Tüm günümü bir dersten ötekine girerek ve Saruhan’ı görmemek adına bahçeden ve kafeteryadan uzak durarak geçirmiştim. Bugün ki son dersin bitiminde Meryem’in derse girmediğini Ali’yle birlikte sınıftan çıkarken fark etmiştim. Bütün günüm ziyan olmuş, girdiğim hiç bir derse kafamı verememiş olmam yetmezmiş gibi sabah Saruhan ve yanında ki kızın sarmaş dolaş halleri zihnimde canlanıp durarak ruhuma eziyet etmişti.
Ali bana veda edip hızla yanımdan ayrıldığında mantomun cebindeki telefonumu çıkartıp Beyza’yı aradım.
“Neredesin Beyza?”
“Kayra’yla birlikte fakültene doğru geliyoruz.”
“Harika.”
Telefonu kapatıp eski yerine koyarken yavaş adımlarla fakültemden dışarı çıktım. Bana doğru konuşarak gelen Beyza ve Kayra’nın sohbetlerini bölmemek adına yerimde durağan kalıp yanıma gelmelerini bekledim. Bir elmanın iki yarısı gibi duran bu sevimli ikilinin yüzleri gibi gülen gözlerine de baktıkça insanın içi ısınıyordu. Beyza’yla daha önce Kayra hakkında konuşmamış, onun hakkında ne düşündüğünü sormamıştım. Bana doğru yaklaşmakta olan bu uyumlu çifte baktıkça sormama gerek kalmadığını görüyordum. Beyza’yı daha önce bir erkekle konuştuğunu veya gülümsediğini hiç görmemiştim.
Onlara mütebbessim bir ifadeyle baksam da içimde kıyametler kopuyordu. Bir anda şiddetini arttıran rüzgarla titremiştim. İçimde yanıp duran, bedenimi kavuran bu ateşi de söndürebilseydi, diyerek iç çektim.
Yine bedenimizi yalayıp geçen rüzgar Beyza’nın takmış olduğu lacivert üzerine borda desenlerle işlenmiş şalının uçları Kayra’nın yüzüne gelmişti. Kayra yavaş hareketlerle yüzüne gelen şalın üstüne sinen kokuyu Beyza’ya fark ettirmeden büyük bir tutkuyla içine çekmiş, ardından kendisine gelerek avuçlarına hapsettiği şalı serbest bırakmıştı. Kayra’nın bu mecnun haline gülümseyip yaptığı şeyi görmezden geldim. Çifte kumrular yanıma gelmelerine rağmen varlığımı unutmuşçasına sohbete devam etmişlerdi. Akabinde Kayra elindeki notları gösterip bunların fotokopilerini çektirmesi gerektiğini söyleyip yanımızdan ayrılmıştı.Beyza’yla birlikte arabayı park ettiği yere doğru yürürken Meryem ve kuzeni Tekin karşımıza çıkmıştı. Meryem’in kulağına eğilip, “ kuzenin niye gelmiş,” dedim, Meryem fısıltıyla “ emin ol benim için gelmedi,” deyince şaşırmış fakat neden böyle bir şey söylediğini soramadan Tekin, Meryem’in önünden geçip yanıma gelince susmak zorunda kalmıştım.
Dördümüz yan yana yürümeye devam ederken Beyza ve Meryem’in muhabbet etmelerini fırsat bilen Tekin “ nasılsın?” diye sordu. Gözlerimi yoldan ayırmadan “ sağ ol, iyiyim,” dedim.
“Sende sağ ol, bende iyiyim,” dedi Tekin, histerik bir şekilde gülümseyerek.
“Ah! Kusura bakma. Sen nasılsın?”
“Sorun değil. İyiyim hatta seni görünce daha da iyi oldum,” deyip gülümsedi. Bense ne diyeceğimi bilemediğim için sessizce yürümeye devam ettim.
“Belinay biraz konuşabilir miyiz?” dedi tedirgince.
Bu beklenmedik soru karşısında afallayıp cevap vermedim.“Lütfen,” dedi tekrar, yürümeyi kesip durunca mecburen bende yürümeyi kesmiştim. Beyza ve Meryem bir iki adım ilerimizde durmuş merakla bize bakıyorlardı.
Tekin bir kaç saniye boyunca konuşmaya nereden başlayacağını bilememiş gibi bocalayıp durdu. Ardından derin bir nefes alıp verdikten sonra yüzüme baktı. Benimse gözlerim ellerimdeydi. Saruhan’dan başka bir adama değsin istemiyordum, göz bebeklerimin. Ondan başkası bakmasın yüzüme, ondan başkasının sesi ulaşmasın kulaklarıma, onun kokusundan başka bir koku dolmasın burnuma, bir başkasının sesi ilişmesin kulaklarıma. Yine o, hep o. Daima onla buluşsun benliğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ~Düzenleniyor~
Espiritual♡AŞK VE MACERA ROMANI.♡ Aşkı yaşamaya, yanmaya, kalbinizi mühürlemeye hazır mısınız? Onların aşklarına sadece sevdikleri değil; gecenin sessizliği, gözyaşlarının ıssızlığı, koca bir kalabalığın içinde kalmış yalnızlık şahit olmuştu. Eğer gözyaşları...