Gözlerimi açtığımda fazlasıyla dar bir alanda dizlerimi kendime çekmiş bir şekilde oturuyordum. Nerede olduğumu anlamak için etrafıma bakınmaya başladım ama etrafın zifiri karanlık olmasından amacıma ulaşamadım. Tek hissedebildiğim çok dar bir yerde olmamdı. Birden nerede olduğumu anladığımda korkmaya başlamıştım. Elimi kaldırdığımda tahmin ettiğim gibi bir şeye çarpmıştım; sandığın kapağına. Kalbim hızlı hızlı çarpmaya ve vücudum terlemeye başlamıştı. Sertçe sandığın içinde tekme ve yumruklarımı savurmaya başladım. “İmdat!” diye bağırdım. “Kurtarın beni!” Uzun bir süre bağırmaya devam ettiğimde duyduğum bir sesle bedenim korkuyla titremeye başladı ve hareket etmeyi bıraktım. Bu sesi tanıyordum. Hayatım boyunca korkmaya devam edeceğim kişinin sesiydi bu.
“Sanırım birileri ikna oldu.”
Neyden bahsettiğini anladığımda kendimde konuşma cesareti bulmuştum. “Asla!” diye bağırdım.
“Neden bu kadar karşısın bebeğim? İkimizde eğleneceğiz.”
Tekrar sandığı tekmelemeye başlamıştım. “Seni babama söyleyeceğim.” Diye bağırdım avazım çıktığı kadar. “Bu evden gideceksin.”
Bu sözüme inanmadığını büyük bir kahkaha atarak belli ettiğinde sesli yutkundum. Bu dediğime bende inanmıyordum zaten. Buna cesaret edemeyeceğimi biliyordum.
“Hayır James, gitmeyeceğim. Bunu sende çok iyi biliyorsun.”
“Lütfen Charlotte.” Dedim çaresizce. “Lütfen beni rahat bırak.”
“Ah, James. Seni ne kadar arzuluyorum tahmin edemezsin. ”
“Nefes alamıyorum.” Dedim ona aldırmayarak.
“Oradan seni çıkarmam için ne yapman gerektiğini biliyorsun.” Dedi kararlı bir şekilde.
Yanağımdan süzülen yaşları hissedebiliyordum. Başka bir çaremin olmadığına inanmak istemiyordum. Bunu yapmak istemiyordum. Beni kurtarabilecek kimse yok muydu? Babamın beni kurtarması gerekmez miydi? Beni her türlü kötülükten koruyacağını söylerdi. Peki şimdi neredeydi?
“Tamam.” Dedim nefes nefese. Sesimin titremesine aldırış etmiyordum. “Sadece çıkar beni buradan. Ne istersen yapacağım.”
“Niall! Niall, uyan!”
Gözlerimi açtığımda anında öksürmeye başlamıştım. Sanki az önce gerçekten de bir sandığın içinde kilitli gibiydim. Uzun süredir nefes alamamış gibi derin nefesler almaya başladım. Bir yandan da öksürmeye devam ediyordum.
“Niall, iyi misin?”
Birkaç kere konuşma girişiminde bulundum ama korkudan resmen dilim tutulmuştu. Demi de bunu anlamış olacak ki bana sıkıca sarılıp başımı göğsüne yaslamamı sağladı. “Sadece bir kabustu. Geçti, yanındayım Niall.” Bir yandan konuşarak beni sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da sırtımı sıvazlayarak destek veriyordu. Tekrar konuşmaya çalıştım ama yine başarılı olamadım. Bir kabusun beni bu kadar etkilediğine inanamıyorum. O kadar gerçekçiydi ki bir an yüzünü tekrar göreceğimi sanmıştım.
“Sadece nefes al.” Dedi beni sakinleştirmeye devam ederek. “Ben buradayım.”
Yavaş yavaş nefes alışverişim düzene giriyordu. Sonunda dudaklarımın arasından birkaç kelime çıktı. “Onu gördüm.”
Geri çekildiğimde Demi ellerini yanaklarıma yerleştirdi. Endişeli ve korkmuş gözüküyordu. “Charlotte’u mu?”
Başımı sallamakla yetindim. “Demi.” Dedikten sonra biraz duraksadım ve ardından tedirgin bir şekilde cümleme devam ettim. “Eski halime mi dönüyorum?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Pieces (Half A Heart 2-Demi Lovato&Niall Horan/Diall)
FanfictionBu mutlu bir aşkın hikayesi değil. Mutlu sonlar ancak masallarda olur. Bu yarım kalmış bir aşkın yasını tutan bir adamın hikayesi. Bir zamanlar o da seviyordu diyerek imkansıza meydan okumaya çalışan aptal bir adamın hikayesi. Unutması gereken anıla...