarını yolmaya ve denizin içinde çırpınmaya başlıyordu. Bu şekilde kaç kez kendi kendini boğmaya başladığını bilmiyordu. Her seferinde derinlerden çıkıyor ve nefesini toparlamakta güçlük çekiyordu.

Geceydi...

Yıldızları saymaya çalışırken gözleri kapanıyor, boşluğa düşmüş gibi hissedip çırpınarak toparlanmaya çalışıyordu. Yine o anlardan birinde karşısında bir ışık gördü. Gemi mi geçiyordu acaba? Yoksa bir tekne mi? Korktu, babası veya James olma ihtimalinden korktu. Ölümle burun burunaydı ve hala onlardan korkuyordu. Gözlerini kısıp uzaktaki o ışığı seçmeye çalışarak baktı. Ne olduğu anlaşılmıyordu bu nedenle yavaşça yüzmeye başladı. İlk zamanlar çok hızlı yüzerken artık iki kulaç atsın yoruluyordu. Açlık onu çok bitkin hale getirmiş hatta delirtmeye başlamıştı. Gözünün önüne yemekler geliyor, ağzı sulanıyordu. Sonra nerede olduğunu hatırlatan bir dalga suratına iniyor, ağzına bol tuzlu bir deniz suyu kaçıyordu. Birkaç kez bu nedenle kusmuştu ve bu durumdan gerçekten nefret ediyordu. Bunları düşünerek ışığa doğru yüzdü ancak o yüzdükçe sanki ışık uzaklaşıyordu. 

Bir anda halüsinasyon görüyor olma ihtimalini düşündü. Çünkü bu son bir iki gündür başına gelen bir durumdu. İlk gördüğü uzakta boş bir tekne olmuştu. Kuru bir yeri, yürümeyi, ayağının altında bir zemin hissetmeyi, bir şeyleri tutmayı özlemişti. Koskoca okyanusun ortasındaydı ve hangi yöne giderse bunları bulacağından şüpheliydi. Hislerini kaybetmeye başladığının farkındaydı. Tekneyi gördüğünde ona doğru yüzdü, yanına geldi elini uzattığında ise eli boşluğa düştü. Tekne dibindeydi ama ona dokunamıyordu. Üzerine çıkmak için iki elini kaldırarak tutunmaya çalıştı defalarca ama ortada bir tekne yoktu. Sadece bir sanrıydı. Bunu idrak etmesi çok uzun vaktini almıştı. Sonra ağlayarak sinir krizi geçirmiş kendini boğulmaktan zor kurtarmıştı. Tekrar bu anları yaşamak istemiyordu. Bu nedenle ışığa arkasını dönecek şekilde sırt üstü uzandı. Yorgundu, açtı ve uykusuzdu. Ölümü bekliyordu sabırla. Elbet gelecekti, elbet ruhu bedeninden ayrılıp huzura kavuşacaktı.

----------------- o ----------------- 

Bir haftalık bir alışma ve temizlik sürecinden sonra William ada hayatına adapte olmuş gibi hissediyordu. Kulübeyi temizlemek sandığından çok daha zor olmuştu. Lavabolar iğrenç durumdaydı ve yeterli suyu elde edemediği için denizden su taşımak zorunda kalmıştı. Bunu yapacak bir gereç bulamadığı içinde bir çantayı komple boşaltmıştı ve içindeki suyun yarısını yolda bırakarak kulübeye taşımıştı. 

Aslında ağaçtan, taştan veya yapraktan kova işlevi görecek birşey yapabilirdi belki. Keşke nasıl yapacağını bilseydi de yapsaydı. Neyse ki çanta ile işini zorda olsa halletmişti. Temizlenmesi için bıraktıkları şampuan ve sabunların yarısını temizlik sürecinde tüketmişti. Ancak yaşanabilir bir mekan yaratmıştı. Mutfak olarak kullanması gereken yeri sadece depolama için kullanıyordu. Tezgahın üzerine bütün konserveleri üst üste düzgünce dizmişti. Girişteki yaşam alanı olarak düşünülen yerde L şeklinde konumlandırılmış iki adet sedir vardı. Sedirlerdeki minderleri 2 gece deniz suyunda bekletmişti. Sürüklenip gitmemeleri içinde kulübede bulduğu ip ile büyükçe bir taşa bağlamıştı. Bunu yaptığı zaman kendisi ile nedensizce gurur duymuştu. Sonra saçmaladığını fark edip bir süre aptal aptal gülmüştü. O an aklına gelince tekrar gülmeye başladı. Şu anda kulübenin önünde yaktığı ateşin karşısında oturmuş hem ısınıyor hemde ayın denizde oluşturduğu muhteşem görüntüyü izliyordu. Burada zaman nasıl geçecekti bilmiyordu ama şimdilik güzel geçtiğini söyleyebilirdi. Kendine sürekli oyalanacak bir şeyler bulmuş olması düşünmesini engellemişti. Bu nedenle mutluydu aslında. Şimdi işleri bitmişti ve korku başlamıştı. Düşünmeye başlamaktan, kendi düşüncelerinde boğulmaktan korkuyordu. Kaçabileceği hiçbir yer yoktu çünkü.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin