Hafifçe sarsıldığımı hissettiğimde gözlerimi yavaşça araladım. Shari ayağa kalkmış uyanmam için beni sarsıyordu. “Kanada’dayız.” Dedi uyandığımı görünce. “Demi’yi uyandırmaya çalıştım ama başaramadım.”
Yavaşça kendime geldiğimde etrafa göz gezdirmeye başladım. Phil ve Nick çıkış kapısına doğru ilerliyordu. “Ben uyandırırım.” Dedim tekrar Shari’ye dönüp. O da başını sallayarak Phil’in arkasından ilerlemeye başladı.
Başını omzuma yaslayarak uyuyakalmış Demi’ye döndüğümde her zamanki gibi gülümsemeye başladım. O kadar masumdu ki içimden onu uyandırmak gelmiyordu ama maalesef zorundaydım. Tam uyanması için seslenecektim ki kulaklığın hala kulağında olduğunu fark edince aklıma gelen bir fikirle bunu seslenmekten vazgeçtim. Kucağımda duran telefonu elime alıp yüksek sesli bir şarkı aramaya başladım. Hinder’in All American Nightmare şarkısına karar kıldıktan sonra tekrar Demi’ye döndüm ve oynatma tuşuna bastım. Şarkı ilk önce kısık bir elektro sesiyle başladığı için hiçbir tepki vermemişti. Ses yükseldiği an da ise birden yerinden sıçradı.
“Lanet olsun!” dedi kulaklığı fırlatırken. Kahkaha atmaya başladığımı görünce kaşlarını çattı. “Böyle şeyleri bulmak için çok düşünüyor musun merak ediyorum.”
Ayağa kalkarken kahkahalarımın arasından “Hadi inelim artık.” Dedim.
Demi ayağa kalkmadan önce etrafına bakındı. İçeride bizle beraber birkaç kişi kalmıştı. “Geldik mi?” diye sordu o da ayağa kalkarken.
“Hayır. Sadece hava alırız diye düşünmüştüm.”
“Hah hah hah! Gerçekten çok komiksin Leprechaun(!)”
Uçaktan indiğimizde Demi merdivenin sonunda duran pilota selam verdi. Ardından Phil ve diğerlerinin yanına gittik.
“Nick birkaç güvenlik görevlisiyle önden gitti. Zaten grubun hava alanından çıkmasında bir sorun yok.” Dedi bana ve diğerlerine bakarak. “Arabanız dışarıda bekliyor.”
Demi “Niall’ın benimle gelmesini istiyorum.” Dediğinde hepimiz ona döndük.
“Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.” Dedi Phil. “Biliyorsun paparazziler haber yapmak için her şeyi kullanıyorlar.”
Omuz silkerek bana döndü. “Niall’ın valizini de alır mısın Max?”
Phil derin bir iç çekti ve grubun geri kalanından ayrılarak ilerlemeye başladık. “Anlaşılan tur otobüsünü de Niall ile paylaşacaksın.” Dedi önden yürürken.
“Bunu zaten konuşmuştuk Phil.”
Şu an planları bozmuş gibi hissediyor ve bunun verdiği rahatsızlığı yaşıyordum. Phil bana bakarken gözlerindeki soğukluğu görebiliyordum. Sanırım Demi ile konuşup grupla kalmam daha iyi olacaktı.
Bekleme salonuna yaklaştıkça duyduğum gürültü beni endişelendirmişti. Demi’nin hayranlarını tamamen unutmuştum. O kalabalığın arasından geçmek çok zor olacaktı. Demi koluma girdiğinde düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm.
“Kalabalık seni biraz rahatsız edebilir ama korkacak bir şey yok Nialler.” Gözlerinden ona güvenmemi istediği belliydi.
“Ben Niall’ın kalabalıktan geçmen için Max’e yardım edebileceğini düşünmüştüm.” Dedi Phil olduğu yerde durduğunda. Buna karşılık biz de durmuştuk. Demi kaşlarını çatarak ona bakmaya başladı.
“Niall benim korumam değil turumda bana eşlik edecek bir sanatçı. Bunu artık kabul edebilir misin?”
Phil derin bir iç çekip gözlerini devirdiğinde “Aslında Phil haklı.” Dedim. Phil’in gözünde korkak ve sorunlu bir çocuktan farkım olmadığına emindim ve bu düşüncesini değiştirmek için sanırım biraz huyuma gitmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Pieces (Half A Heart 2-Demi Lovato&Niall Horan/Diall)
FanfictionBu mutlu bir aşkın hikayesi değil. Mutlu sonlar ancak masallarda olur. Bu yarım kalmış bir aşkın yasını tutan bir adamın hikayesi. Bir zamanlar o da seviyordu diyerek imkansıza meydan okumaya çalışan aptal bir adamın hikayesi. Unutması gereken anıla...