~JK~
Dediğini duyunca başta anlamadım, gözlerinin önündeki renkli saçlarını çekip şişmiş gözlerinin altına dokunarak sevdim.
-Anlamıyorum Jimini..-Jimin-
Sesi kulağıma ulaştıkça her tınısına şükür ediyordum. Gözlerimi kapatıp dokunuşunun tadını çıkarırken aklımda ondan başka hiçbir şey yoktu. Ne bunları yaşamamıza sebep olan babam ne de başıma bela olan üvey kardeşim. Bütün kaygılarımdan ve geçmişimden çok uzaktım.
Elini tutup benden sakındığı mühürlü parmağına öpücük bıraktığımda yine çekmesine izin vermeden kalbimin üzerine yerleştirdim. Gözlerimi tekrar aralayınca meraklı gözlerle yüzüme bakıyordu. Aşkın anlamını bilip bilmediğinden habersizdim. Nasıl açıklanabileceğini de bilemeden iç çekip konuşmaya başladım.
-Kitaplarda aşktan bahsettiklerimde anlamazdım ama buraya geldiğimden beri hissediyorum. Sanki... Kalbim sana ulaşmak istiyor gibi. Ne kadar yakın olursam olayım daha fazlasını istiyor. Senin için nefes alıyorum. Senin nefesini soluyorum. Aynı bedeni paylaşıyormuşuz gibi ciğerlerim ve kalbim iki kat daha fazla çalışıyor. Jungkook. Küçüklüğümden beri ölüm benim için bir kurtuluştu ve ben defalarca ölmek istedim ama seni ölümden daha çok sevdim.~JK~
Ona zaten kırgın kalamamıştım, bunları saklayarak o kızsada kendimce seviyordum zaten ama hiç cümlelere dökmemiştim.
-Yani artık sana dokunabilir miyim? Seni kendimce sevebilir miyim..? Ben.. seni hep bekledim, gelince değiştin.. Neden Jimin? Neden bana kötü davranıyorsun? Yarın yanında uyanınca efendim dediğimde boğazıma sarılcaksın demi?.. Öyle olsa bile gitme olur mu?En sonda gözlerim dolmuştu. Sadece ellerine baktım gözlerine bakamadığımdan..
-Jimin-
Başımı iki yana salladıktan sonra doğrulup dolan gözlerine narin bir öpücük bıraktım. Yıldızlarla dolu gökyüzü vardı sanki gözlerinde ve ben orada yağmur bulutları olmasını istemiyordum. Onun gözlerine baktığımda sanki uçsuz bucaksız gökyüzünde kayboluyordum. Alınlarımızı birbirine yasladığımda gözlerimi kapatıp dudaklarıma çarpan nefesine karşı konuştum. Ölüme meydan okumak gibi bir histi bu ve ben bu hissi de sevmiştim onunla birlikte.
-İsteyerek yaptığım bir şey değildi. Bana orada yıllarca size nasıl davranmamı istediklerini öğrettiler. Sana bunu anlatamadım. Onlar gibi olmak istemiyordum ama...Yutkunup başımı hafifçe iki yana sallayarak aklıma gelen geçmişimden kurtulmaya çalıştım.
-Biz yabancı değilken yabancı gibi davrandın. Beni neden yıllar sonra geçirdiğim en güzel gecenin ardından efendim diyerek uyandırdın? Rüya sanmam sence de normal değil miydi?~JK ~
Burunlarımız birbirine değerken dudaklarıma çarpan nefesine bakakaldım. Ellimi ondan kurtarıp ensesine getirip sevdim.
-Yabancı gibi davranınca hep böyle mi olacağız?.. Dengesizsin Jimini. Gecenle gündüzün farklı ne zaman kızacağını bilemiyordum o yüzden sadece denemek amacıyla efendim dedim.. Yastığımızın altnda silah var mı yine?-Jimin-
Elinin altında yumuşamışken dediklerini aklımda tarttım. Gerçekten dengesizce davranıyordum. Elimin birini boynuna getirip başparmağımla çenesini sevdim.
-Deneme Jungkook. Yabancı gibi davranmayı deneme. Sen benim tek varlığımsın. Tek gerçekliğim sensin. Buradan kurtulacağız ancak çabuk iyileşmelisin. İyileştiğin gün gideceğiz buradan.~JK~
Dudaklarından anca böyle kurtulmuştum. Gözlerine baktım uzunca. Hala anlayamıyordum, ani değişimine ayak uydurmaya çalışıyordum.
-Na-sıl ? Nasıl iyileştiğimde? Nereye Jimin?.. Burdan başka bir yeri ben hiç düşünemedim bile..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Blood, Sweat & Tears
Fanfiction[Tamamlandı] Bana ilk gülümsediğinde 4 yaşındaydı. Benim gerçeklerle tanıştığım yaştaydı. Annemin ölüsünü gördüğüm yaştaydı. Kaşlarımı çatıp yüzümü ona yaklaştırdığımda bile yüzündeki gülümseme silinmemişti. Başımı eğip ciddi görünmeye çalışarak sor...