Jungkook bana nefret dolu bakışlarla bakarken uykulu gözlerimi yüzünde gezdirdim. Evlendirme dairesinde bana güzel sözler söyleyen o ağız neden şimdi beni yerin dibine sokuyordu?
"Ne yapıyorsun Jungkook? Daha sabahleyin-"
Alayla kahkaha atarken aklıma gelen gençliği ile sarsıldım. Kötü çocuk rolleri yaparken de böyle alayla sırıtır, beni süründürürdü."Sen orada söylediğim şeyleri gerçek mi zannettin?"
Dediğinde bir kez daha sarsıldım. Ne yani, yalan mı söylemişti?
"N-nasıl?"
"Seninle evleneceğimi nasıl düşünürsün? Sırf o lanet kuzenim biriyle evlenip hisselere sahip olmasın diye yaptım! Sonra bir bakmışım o aptal zevksiz herif seninle evleniyor! Ahhahah. Ne kadar şaşırdım haberin var mı?"
"B-ben zorundaydım-"
"Sonra fark ettim ki, beni hala unutamamışsın. Sempozyum düzenlediğimiz zaman salondan kaçmışsın. Ben de bu kriz anını fırsata çevirdim, bana karşı çıkma diye o söylediğim yalan şeylere inanmış mıydın yoksa?"
"Hayır!"
"Ee o zaman neden sana iyi davranmamı bekliyorsun? Bu evde kaldığına şükretmelisin. Annenden habersiz nasıl böyle bir aptal evliliğe kalkıştın anlamıyorum. Benden sonra oldukça değişmişsin."
"Jungkook, ağır oluyor. Sus."
"Ne oldu? Ağır mı geldi? Parayı bu kadar çok sevdiğini bilmezdim, yoksa neden o çirkin herifle evlenmeyi kabul edesin ki?"
Yaşadığım hiçbir şeyden haberi yoktu.
Ne annemin öldürüldüğünü biliyordu ne de Chansoo'nun intihar ettiğini...
En önemlisi de neden evlendiğimi bilmiyordu.
Annemin katilinin oğlunu sahiplendiğimden habersizdi.
Dayanamayıp yüzüne tokadı geçirdiğimde şok olmuş gözleri kızgınlık perdesiyle gölgelendi. Kolumu sıkı sıkı tuttu ve var gücüyle beni geriye itti.
Burkulan ayağımın üstüne düştüğümde başımı yere eğdim. Dolan gözlerimi saklayamadan birkaç damla firar edip yanaklarımdan aşağıya süzülüvermişti bile.
"Bir de karşıma geçip ağlama. Sanki yalan söylüyorum!"
Dedi ve yatağını düzelttikten sonra tekrardan bana döndü.
"Bu yatağa yatmayacaksın. Eşyalarıma elini sürme. Ben gelene kadar odadan çıkma."
Dediğinde başımı kaldırmadım.
Nasıl bir belaya bulaşmıştım?
Dediğinin tam aksini yapmak istemiştim fakat ayağım sızlarken bir adım dahi atamamış, olduğum yere çakılı kalmıştım.
Jungkook odaya girip dolabının kapağını hışımla açarken yerde oturan beni fark etti.
"Sahibine ne kadar da sağdıksın, bunca saat orada mı bekledin?"
Dedi alayla.
"Jungkook, yardım edebilir misin?"
"İşim var. Yardımcıları çağır."
Dedi ve takım elbisesini eline alıp kapıyı kapattı. Başımı tekrardan yere eğdim ve sürünerek kapıya ulaştım. Kapının kulpunu indirip boş koridora bağırdım.
"Birisi yardım edebilir mi?"
Ses seda yoktu.
"Yardım edebilir misiniz! Ayağım acıyor, aşağıya inemiyorum!"
Hala ses gelmeyince evdeki herkesin gittiğini fark ettim. Neden Jungkook? Neden böyle yapıyorsun?
Odaya tekrar girdim ve gelinliğin üstündeki telefonu alıp tuşladım. Üniversiteden beri arkadaşım olan Youngshin'i aradığımda evi iyi kötü tarif ettim.
Yardım için geleceğini söylediğinde sevinçle karşılık verdim, oysa ki onun yüzü görmeyi en istemediğim birine çok benziyordu.
Görsel ikizi olarak düşündüğüm biriydi, yoksa Chansoo'ya neden bu kadar benzesin ki?
Araştırmıştım da, hiçbir akrabalık bağımız yoktu. Hiçbir ortak noktamız yoktu. Ta ki aynı üniversitede okuyana kadar.
O iyi bir ressam olabilirdi, fakat aynı Jungkook gibi o da babasının yönlendirmesiyle şirketlerinin eğlence sektörünün yardımcılığını yapıyordu.
Evin büyük kapısı çalmadan sürünerek kapıyı açtım.
Fakat bu işlem 30 dakika sürmüştü.
En sonunda ayakta bile duramayan beni gören Youngshin gözleri şaşkınca açılmış, hemen en yakın hastaneye yetiştirmişti beni.
Ayağım burkulmuştu hatta birkaç kas kopmuştu. Sargılı ayağım ve süprüntü görüntüm ile dilencilere benzer halimle Yonugshin'e fısıldadım.
"Alışverişe gitmemiz lazım."
"Bu halde mi? Saçmalama!"
"Jungkook onun kıyafetlerini giymeme izin vermiyor."
Dedim. Yoldayken evlendiğimi hatta evde nasıl yalnız başıma kaldığımı anlattım. Göz bebekleri sonuna kadar açılırken beni hiç olmadığı kadar azarladı.
Azarımı işittikten sonra susmuştum.
"Ne demek kıyafete izin vermiyor? Şuan ne giyiyorsun?"
"Onun kıyafetleri ama bana kızdı, içimde iç çamaşırı yok."
"TAMAM HEMEN GİDİP SANA ALIYORUM."
Dediğinde güldüm. Youngshin benden 1 yaş büyüktü. Fakat ruhu benden 4-5 yaş küçüktü.
"Sakin ol, beni yalnız bırakamazsın burada."
"Tamam, o zaman sana en yakın yerden kıyafet alalım."
"Nereden? Ben mağazaya falan giremem, deneyemem de..."
"Bol kıyafetleri seviyorsun sen zaten, kendi kıyafetlerimi veririm. Zaten spor kıyafetleri giyecek vaktim olmuyor. Biliyorsun, bu yakışıklı yüze, yüzü kadar yakışıklı takım elbiseler yakışıyor."
Dediğinde güldüm.
Fakat aklım Jungkook'taydı. Benle derdi neydi? Hem beni kaçırıp evleniyordu hem de işkence eder gibi yalnız bırakıyordu.
.
.
.
.
.
.
EVETTTT Size kısa bir açıklama yapayım. Jungkook'un kızgın olmasının sebebi Minjae'nin kendisinden kaçıp başka bir erkekle evleniyor oluşu.
Kim olsa sinirlenir.
Neyse, her gün yb atacağım ama 1-2 bölüm daha fazlasını beklemeyin zaten uzun uzun yazıyorum akıllı olun asklasd
YORUM YAPIĞĞĞĞNNN
ÖPTÜM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD OF JUNGKOOK² • JJK
FanfictionBLOOD OF JUNGKOOK SERİSİ - 2.KİTAP Yıllar sonra karşı karşıya gelen iki beden, evlilik mührü ile birbirlerine bağlanmıştı. Fakat hepsi bir çıkar oyunundan ibaretti. Lee Minjae artık bir Jeon olmuştu. Tüm hakları Jungkook'un göz yaşlarında saklı...