Hapşırdığınız zaman, kalbiniz de dahil olmak üzere bütün vücut fonksiyonlarınız bir an için durur. Evet bunu çoğunuz biliyorsunuzdur.
Biraz önce anlık olarak bütün vücut fonksiyonlarım durdu ve göğsümde hissettiğim ağrıya bile tepki veremez oldum. Kalbimin 2-3 saniyeliğine durduğunu ve sonrasında aritmik olarak teklemeye başladığını bütün hücrelerimle hissettim. Hayır hapşırmamıştım. Daha çok tavan üzerime çökmüş gibi hissetmiştim.Zorla da olsa küçük kesik bir nefes aldığımda sonunda vücudum bir tepki verdi. Acıyla inlemiştim ve uğuldayan kulaklarım benimkinden farklı bir ses daha işitmişti.
Yavaşça gözlerimi açtığımda üzerimde ki şeyin ne olduğunu çözmeye çalıştım ama beynim henüz tam anlamıyla işlev görebilecek halde değildi. Kolumu zorla da olsa kaldırıp üzerimdeki şeye dokunduğumda parmaklarıma dolanan şeyin saç olduğunu ve üzerimdekinin de bir beden olduğunu sonunda kavrayabilmiştim.
Kafası boynum ve omzum arasında olan bedenin de acı çektiğini ve duyduğum ikinci sesin sahibinin de o kişi olduğunu çok geç anladım.
Kollarından destek alıp kendini biraz kaldırdığında gözlerini gözlerimle buluşturdu. Üzerimdeki bana aşık olan herhangi bir hayranım olsaydı, bu kadar korumaya rağmen içeriye girebildiği ve üzerime yatabilecek cesarete sahip olduğu için, onu alnından öperdim. Ancak üzerimdeki şahıs bilmem kaç mil uzaklıktaki bir gezegenden gelmişti. Bu yüzden asıl tebrik edilmesi gereken de kesinlikle o olmalıydı.
Yüzündeki acı ifadenin yanında gözlerindeki şaşkınlık hiçbir şeydi. Eh benim de ondan aşağı kalır bir yanım yoktu. Tahminimce çığlık atmak için açtığı ağzı kafasına sertçe çarpıp yatağımın yanına düşen tahta ile kapanmıştı ve Jongin gözleri kayarak tekrar üzerime düştüğünde yine acıyla inleyen tek kişi değildi, çünkü ağırdı ve kaburgalarımdan birini kırmış olabilirdi.
Odamın kapısı açıldığında tek istediğim burada can vermekti. Chanyeol kocaman açtığı gözleriyle saniyenin onda biri kadar sergilediğim manzaraya bakmış ardından hemen arkasını dönüp mırıldanmıştı. "Ben.. Konuşmak için gelmiştim. Seni dışarıda bekliyor olacağım." Cevap beklemeden dışarıya çıktığında ağlamak üzereydim ama şaşkınlığım buna bile engel olacak düzeydeydi. Zorla da olsa Jongin'i üzerimden ittiğimde yana devrilmiş ve öylece kalmıştı. Gözleri kapalıydı ve ölü gibi yatıyordu. Yavaşça ona yaklaşıp nefesini kontrol ettiğimde düzgün soluyamıyor olduğunu hala kaşlarını çatıyor olmasından anlamıştım. Gözlerim yerdeki tahtayı bulunca kafasına düştüğü için şükrettim çünkü Chanyeol içeriye girdiğinde bayılmamış olsaydı başıma çok büyük belalar açacağı garantiydi. Hoş, hala başımda çok büyük bir problem vardı ve ben hala hiçbir şeye anlam veremiyordum.
Hazır Jongin baygınken kapımın önünde beni bekleyen ecelimle, yani Chanyeol'le konuşmak için dışarıya çıktım. Üzerime bir gömlek almayı da akıl edememiştim ve bunu da Chanyeol uzun koridora bakıp "En azından bir gömlek giyseydin." diye söylendiğinde fark etmiştim.
"Görevlilerden başka kimse girmiyor bu kata." diye cevap verip göz devirdiğimde, bana bir adım daha yaklaşıp sesini iyice kısarak konuştu.
"Ne zamandır yatağına birilerini alıyorsun? Alacaksan da... Gün doğdu. Yanında uyuyabilecek kadar değer verme. Ayrıca kimdi O? Soylu biri mi?"
Chanyeol, Jongin'i üzerimde gördüğü için onunla yattığımı düşünmüştü ve iç sesim aniden bana bunu kullanmam gerektiğini söylediğinde, zaten işin içinden çıkmamın başka bir yolu olmadığını fark ettim.
"Chanyeol. Haddini aşma. Kiminle oynaştığım seni ilgilendirmez. İstediğimle yatar, istediğimi istediğim kadar yanımda tutarım. Bir daha asla izinsiz odama girme. Dün akşam Prens Baekhyun odamdaykende yaptın aynısını. Onunla da benzer bir vaziyette olabilirdim. Bu büyük bir saygısızlık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Valinor ~ Sekai
FanfictionPrens Sehun başına gelecekleri bilseydi o büyüyü yapmak yerine dudaklarını birbirine dikerdi. Kim Jongin ise başına gelecekleri bilseydi de o odaya girmekten vazgeçmezdi. Gezegenler arası bir yolculuk ve büyülü bir efsane. Karar zamanı Kim Jongin...