8.BÖLÜM - MASAJ

6.2K 256 12
                                    

Mithat partide fazla durmamıştı. Getirdiği kokainden biraz tatmış, ikram edilen viskiden bir bardak içmiş ve kendisine numarasını veren bir kadının yüzüne gülümsemişti. Ardından da Ulak'a binmiş sahile doğru dönerken yüzüne yediği soğuk rüzgar kafasını biraz açtı fakat halinden memnundu. Bürokrat'ın gücünden nasibini almış gibi hissediyordu. Güç gücü ve para parayı çekiyordu. Dünyada yaşayan milyarlarca insan bu hayata doğarak geliyor, öylesine yaşıyor ve ölümleri kısıtlı çevreleri dışında hiçbir etki yaratmıyordu. Kendisi öyle değildi; olmamak için çok uğraşmıştı. İnsana doğumundan itibaren öğretilen şeylerin hemen hemen hepsi onu bir koyun gibi gütmek içindi ve Mithat bir kurt olmak için dişlerine kan bulaştırmıştı. Yine de kendisinden çok daha büyük kurtlar vardı. Bunu da çok önceden öğrenmiş, dişi geçmeyene boynunu eğmişti. Farkında olduğu şey ise dişlerinin giderek büyüdüğü, keskinleştiği ve güçlendiğiydi.

***
Melis ertesi gün bir taksiye iki bavul dolu eşyasını sığdırmış; Koza'ya öyle gelmişti. Burak onun eşyalarını evine çıkartmış, dolabındaki boş kısmı göstermişti.
"Kendi evine taşınana kadar bu kısmı kullanabilirsin. Yatak örtülerini değiştirdim. Bu odayı istediğin gibi kullan." dedi ve odanın anahtarını uzattı. Melis ise ellerini sallayarak:
"Hayır hayır!" diye itiraz etti. "Bu kadarı fazla olur Burak. Senin odanda kalamam."
Burak kaşlarını çattı.
"Daha önce kalmıştın." dedi. Melis o günü hatırlayarak tekrar utandı fakat Burak'ın bu tarz şeyleri utanması için söylemediğini biliyordu.
"O gün farklıydı. Kendimde olsam oturma odasında yatardım."
Burak iç geçirdi.
"Ben geceleri televizyon izliyor, içiyor ve bazen de koltukta sızıyorum. Eğer burada yatmazsan mecburen sen uyu diye bunlardan mahrum kalacağım. Yattığım yerin önemi yok." dedi dürüstlükle. "Zamanında taş zeminde uyumuşluğum çok."
Melis bunun ne anlama geldiğini sormadı fakat merak etmişti. Öğrendiği bir diğer şey de Burak istemediği sürece ona bir şey kabul ettiremeyeceğiydi. Bu konularda fazlasıyla inatçıydı.
"İçim hiç rahat etmez." dedi Melis son defa şansını deneyerek.
"Benim eder." dedi Burak ve daha fazla konuşmayacağını belirtircesine arkasını dönerek mutfağa gitti. Melis, iki bavuluyla Burak'ın yatak odasında kalakaldı. Üstelemenin alemi yoktu. Bavullarından birini açtı ve birkaç gün boyunca giyeceği kıyafetleri şimdiden hazır tutmak için Burak'ın dolabındaki boş kısma yerleştirdi. İster istemez Burak'ın eşyalarının olduğu kısma bakmıştı. Müthiş bir düzenle asılmış, üstünde en ufak bir kırışık olmayan kıyafetler vardı. Katladıkları da oldukça simetrik ve düzgün bir biçimde üst üste dizilmişti. Bu disiplinin nereden geldiğini merak etmişti.
"Evinde hiç fazlalık eşya yok ama çok da düzenlisin. Ne zamandır böylesin?" diye sordu mutfağa gidince. Burak kendisine kahve yapmış içiyordu.
"Kafanı şişirecek ve dikkatini dağıtacak bir kadın olmadığında erkeklerin neler yapacağını tahmin bile edemezsin." dedi Burak muzip bir sakinlikle. Melis kaşlarını çatmıştı fakat gülümsüyordu:
"Ne yaparmışsınız?" diye sordu. Burak omzunu silkti ve düşünmeden cevap verdi:
"Sanırım öyle bir kadın ararlar." dedi. Melis gülmeye fırsat bulamadan aniden çığlığı bastı. Ayağına sürtünen Liz onu yerinden sıçratmıştı. Gülmeye başladı ve eğilerek Liz'i daha yakından incelemeye başladı. Üstelik Liz de kendisine neredeyse gülümseyerek gözlerini dikmiş, Melis'i inceliyordu.
"Kadınlar pek hoşlanmıyor genelde. 'Şunu uzak tutsan olur mu?' diye soran çok oldu. Genelde tadımı çok kaçırıyorlar."
Melis bu eve kaç tane ismi unutulmuş kadının girip çıktığını sormadı.
"Benim için sorun yok. Sevebilir miyim?" diye sordu Melis. Burak kafasını sallayarak onayladı. Melis, Liz'in pullu derisinin üzerinde narince elini gezdirirken bu histen hoşlandığını fark etti. "Aslında bayağı da büyük bir hayvan."
"Yaklaşık bir metre. Kuyruğu çok uzun olduğu için yanıltıyor." dedi Burak. Bu sırada Melis kapının girişindeki Duman'ı fark etmişti. Sessizce mutfak kapısının girişinde durmuş, Melis ve Liz'e bakıyordu.
"Gel buraya." dedi Melis bir çocukla konuşur gibi.
"O yabancılara pek yanaşmaz." dedi Burak. Duman gerçekten de bir adım bile atmamıştı ileriye doğru. 'Bu kızın ne işi var burada?' der gibi bakmış, ardından arkasını dönüp gitmişti. "Gidelim mi?" diye sordu Burak. İş bekliyordu.

SİYAH KELEBEKLER (YENİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin