~JK~
Bugün toplantı vardı. Jimin toğlantıdan sonra gelir, herkes uyuduğu vakit beni de alıp giderdik buralardan diye düşünüyordum. Şimdiden heyecanlıydım çünkü Jiminleydim. Gökyüzüne yakın olacaktım ve görecektim. Sonunda Parklardan kurtulacaktım bir Park sayesinde.Yanıma alacağım hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey biriktirmemiş, hiç yeni bir şeyim olmamıştı. Sadece annem ile resimlerim ve küçük bir oyuncak. Küçük bir plastik kuştu oyuncağım. Jimin'in bunu verdiği günü dün gibi hatırlıyordum. Benden saklamamı zamanı geldiğinde isteyeceğini söylemişti ve hiçbir zaman istememişti. Bugün beni almaya geldiğinde bu emanetimi ona verecektim. Belki unuttuğu oyuncağı beni ilk gördüğündeki gibi davranmazdı umarım. Battaniyeyi omuzlarıma kadar çekip dışarıyı izledim bir süre ama birden köpek havlaması ve birkaç kişinin ayak seslerini duydum, kulübeme doğru geliyorlardı. Yataktan hışımla kalktım tüm ağrılarıma rağmen. O kadar panikledim ki bir süre ortada ordan oraya koştum durdum. Sonra minicik banyoma girip kendimi içeri kitledim. Minik alana zaten zor sığıyordum ama hareket etmeden bekledim. Kalbim heyecandan ve korkudan çıkacakken kulübenin kapısı birden hızla açılmış sanırım menteşelerinden kopmuştu bile. Bay Park'ın "Bulun onu" diye bağırmasıyla irkilip elim ile ağzımı sıkıca kapadım. Kulübeden her yeri yıktılarının sesleri geliyordu ve bu beni üzmekten beter ediyordu.
Annem ilk kendi kulübesini temizler sonra eve geçerdi. Şu an ise annemin tüm izlerini, anılarını mahfediyorlardı. Elimle yüzümü kapadım. Benim yüzümdendi, annemin tüm izleri benim yüzümden siliniyordu. Kesin dün geceyi öğrenmişti bay Park. Ben titreyerek yerimde dururken nefes bile alamıyordum. Fakat birden banyomun kapısı açılmaya çalışılmış, kilitli diye omuzlayıp zorla içeri girmişlerdi ve beni yerde çömelmiş gördüler. Bir sürü koruma kollarımdan tuttukları gibi kaldırmaya çalışıyorlardı. Ben yerde debelenip onları itmeye, elime geçen her şeyi fırlatmaya çalışırken içlerinden en irileri benim kolumdan yakaladığı gibi çekince hepsi üstüme çullandı.
Yaklaşık beş dakika sonra içeriye bay Park'ın ayaklarının önüne atılınca, bir tekme de bay Park atmıştı yüzüme doğru. Ağzıma denk geldiği için yüzüm dahil ağzımın her yerinde inanılmaz bir acıyla yere serilip kaldım. Park tıpkı oğlu gibi ellerini saçlarımdan geçirip saçlarımdan çekerek başımı kaldırdığında kurtuluş günümü zehir eden adama acı dolu bir tiksintiyle bakıp ağzımın içindeki sert maddeyi yüzüne tükürüğümde ağzımdan sadece kan gelmişti. Adam gözlerini kapayıp yüzüne bulaşan kana ve suratına çarpan sert şeye bakınca bende o yöne baktım. Gördüğüm şey dişimdi. Adam tek tekmeyle dişimi sökmüştü. Kaşlarını çatıp montunun kolu ile yüzünü silerken beni yüz üstü yere çakıp bıraktı.-Komikti. Bunun için pişman olacaksın Jeon. Getirin onu evde hazırlasınlar ve misafir odasına tıksınlar. Tae benimle gel.
O diyene kadar Tae'nin burda olduğunu anlamamıştım bile. Gözlerindeki sinir ve öfkeye yüzüme baktığında birde acıma duygusu karışmış gibiydi duygularına. O sıra
iki kişi kollarıma girip beni kaldırıp bay Park'ın arkasından eve kadar sürüklediler. Yoldayken keyiflenen Park mırıldandı.
-Sizi bilmiyorum mu sandınız? Senin kurtulduğunu Jimin'in evden sürekli kaçmasından anladık ve birde Tae sağolsun sizi başından beri bulan oydu. Seni ele veren şey efendilerindi Jeon ve onun ders alması gereken birşey var.Eve girdiğimizde yukarıya işaret edilince ağzımdaki kanlar yüzünden konuşamadım. Hala şoktaydım. Canım acıyordu ama şoktan konuşamıyordum. Sevgilime seslenemiyordum. Yukarı çıkarken Tae'nin kollarını sıvadığını hayal meyal görüyordum ve bu beni daha çok geriyordu. Şu ana kadar Tae'den çektiklerim aklıma gelince gözlerimi kapadım ve itile kakıla yukarıya çıkmaya devam ettik.
Beni bir odaya kapatıp içeriye sadece ağzımdaki kanı silmek için gelmişlerdi. O sıra oyuncağımı cebimden çıkarıp sweatimin cebine yerleştirdikten bir süre sonra başka bi koruma gelince bağırıp çağırmaya, kaçmaya çalıştım ama nafileydi. Elinde ince halat ile gelen koruma özür dilercesine hareket etsede aldığı emirle ellerimi iki yandan yatağa bağlayıp çıkınca daha çok bağırıp Jimin'e seslenmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Blood, Sweat & Tears
Fanfic[Tamamlandı] Bana ilk gülümsediğinde 4 yaşındaydı. Benim gerçeklerle tanıştığım yaştaydı. Annemin ölüsünü gördüğüm yaştaydı. Kaşlarımı çatıp yüzümü ona yaklaştırdığımda bile yüzündeki gülümseme silinmemişti. Başımı eğip ciddi görünmeye çalışarak sor...