İyi okumalar lütfen yorumlarınızı bırakın(:Bir gece ansızın bir kabustan uyanıp yatağımdan nefes nefese kalkmış ve koşarak cam kenarına gitmiştim. Babamın yanına gidemezdim çünkü istemezdi. Eylem'in yanına da gidemezdim çünkü dalga geçerdi. Yıldızlara gitmiştim ben de. Dizlerimi kendime çekip saatlerce gökyüzünü izlemiştim. Kendimi sürekli gördüğümün sadece kabus olduğunu ve bana asla zarar vermeyeceğini düşündürmeye çalışarak o geceyi sabah etmiştim.
Kabusum, annemdi.
Çünkü o yanımdaydı ve beni sevdiğini söylüyordu.
Herkesin bu hayatta korkuları, sevinçleri, umutları, beklentileri ve bekledikleri çok farklı.
Tıpkı bugün olduğu gibi yine korkularım ve beklentilerim o gün de çok farklıydı.
Ve ben yine bir kabus görmüş ardından kendimi evden dışarı atmıştım. Yıldızları apartmanların arasından görmek zordu. Bu yüzden onları rahatça görebileceğim bir yere doğru yürümeye başladım. Sadece yıldızları istiyordum. Adımlarım bir cenazenin ardından giden yaslı kişiler kadar istekliydi içimdeki isteğin aksine. Ruhum sürekli elini uzatıp bir adım için sırtımdan itekliyor gibi hissediyordum.
Dünya çok karmaşık bir hal alıyordu. Elimi kolyeme uzattım. Ben de çok karmaşık bir hal alıyordum. Karnımda içimdeki gücün kıvılcımlarını hissederek yaşıyordum ve bir gün emindim ortaya çıkmak için benden izin almayacaktı.
Göğsüm aldığım her nefesle şişerken etrafa baktım. Sessizdi. Sanki bugün herkes evlerini ve dünyayı terk etmiş gibi geliyordu. Esen rüzgarda saçlarım havalandığında ve sırtıma yavaşça çarparak durduğunda ince kumaşın altından enseme değen rüzgar hissi içimi ürpertti. Adımlarım ormanlık bir alana giren patikaya saptığında hava çakan şimşekle aydınlandı ve ardından gök gürledi. Toprak ayakkabımın altında ezilirken birkaç damla kollarıma düşmeye başlamıştı.
Gördüğüm kabus zihnimde yer bulduğunda adımlarımı daha güçlü atarak ormanın içine doğru yürümeye devam ettim. Karanlıktı ama korkmuyordum. Kaybedecek bir şeyim olmadığındadı belki de. Sessizdi ama biliyordum ki yalnız değildim. Her attığım adımda yağmur daha da hızlanırken ileriye doğru baktım. Haritada buralarda bir yerde bir açıklık olduğunu görmüştüm. Deniz vardı. Şanslı olursam falezlerin olduğu yere kadar yürüyüp oradan yıldızları izleyebilirdim.
Tekrar gök gürledi.
Kollarım üşümeye başlamıştı. Çamurlaşan ormanda yürümek gittikçe zor bir hal alıyordu. Tekrar bir adım attığımda ayağım kaydı ve durdum. Derin bir nefes aldım.
Sakin bir şekilde ellerimi açtığımda bir çıtırtı duydum.
Ardından kuşların kanat çırpışlarıyla havalanışlarını.
Biri vardı.
Ya da birileri?
Önünde durduğum ağaca baktım. Etrafa bakıp hızlı bir şekilde ağaca tırmanmaya başladım. Yeterinde yükseğe çıktığımda ağaca sıkıca sarıldım. Adım sesleri kulağıma dolarken tam benim kaydığım yerde birisi kayıp düştü. Yutkunarak yere düşmüş adama baktım. Adım sesleri arttığında sessizce ne olacağına baktım. Bir grup ona doğru yaklaşıp el fenerleriyle onun başında durduğunda yutkundum.
"İşte seni bulduk Luc."
Bu ses Eflatun'du.
Bir silah sesiyle birlikte yere düşen adamın bir köşeye yığıldığını gördüğümde kafamı ağaca yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyhane'de Bir Kadeh
FantasyVe ben o yaramaz çocuktum. Yapamazsın diyenlere inat yapan, Asla pes etmeyen, Her daim ayakta kalan, O kızdım. Kimin ne dediğinin önemi yoktu. Ben Eylül'düm. Birine boyun eğdiğim an benim yenildiğim gün olacaktı. "Söz konusu kendimse hayatıma koş...