Tohumlar hangi yöne büyüyeceklerini nereden bilirler bilir misiniz? Ben söyleyeyim. Bilmezler, hissederler.
Yerçekimsel alanın sihridir bu. Aslında tüm dengeyi sağlayan ve bozan da budur. Sihir. Söylediğime gülün. Buna üzülmem. Çünkü Chanyeol'un yaptığı gibi kaşlarınızı çatıp "Sihirden, büyüden ve kehanetlerden uzak dur Sehun. Dikkatini diplomasiye ve askeriyeye vermeni istiyorum." demenizden iyidir. Eh, kendisi her zaman sıkıcı olan şeyleri sever zaten.Elimdeki dünya bitkilerini anlatan kitabı kütüphanenin tozlu rafına yerleştirirken sol omzuma değen kılıca göz ucuyla baktım. Tepki vermeden başka bir kitaba uzanmak üzereyken kılıcın boynuma yaslanmasıyla yapmak üzere olduğum şeyden vazgeçmiştim. Durup dururken boynumuzdan olmaya ne gerek var şimdi değil mi?
"Bu kadar savunmasız olman beni korkutuyor. En azından adım seslerimi duyman gerekirdi." Sağa doğru bir adım atıp kılıcından uzaklaştığımda bir kaç adım daha atıp eski ahşap masaya ilerledim. Çok geçmeden tekrar önümü kesmişti. "Neden konuşmuyorsun benimle? Küs müyüz?"
İnatçı bir adamdı Chanyeol. Bu yüzden konuşmadan defolup gitmeyeceğini biliyordum. "İçinde büyü, sihir, efsane, kehanet ve fantastik herhangi bir şey olan tüm kitapları kütüphanenin Elysion adlı bölümüne topladın." Bir süre etrafına baktı ve omuz silkti. "Ee ne var bunda? Bunu yapalı yaklaşık üç ay oluyor." Derin bir iç çekip ahşap sandalyeye oturduğumda karşımdaki sandalyeye oturdu. "Sorun oranın kilitli olmasında. Okumamam için yapıyorsun." Elimin üzerine elini koyduğunda bir süre masanın yanındaki koca camdan dışarıya baktım. Genç bir kız güllerin dikenlerini kesmeye çalışıyordu. "Sehun." Chanyeol seslendiği sırada kızın eline batan diken, üzerindeki elbiseyi güllerle aynı renge boyamıştı. Bu kadar kan akması normaldi. Çünkü sıradan bir gül değildi o kestiği. Tabii ki genç kız bundan bihaberdi. Okumuyordu çünkü. Gözlerimi Chanyeol'e diktiğimde konuşmaya devam etti. "Zarar görmenden korkuyorum. İlgi duyduğun şeyler çok tehlikeli Sehun. Lütfen anla beni."
Chanyeol'le her zaman abi kardeş gibi olmuştuk bu yüzden kuzenim gibi değil de abim gibi davranmaya alışmıştı.
"Chanyeol. Beni korumana ihtiyacım yok. İlgi duyduğum tek şey kitaplar ve onu da elimden alıyorsun." Elimi elinin altından çektiğimde kaşlarını çatmıştı. "Bu topraklar üzerinde benim kadar senin de sorumluluğun var. Tüm ülkeyi tek başıma yönetiyorum ve elini hiçbir şeye sürmüyorsun. Tek yaptığın oturup kitap okumak ve büyü yapmaya çalışmak. Sen kahin değilsin Sehun. Aklını daha fazla sihirle bulamana izin vermeyeceğim. Burada kalan kitapları okuyabilirsin. Elysion'a dokunmayacaksın." Hışımla ayağa kalktığımda aynı şekilde karşıma dikildi ve ellerini arkasında bağladı. Çenesi dikti ve bana yukarıdan bakıyordu. Kral olmak onun kanında vardı. Fark etmese bile yaptığı her hareket, attığı her bakış ve söylediği her söz önünde diz çöktürecek kadar otoriterdi. Tek sorun benim diz çökmekten pek hoşlanmamamdı.
"Sorun da bu! Elysion. Verdiğin isme bak Chanyeol. Takıntılı bir adam olmaya başladın. Ayrıca burada kalan kitapların yarısı diplomasiyle, bürokrasiyle ya da askeriyeyle ilgili. Geri kalan kısmı ise diğer gezegenlerle ilgili ki ben onların tamamını tekrar tekrar okudum."
Chanyeol etrafa kısaca bir göz attıktan sonra tekrar bana döndü. "Hepsini okuduğuna göre akşam gelecek olan misafirlerimizi ağırlarken yanımda olursun. Sürekli seni soruyorlar. En azından bu kadarını yap." Son sözüm budur bakışı attıktan sonra topukları üzerinde dönüp beni tozlu rafların arasında yalnız bıraktı.
Ahşap sandalyeye tekrar oturduğumda bu sefer omuzlarım çökmüştü. Elysion yeraltı cenneti anlamına geliyordu. Bir konuşmamızda benim cennetimin kitaplar olduğunu söylemiştim ve görünüşe bakılırsa Chanyeol cennetimi yerin dibine sokmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valinor ~ Sekai
FanficPrens Sehun başına gelecekleri bilseydi o büyüyü yapmak yerine dudaklarını birbirine dikerdi. Kim Jongin ise başına gelecekleri bilseydi de o odaya girmekten vazgeçmezdi. Gezegenler arası bir yolculuk ve büyülü bir efsane. Karar zamanı Kim Jongin...