6- "Bu gece de seninle uyusam olur mu?"

435 36 37
                                    

*
"Prens Sehun zamanı ve mekanı aşabilen tek şey sevgidir. Bence siz bunu bir düşünün."
*

Jongdae'nin söyledikleriyle alnım iyice kırıştığında Jongin'in omzumda derin bir uykuya dalmış olmasına şükrettim. Bunları duymamış olması nedenini bilmediğim bir şekilde beni rahatlatmıştı.

"Fazla vaktimiz yok kahin. Yardım edecek misin etmeyecek misin onu söyle." Verebileceğim bir cevap olmadığından konuşmanın seyrini değiştirmek daha mantıklı gelmişti. Ancak bu sefer kaşlarını çatan ben değildim. "Lütfen prensim. Bana kahin diye hitap etmeyin. Ben bir büyücüyüm. Adım da Jongdae. Kahinlik bana göre değil."

Eh, ben de kahinlere bayılıyor sayılmazdım zaten. Kafamla onaylayıp devam etmek üzereyken Jongin'in omzumdan yavaş yavaş kayan başını elimle destekleyip dizlerime yerleştirdim. Böyle daha rahat uyuyacaktı. "Pekala, Jongdae. Halledecek misin sen bu işi?"

"Bu da soru mu prensim? Emriniz olur." Önümde eğilip söylediğinde kafamı iki yana sallamıştım. "Emretmiyorum. Rica ediyorum." Bariz bir şekilde şaşırdığında sırtımı arkamdaki yastığa yaslayıp devam ettim.

"Korku değil, sadakat istiyorum Jongdae. Sana güvenmek istiyorum, beni anlıyorsun değil mi? Ne olursa olsun."

"Size sadakatle bağlı olacağımdan hiç şüpheniz olmasın. Bütün bunlar aramızda kalacak efendim."
Yüzüne parlak bir gülümseme oturduğunda Baekhyun'da oturduğumuz salonun, duvara sabitlenmiş raflarını karıştırmayı bırakıp yanımıza yaklaşmıştı. Bu sırada Jongdae büyük bir heyecanla konuşmaya devam ediyordu.

"Kitabı görmeliyim. Eminim bir çözüm bulacağız." Baekhyun kitabın yanımızda olmadığını anlatırken, ben de parmaklarımla Jongin'in saçlarını tarıyordum. Yumuşacıklardı ve her bir teli, yönünü büyük bir özenle değiştirmeme rağmen çabucak eski haline dönüyordu. Gülümseyip hızlıca saçlarını dağıttığımda bile Jongin hiçbir tepki vermemişti. Derin bir uykuya dalmıştı ve çok yorgun olduğu da kasları iyice gevşemiş omuzlarından, dizime yattığı için büzülen dudaklarından belliydi.

Sabah daha çok uyumasına izin vermediğim için pişman olmuştum. Oysa kollarını ve bacaklarını bana sıkıca dolamış ve biraz daha uyuyabilmek için yalvarmıştı. Derin bir iç çekip karşımdaki ikiliye döndüm.

"Jongdae bizimle saraya gel. Sorun çözüldükten sonra istersen kalırsın, istersen dönersin."

"Efendim olur mu hiç! Benim her şeyim burada. Orada ihtiyacım olan şeyleri nasıl bulacağım ben?" Jongdae telaşla ayağa kalktığında gözlerindeki ışıklar da tek tek sönmüştü.

"Ne yani, ben mi kalayım burada?!" Sesimi istemsizce yükselttiğimde Jongin aniden sıçramış ve etrafına şaşkınca baktıktan sonra yarı açık gözlerini tekrar kapatıp omzuma yaslanmayı tercih etmişti.

"Çok önemli olanları yanına alırsın, diğer istediklerini de bulamayacak değiliz ya! Hem yanına yardımcı birini de veririm fazla yorulmazsın." Daha sakin bir sesle devam ettiğimde bir süre düşünüp tekrar karşıma oturmuştu. "İstediğim kişiyi verecek misin? Asker bile olsa?" Heyecanını gizleyemeden sorduğunda aramızdaki resmiyeti de bir anda atıvermiş ve bana sen diye hitap etmişti ama o an bunların hiçbirinin farkında değilmiş gibiydi.

"Asker mi? Kimi istiyorsun sen, açık konuş." Baekhyun gözlerini kısmış büyücüyü baştan aşağı süzerken bir yandan da tepkimi ölçmeye çalışıyordu.

"Xiumin." Jongdae bir bacağını ötekinin üzerine atarak söylediğinde gözlerindeki parıltıyı saklayamamıştı. "Olmaz. Xiumin son zamanlarda çok fazla hastalanıp duruyor. Başkasını seç." Tek seferde reddettiğimde onu nerden tanıdığını soramayacak kadar sıkılmıştım.

Valinor ~ SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin