Yazdığım yerde hikayeyi kesinlikle multimediadaki şarkıyla birlikte okuyun
“Neler oluyor Niall?”
Liam’ın sesini duyduğumda çoktan kaybolan arabanın arkasından nedensizce yola bakıyordum. Sanırım dönmesini bekliyordum ama böyle bir şey olmayacaktı.
Eve doğru ilerlemeye başladığımda Liam kapının dışında annem ise başını uzatmış beni bekliyorlardı. İçeri girmeden önce Liam’a döndüm ve sorusunu cevapladım. “Özür diledim.”
İçeri geçtiğimde ikisinin de gözleri benim üzerimdeydi. Bir açıklama bekliyorlardı ama duyduklarımı daha ben sindiremezken onlara bir şey anlatamazdım. Annem bunu kabullenince konuyu değiştirdi ve masaya oturmamızı söyledi. Annem, masayı kurup ben ona yardım etmeden önce hazırladığı yemekleri servis ettikten sonra masaya geçtik. Liam, konseri anlatırken tek yaptığım onu dinliyormuş gibi yapıp yemeğimle oynamaktı.
Demi’nin gözümün önünde Wilmer’ı isteyerek öptüğünü düşünürken her şey zorlaymış. Bu gerçekten berbat bir histi. Dört yıl boyunca bende böyle bir şeye maruz kalmıştım. Demi bunu bana önceden anlatmadığı için onu suçlayacak değildim. Bu gerçekten utanılacak bir şeydi. Özellikle Demi’ye şantaj yapılıyordu. Bu daha da kötüydü. Eğer cdler yanlış birinin eline geçerse tüm hayatını mahvedebilirdi. Gerçi şimdi tam adamında ya(!) Her neyse, bunun olmasını engellemeliydim. O cdleri bir şekilde o adamdan almam gerekiyordu. Eğer Demi’ye yaptıklarının karşılıklarını vermek istiyorsam bunu yapmalıydım. Ona yardım etmem gerekiyordu. Beni istemese bile onu bu beladan kurtaracak sonra da bir daha karşısına çıkmayacaktım. Bunu ona borçluydum. Hayatındaki tüm tehditleri yok edecektim, tıpkı onun benimkine yaptığı gibi. Tek istediğim mükemmel bir hayat yaşamasıydı. Onun için kendi hayatımdan bile vazgeçebilirdim. İçten bir şekilde gülümseyebilmesi için akla gelebilecek her şeyi yapabilirdim.
O zaman neden hala oturuyorum ki? Bir daha karşıma çıkmasını umarak bekleyemem. Yanında olup ona her şeyin iyi olacağını söylemem, onu buna inandırmam gerekiyor.
“Nereye?”
Annemin sesini duyduğumda çoktan oturduğum yerden kalkmış olduğumu fark ettim. “Gitmem gerek.” Dedim kapıya yönelirken. “Arabayı alıyorum. Beni beklemeyin.”
“İşte benim tanıdığım Niall.”
Liam’ın sesini duyduğumda ayakkabılarımı giyiyordum. Başından beri ne yapmam gerektiğini biliyordu. Açıkçası bende biliyordum ama cesaretlenmem için Demi’nin zor durumda olduğunu fark etmem gerekiyormuş demek.
Askılıkta duran ceketimi alıp giyindikten sonra şifonyerde duran anahtarı aldım ve hızlı adımlarla dışarı çıktım. Hızlı adımlarla arabaya vardığımda kapıyı açtım ve koltuğa yerleştikten sonra motoru çalıştırdım. Buralarda trafik yoğun olmazdı bu yüzden hız yapmakta bir sakınca görmedim. Birkaç kez kırmızı ışığa yakalanınca sonunda sinirlenip ışığa aldırmadan geçtim. Bunun sonucu olarak az kalsın kavşaktan dönen bir arabaya çarpıyordum ama neyse ki araç son anda durdu. Uzun süre kornaya basmasına bakılacak olursa bana şu an ağzına gelen tüm küfürleri sayıyordu.
Dikkatimi yola vermek yerine Demi’yi düşünmem beni birkaç kez kaza yapma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştı. Ama neyse ki hepsini bir şekilde atlatmıştım. Anlaşılan Tanrı bugün benim yanımda olmaya karar vermişti.
Liam’ın bana söylediği otele vardığımda önündeki park alanına girdim. Kapının önündeki kalabalığı fark ettiğimde sesli bir küfür savurmadan duramamıştım. Kalabalık büyük ihtimalle Demi’nin hayranlarından oluşuyordu. Bu da onlara görünmemem gerektiği anlamına geliyordu. Eğer aralarından biri beni tanırsa Demi ile bir ilişkimiz olduğu dedikoduları onlarca doğrulanmış olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Pieces (Half A Heart 2-Demi Lovato&Niall Horan/Diall)
FanfictionBu mutlu bir aşkın hikayesi değil. Mutlu sonlar ancak masallarda olur. Bu yarım kalmış bir aşkın yasını tutan bir adamın hikayesi. Bir zamanlar o da seviyordu diyerek imkansıza meydan okumaya çalışan aptal bir adamın hikayesi. Unutması gereken anıla...