Bölüm 4

52 15 18
                                    


Pencereye çarpan yağmur damlaları güzel bir iz bırakıyorlardı. Kaç gündür hava kapalı,aydınlığa hasrettik. Yine de en sevdiğim hava yağmurlu olandı. Yağmuru seviyordum, yer yüzünü temizlediği gibi insanları da temizliyordu. Tüm kirliliği alıp götürüryordu,bir kendini temizleyemiyordu yağmur. Yer yüzüne düşen her bir damla bin tane kir götürüyordu içinde, belki de bu yüzden yağmur dindikten sonra pencere ve arabalara çarpan yağmur damlaları kirli bir iz bırakıyorlardı arkaların da. Bu kirli  izlerin yanın da ise yağmur damlalarıyla karışmış toprak  kokusu en güzel yanıydı sanırım.

Her zaman ki gibi hastane odamın yatağında oturmuş, pencereden dışarıyı seyrediyordum. Annem kahvaltı yapmak için aşağıya inmişti. Tek başıma kalmak iyi geliyordu bazen. Sabah Selim Doktor gelmiş nasıl olduğumu kontrol edip geri gitmişti. Yorgun gözüküyordu, dün ki neşesinden eser yoktu. O kadar çok koşuşturma içindeydi ki kendini hastalarına adamıştı adeta, bunun için uykusuz kaldığını bile kolayca anlayabilirdi insan. Dün yine onunla kafeterya da konuşmak için sözleşmiştik. Acaba buluşacak mıydık ? Onunla konuşmak , onun yanında olmak iyi geliyordu. Sesi  yatıştırıcı bir özelliğe sahipti. İnsan bütün herşeyi unutuyor sadece sesinin huzurunda boğuluyordu. Onun yanında zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyordum.

-Güneş! Kızım iyi misin ?

Ne zaman geldiğini anlamadığım annemin sesiyle irkildim.

-İyiyim anne bir şey mi oldu ? Sen ne zaman geldin ?

-İki dakika bile olmamıştır belki. Geldiğimden beri sana sesleniyorum. Ne düşünüyordun da beni duymadın ?

Annem böyleydi işte hemen anlardı halimden. Hiçbir şey düşünmüyorum desem ya da farklı bir şey söylesem hemen anlardı yalan söylediğimi.

- Selim Doktorla konuştuklarım geldi aklıma da onları düşünüyordum anne. Dün ona bu mesleği neden seçtiğini sormuştum. Kız kardeşinden dolayı seçmiş bu mesleği, o da ben gibi hastaymış ama çok küçükken kaybetmiş onu, çok üzüldüm sence sormakla yanlış mı yaptım?

-Ah Güneş! Sora sora onu mu sordun kızım. Birgün şu saçma soruların ve merakın yüzünden öleceksin vallaha ,daha iki günlük tanıdığın doktora o sorulur mu.Üzülmüştür adamcağız.

Annemin bu aşırı tepkisi beni şüphelendirmişti .Genellikle annem bana birilerini yamamaya çalıştığında bu moda girer beğendiği birini gördümü evladı gibi benimserdi. Öncelerde bunu daha sık yapsa da hastalığımı öğrendiğinden beri yapmamıştı, şimdi ise Selim doktoru savunmuş bana fırça çekmişti.

-O iki günlük dediğin doktorun beni kucağına alıp aşağıya götürmesine bir şey demiyorsun, üstelik benim sorduğum soruyu beğenmiyorsun. Ne deseydim adama?

-Bak güzel kızım, sen genç bir kızsın, herşeyi böyle benden öğrenemezsin. Aklını çalıştıracaksın. Mesela; 'Evli misiniz?, nerede oturuyorsunuz?, aile bağların...

-Tamam anne! Sen yorma kendini ben anladım senin niyetini.

Hızla kestim annemin sözünü. En başından belliydi zaten Selim doktoru beğendiğini  ama bu kadar olduğunu tahmin etmemiştim .Bana tavsiye ettiği sorular aklıma geldikçe içimde ki gülme isteği artıyordu. Ben bunları Selim'e sorsaydım tepkisi ne olurdu acaba? Düşünmek bile yüzümde ki tebessümü arttırıyordu. Annem bir şey demeden kendini hastane koltuğuna attı ve duvara montelenmiş küçük LCD televizyondan rasgele bir program izlemeye başladı. Anneme ayak uydurarak bende bakışlarımı televizyona sabitledim ve o saçma programı izlemeye başladım. Kapının tıklanmasıyla ikimiz de bakışlarımızı televizyondan çekip içeri giren kişiye baktık. Elinde kocaman bir papatya buketi vardı ve bu buketle yüzünü kapattığı için kim olduğunu anlayamamıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 15, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BOŞ ÇERÇEVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin