İYİ OKUMALAR
Gözlerim çok ağırlaşmıştı. Bir an önce uyumak istiyordum. Güneş ağır bir şekilde kendini gösteriyordu. Gece hiç uyuyamamıştım. Şimdi uyuyabilirim diye düşünüyorum. Tam gözlerimi serbest bıraktığımda dayım “İstersen uyuma. 15 dakika sonra varırız, daha rahat uyursun." dedi. Bir yanım ne kadar bunu kabul etmese de kendimi biraz daha zorlayabilirdim, sanırım.
Emniyet kemerimi açarken küçük bir kızın sevinç çığlığıyla irkildim. Dayım arabadan benden önce inmişti. Yorgun bir şekilde ben de dayımın ardından indim. Biraz önce çığlığı koparan kız dayımın boynuna sıkıca sarılmıştı. Dayım küçük kıvırcık saçlı kızı öpüp “Bensiz ne yaptın bakalım küçük cadım." dedi yüzü gülümseyerek. Onları izlerken istemeden gülümsemeye başladım. Taki omzuma bir el değinceye kadar. Dayımdan gözlerimi ayırıp arkama, elin sahibine döndüm.
“Evine hoşgeldin Melis." dedi. Arkamdaki çocuk sanki beni yıllarca tanıyormuş gibi bakıyordu. Yüzü dayımı anımsatıyordu.Tanışıyor muyduk? Sanmıyorum. “Pardon?" dedim yüzüme soru işareti koyarak. Benim soruma cevap olarak “Çok yorgun gözüküyorsun, sonra tanışırız bir ara." dedi alaylı bir sesle. Dayım arkadan seslenip “Doruk, Melis çok yoruldu. Ona odasına kadar eşlik eder misin?" dedi. Küçük kızı kucağına alarak yanımıza doğru ilerlemeye başladı. Doruk denen çocuk gülümseyerek “Tabi baba." dedi. Dayım önümüzden geçerek içeri doğru ilerledi. Doruk koluma girip “Hadi gidelim." dedi. Şimdilik sakin olmaya çalıştım ve içeri doğru ilerlemeye başladım. Çok uykusuz olduğum için etrafımı kör bir şekilde görüyordum. Yani görüyordum ama sadece görüyordum, dikkat etmeden.
Doruk elimden tutup beni merdivenlere doğru ilerlettirdi. Dayıma baktığımda kucağındaki kızı kanepeye yatırmış gıdıklıyordu. Ayağımın merdivene takılmasıyla bakışlarımı onlardan ayırdım. Doruk elimden tutuyor olmasaydı öndeki dişime şuan veda etmiş olurdum. Tabi hemen arkasından uyarısıyla “Sakin ol. Ayakta uyuyorsun." dedi. Yapacağım en son şey şimdi onunla tartışmak olurdu. Önüme dönerek onu takip etmeye devam ettim.
Sonunda bir kapının önünde durduğumuzda nazikçe elini belime yerleştirdi. Sanırım fazla samimiydi, kesinlikle fazlasıyla. Kapıyı açıp davetkar bir şekilde beni odaya yöneltti. Kendimi ondan kurtararak “Bundan sonrasını halledebilirim." dedim. Gülümseyerek yanağımı sıktı ve “Seninle çok eğleneceğiz Şirine. " dedi. İsteksizce kaşlarım çatıldı ama Doruk bunu görmeden çıkmıştı. Eminim bu hareketleriyle istediği kızları etkilemiştir.
Üstümü değiştirmeye bile gücüm kalmadığı için kendimi uykunun ellerine bıraktım. Rahat bir uyku çekmesemde en azından uyumak iyi gelebilirdi.
Gözlerimi araladığımda bulunduğum odayı kapıdan sızan ışık aydınlatmıştı. Biraz daha dikkatli baktığımda bana doğru birinin geldiğini gördüm. Ağır bir şekilde yatakta doğruldum. Gelen kişi bu hareketimi görmüş olmalıydı ki ışığı açtı. Aydınlığın etkisiyle gözlerimi kısıp ovuşturdum. Ağrıyan gözlerimi aralarken gelenin dayım olduğunu anladım. Gelip yanıma oturup “Yarım saate kadar yemek hazır olur. Eğer yeterince dinlendiysen seni de masada görmek isterim." dedi. “Tamam, ben bir duş alıp inerim." dedim. Ayağa kalkıp başımdan öptü ve kapıya doğru yöneldi. Dayım odadan çıktığında ben de banyo olarak tahmin ettiğim odanın kapısını açtım. Yanılmadığıma sevinerek aynanın karşısına geçtim. Bir süre aynadan kendimi süzdüm. Yüzüm olduğundan daha solgun gözüküyordu. Göz torbalarım sanki yıllardır ağlıyormuşum gibi şişmişti.
Duş almak için suyu açtım. Üstümdeki iğrenç şeylerden hemen kurtulup kendimi suyun ellerine bıraktım.
Sarı bornozu üstüme geçirerek banyodan çıktım. Kıyafet bulma umuduyla gri kapaklı dolabı açtım. Dolap rengarenk giysilerle doluydu. Elime geçen ilk t-shirt ü ve pjamayı aldım. Elimdekileri üstüme geçirip gri dolabın aynalı kapağına doğru yöneldim. Turuncu uzun kapşonlu t-shirt ve gri eşofmanla pek kendime benzemiyordum. Saçlarımı kurutup at kuyruğu yaptım. Telefonumu sarja koyup hızlı adımlarla aşağı indim. Ortalıkta kimse görünmüyordu ve ev oldukça büyüktü. Beyaz ve sarı renklerinin ağırlıklı olduğu bir evdi.
Küçük kıvırcık saçlı kız koşarak önüme atladı ve “Melis abla hoşgeldin. Babam hep senden bahsetti. Hadi gel babam mutfakta." diyerek koluma yapıştı. Zorluk çıkarmadan küçük kızı takip ettim. Geniş ve yine sarı ve beyazın hakimiyeti altındaki mutfağa girdik. Dayım yüzüne bir gülümseme ekleyerek “Biz de seni bekloyorduk Melis. Hadi otur yemeğini soğutma istersen." dedi. Doruk yanındaki sandalyeyi çekip “Buraya oturabilirsin." dedi. Biraz tereddüt etsemde gösterdiği yere oturdum. Genç bir bayan tabağıma servis yaparken dayım küçük kızı göstererek “Melis seni küçük kızımla tanıştırayım. Ömür benim tatlı cadım. Biraz yaramazdır ama iyi anlaşırsınız diye düşünüyorum. ” dedi. Kıvırcık Ömür babasına dönerek güldü. Dayım bu sefer Doruk'u göstererek “ Oğlum Doruk. " dedi. Doruk lafa atlayarak “Biz tanıştık sanırım. " dedi. Ben de kendimi tanıtmak amacıyla “Ben de Melis." dedim gülümseyerek. Herkes geri yemeğine döndü. Nedense hiç yabancı gibi hissetmiyordum. Normalde asla başkasının -Canan hariç- evinde kalamazdım. Ama burada herkes çok.. sıcaktı.
Yemeği toplamak için genç bayana yardım ederken dayım beni engelledi. “Hadi gel o işini yapar biz biraz oturalım." dedi. İstemeyerekte olsa dayımı onaylayarak peşinden mutfaktan çıktım. Salona geçerken birden elimde küçük parmaklar hissettim. Ömür sessizce elimi tutuyordu. Gülümseyerek elini tuttum. Doruk kanepeye yayılmış bir şekilde oturuyordu. Ben de geçip dayımın karşısındaki tekli koltuğa otudum.
“Hemen söze girmek istiyorum. Meliscim okul kaydını Özel Turhan Koleji'ne yaptım. Yarın okula gitmezsin. Doruk ile biraz dışarı çıkın isterseniz. Diğer gün ben veya Doruk seni okula götürürüz. Sakın itiraz etme çünkü öyle bir şansın yok." dedi dayım, kesin bir sesle. Kısa bir iç geçirerek “Peki. Dediğiniz gibi olsun." dedim. O okula ne kadar gitmek istemesem de dayımı kırmak istemiyordum. Doruk söze girerek “Şirine yarın saat 10 buçukta hazır ol. Biraz eğlenelim seninle." dedi sırıtarak. Tatlı bir gülümsemesi vardı. Samimiyeti beni fazla gıcık etmese de sinir oluyordum. Ayağa kalkarak “Tamam." dedim. Dayıma dönerek “İyi geceler." deyip merdivene doğru ilerledim.
Uyumayacağımı bildiğim için odada zaman geçirecek bir kaç şey aradım. Masanın üzerindeki leptopu alıp yatakta oturdum. İnternette biraz gerzindikten sonra film izlemekte karar kıldım. İçimden korku filmi izlemek geldi. Canan'ın izleyip çok korktuğunu söylediği filmi açtım. Korkunç değil iğrençti. Sonra başka bir film açtım. Bunun gibi üç tane daha izledikten sonra yavaştan uyku belirtileri kendini gösterdi. Uyumamalıydım. Yanımda biri olmadan uyuyamazdım. Kitaplığa doğru ilerleyerek elime ‘Olasılıksız' kitabını aldım. Tekrar yatağa geçerek kitabı okumaya başladım.
Yaklaşık iki saat diye tahmin ediyorum kitap okumuştum. Biraz ara verdiğimde aklıma bugün babamı hiç düşünmediğim geldi. Bu kadar rahat mıydı? İki günde unutmak... O yokken bu kadar rahat olmamalıydı. Sinirliyim ama o benim babamdı. Bunu ona yapmamalıyım. Düşünmek daha önce beni bu kadar yormamıştı. Onu düşününce sanki üzerime yük yükleniyordu. Hemen yoruluyordum. Canımı acıtansa onun beni hiç düşünmemiş olmasıydı. Şimdiyse tek yaptığı beni yormaktı. Düşünmemeye çalışarak kafamı yastığa gömdüm. Artık canımı acıtmasına izin vermemeliydim..
Yine terliyordum. Her taraftan karşıma çıkıyordu. Kaçmasam belki durabilirdi ama kaçmak zorundaydım. Ağlıyordum. Nefes alma hızım gittikçe şiddetleniyordu. Bağırmak istiyordum. Ölmüştü o. Neden burada o zaman !? Lanet olasıca bırak beni artık! Kimse yoktu. Nasıl uyanacaktım? Biri bana yardım etmeliydi. Şimdi gerçekten yalnızdım...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVİMSİZ
Roman d'amourHayatımı doğduğum gün kaybettim. Babam bana ne kadar kızsa da ben onu çok seviyordum ta ki beni burada yanlız bırakana kadar... Her şey yeni başlıyor. Gerçek beni herkes görecek...