~5~

95 11 3
                                        

İYİ OKUMALAR..

Titreyen ellerimler bardağı dayımın elinden alıp bir kaç yudum su içtim. Dayım önüme diz çökerek "Bundan sonra hiç yalnız kalmayacaksın. Biz hep yanında olacağız Melis. Bunu sakın unutma." dedi. Sonra ayağa kalkıp tekrar konuşmaya devam etti "Ömür'ü yanına gönderiyorum. Bundan sonra küçük kardeşin ile uyursun." dedi ve yanağıma küçük bir buse kondurup odadan çıktı. Hemen ayağa kalkıp banyoya koştum. Aynanın karşısına geçip yüzüme biraz su vurdum. Kendime gelmeye çalıştım ama olmuyordu. Bağırarak ağlamak istiyordum. Sırtımı duvara yaslayıp yere doğru kaydım. Ağlayarak bağırmaya başladım. Sesli bir şekilde ağlıyordum. İçim öyle bir acıyordu ki bunu anlatamıyordum kendime. Babam için değildi bu. Bunu biliyordum. Belkide şu an emin olduğum tek şey buydu. Onun için değildi kendime acıdığım içindi. Herkes gibi ben de kendime acıyordum çünkü tam da acınacak durumdaydım.

Ellerimi saçlarımın içine geçirerek köklerinden çektim. Acımın fiziksel olması belki içimdekini biraz hafifletebilirdi. Acının beni ele geçirmesine izin veremezdim. Bunu yapmak zorundaydım. Kendimi bile bile boşlukta bırakamazdım. Bu yolda dayım yanımda olacaktı. Şuan tek güvendiğim insandı o. Ellerimden tutan tek insan.

Odama geçtiğimde Ömür yatakta uyuyordu. Ben de yanına geçip örtüyü üstüme çektim. Çok masumdu. Hayat onun için güzeldi. Belki de hiç büyümek istemeyecekti ama büyüyecekti. İyice saçmalamaya başladım. Yarın güzel bir gün olacaktı. En azından ben öyle olmasını diliyordum. Saate bakıp kafamı yastığa gömdüm. 2 saat sonra uyanmak için kendimi uykunun ellerine bıraktım.

* * *

Öyle bir kahkaha attım ki kendimden utandım resmen. Ellerimi ağzıma götürüp sıkıca kapattım. Doruk bu halimi görünce önce sesli güldü sonra koşarak Ömür'ü alıp üstüme atladılar. Öyle bir gıdıklıyorlardı ki resmen hüngür hüngür ağlıyordum. Daha önce hiç bu kadar fazla gülmemiştim. Daha önce kahkaha bile attığımı sanmıyorum. Canan ve Barış bazen gülümsememe sebep olurlardı ama hiç böyle içten güldürtememişlerdi.

Ellerinden kurtulmaya çalışsamda çabam hiç bir işe yaramıyordu. Sonunda Doruk'un kolunu ısırmamla benden ayrıldı. İşte şimdi intikam zamanıydı. Yüzüme psikopat bir gülümseme yerleştirerek "Evet şimdi sıra bende. Nasıl gıdıklanırmış sana gösteririm." dedim. Doruk yataktan fırlayarak geri geri yürümeye başladı. "Lütfen acı bana şirine. Sadece şakaydı. Hadi bitirelim." derken hala sırıtıyordu. Kaşlarımı havaya kaldırarak "İntikam... Bittin sen Doruk. Kurtuluşun yok." dedim. Ben onun üstüne sinsice yürürken birden kapı açıldı. Dayım içeri girip ellerini beline yerleştirip "Çocuklar eğlencenizi bölmek gibi olmasın ama kahvaltıyı hazırlamak için yardıma ihtiyacım var. Songül ablanız bugün yok o yüzden kendi başımızın çaresine bakmalıyız." dedi. Doruk hemen yanımda bitip "Hadi şirine göster kendini bakalım." dedi çapkın bir sırıtışla. Gözlerimi kısarak önce ölümcül bakışlarımı atıp dayıma dönerek "Bana bırakın siz." dedim . Ne kadar içten gülümsemeyebiliyorsam gülümsedim. Dayım memnun olduğunu belirten bir şekilde "Tamam Meliscim. Doruk sen de ekmeğe." dedi. Ömür de koşarak babasının arkasından odadan çıktı. Onlar odadan çıkarken yerdeki yastığı alıp Doruk'un kafasına geçirdim. Karşılık vermesine izin vermeyerek parmağımla kapıyı gösterip çıkmasını söyledim.

Kapının aralığında durup "Kahvaltıdan hemen sonra çıkacağız. Bugün benimsin şirine." dedi ve kapıyı arkasından kapattı. Şirine?... Ben mi?? Bu çocuk gerçekten saftı. Ama zamanla öğrenecekti şirinenin nasıl biri olduğunu. O zaman Gargamel olduğumu anlayacaktı.

* * *

Herkesten önce kahvaltı masasından kalkmıştım. İyi de olmuştu. Hemen odama çıkıp geceliklerimi çıkardım. Bana çok uzak tarzda olan kıyafetlerin bulunduğu dolaba yaklaşık on dakika baktıktan sonra içime hiç sinmese de elime petrol mavisi bir kot pantolon ile üzerine beyaz bir gömlek aldım. Banyoya girip hızlı hareketlerle elimdekileri üstüme geçirdim. Saçlarımı at kuyruğu yaptıktan sonra dün akşam şarja koyduğum tekefonumu arka cebime sıkıştırdım. Biraz kaba ve beyaz olan spor ayakkabılarımı da alıp odadan çıktım.

Mutfağa geçtiğimde masa toplanmıştı. Ama Doruk hala bir şeyler yiyordu. Beni görünce ayağa kalkarak ağzındaki zeytin çekirdeğini çıkarıp çay bardağının içine bıraktı. Ömür gelip masada kalan son şeyleri de topladıktan sonra babasıyla bulaşık yıkamaya geri döndü. Doruk dayıma dönerek "Biz çıkıyoruz. Akşam bizi beklemeyin geç kalabiliriz." dedi. Öyle olsun bakalım. Beni fazla küçük görüyorsun Doruk. İçimdeki sesi bastırıp Doruk'un arkasından çıktım. Dışarı çıktığımızda gözlerimi kapatıp hafif kapalı olan havayı içime çektim. Doruk siyah Mercedes'e binerken ben de arkasından bindim. Torpidodan siyah gözlüklerini çıkarıp gözlerine taktıktan sonra bana dönerek "Sıkı tutun şirine eğlence başlıyor." diyerek gaza bastı. Saf buna hız mı diyordu? Yüzüme bir gülümseme yerleştirerek "Görelim bakalım eğlenceyi." dedim. Bana dönerek küçük bir kahkaha kopardıktan sonra hızı 170'e çıkardı. Gerçekten buna hız mı diyordu? Arabanın hakkını veremiyordu. Şimdilik susuyordum. Eğlendiğimi sansın. Dönüşte ona araba nasıl kullanılırmış gösterecektim.

Alışveriş merkezinin önünde durduk. Doruk inip kapımı açmak için bana doğru yürürken o gelmeden ben dışarı çıkmıştım. Hiç bozuntuya vermeden elini belime yerleştirip dışardan sevgili havası verdi. Bu ne kadar gıcık bir hareket olsa da hoşuma gitmişti.

* * *

Elimdeki poşetler neden bu kadar ağırdı ki? Doruk'a döndüğümde onun da benden aşağı kalır yönü yoktu. Yüzümde bir sırıtış belirtip "Senden iyi bir kız arkadaş bulamazdım herhalde." dedim. Beyaz dişlerini bana göstererek "İltifatların beni yüceltiyor şirine." dedi. Suratımdaki sırıtış daha da genişledi ve "Öyle mi? Bundan sonra en yakın KIZ arkadaşımsın." dedim. Küçük bir kahkaha attıktan sonra bana dönerek "Çok konuşuyorsun şirine. Önüne bakarak yürü de yine düşme." dedi. Gıcık.

Arabanın bagajına poşetleri indirdikten sonra büyük bir oh çektim. Baya ter dökmüştüm bugün. Kolumdaki saate baktığımda gözüm çıkacaklarmış gibi açıldı. Saat 6'ydı. Sabah biz çıkarken 10'a geliyordu. Zaman gerçekten çabuk geçiyordu. Aldığım çoğu şeyi Doruk'un zoruyla almıştım. Ona döndüğümde o da yorulmuşa benziyordu. Bana dönüp "Şirine şimdiki durağı sen seç." dedi. Hemen heyecanla "Ev!" dedim. Birden canlanarak "Çabuk pes ediyorsun şirine. Daha yeni başladık." dedi ve kolunu omzuma attı. Derin bir of çekip arabaya bindim. Doruk elinde biraz önce bagaja koyduğumuz paketlerden birkaç tanesiyle kapımda dikili duruyordu. Elindekileri bana uzatarak "İçerdeki kabinlerden birinde giyin ben seni bekliyorum." dedi. Ağzım istem dışı bir şekilde açıldı. Tamam bugün yılmayacaktım. Elindekileri sertçe alıp dönen kapılara yöneldim. Sinir şey! Ama acısı büyük olacaktı.

Doruk

Arkasından sırıtarak bakıyordum. Tatlı şirine. Asiydi ve bu beni onunla uğraşmaya şevk ediyordu. Bugün onu hem eğlendirecek hem de sinir edecektim. Yılmayacağını biliyordum. Çünkü babama benziyordu.

Telefonumu çıkararak şirketten gelip arabayı almalarını söyledikten sonra onu beklemeye devam ettim. Farklıydı. Bu kadar acıyı taşıyabiliyordu. Bu yüzden ona hiç yaşamadığı duygular yaşatacaktım. Bundan sonra o benimdi. Onu ben büyütecektim. Yeni masum, saf ve asi kardeşimdi.

Melis

Bu elbise çok.. Açıktı! Hiç hoşuma gitmemişti. İçimden şu an Doruk'a kız mayosu giydirip sokaklarda dolaştırmak gelse de bunu bastırdım. Akşam görecekti şirineyi. Çıkardığım kıyafetleri poşete koyup alışveriş merkezinden çıktım. Karşımda pişkin pişkin sırıtan Doruk'a bakmadan arabaya ilerledim. Önüme geçip "Şuradaki arabayla gidiyoruz. Bu eve gidecek." dedi. Tamam anlamında başımı salladıktan sonra gösterdiği arabaya bindim. Bir de salak sırıtıyor. Eşek. Gelip hemen arabaya binip "Bu akşam şirineden çok siyah bir meleğe benziyorsun." dedi ve arabayı çalıştırmak için anahtarı çevirdi. Birden "Arabayı bu sefer ben kullanmak istiyorum." dedim. Biraz şaşırıp "Olur. Zevkle." dedi ve arabadan indi. Ben de hemen indikten sonra direksiyonun başına geçtim. Şirine sana gösterecek. Anahtarı çevirip önce biraz çıldırtmak için gaza basıp arabanın gürlemesini dinledikten sonra el frenini kaldırıp gaza yüklendim. İşte eğlence şimdi başlıyor Doruk bey...

SEVİMSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin