"Sadece... günaydın demek için mi?" Kızın yumuşacık çıkan sesi Yoongi'nin kulaklarına ulaştığında yüzünde bir tebessüm oluşturdu.
Oğlan, kızın sesini ilk kez numarasını verirken duymuştu. Sonra da uyandığımda mesaj atacağım dediğinde...
Şimdi ise, çok daha sevimliydi sanki sesi. Sabah yorgunluğuyla ve Yoongi'yi aniden kapısının önünde görmenin şaşkınlığıyla sesini ayarlayamıyor, söyleyeceği sözleri sürekli karıştırıyordu. Yoongi daha fazla sırıtırsa kızın kendisinden korkacağını düşünse de gülümsemesini bir türlü silemiyordu. Kız yeni uyandığı saatlerde Yoongi'nin kalbinin kaldıramayacağı kadar sevimli hareketlere sahip oluyordu.
"İçeri gelmek ister misin?" Kızın nazikçe sorduğu soruya oğlanın cevabı elbette olumsuz yönde olmuştu. Kıza veda etti, gerisingeri dönmek için hazırlandı. Arkasını dönerken, kızın kendisine ısrar etmesi için Tanrı'ya yalvarmıştı. Ve kız, kapısının önünden uzaklaşmakta olan çocuğun kolundan aniden tutup onu kendisine çevirdi.
Yoongi, Tanrı'ya hiç bu kadar şükran duymamıştı.
Şaşırmış gibi gözükmeye çalışarak kıza baktı. Kendisini gülümsetmek için midesinde çırpınan hislerini zorlukla zaptediyordu. Sakince, sordu. "Ne oldu?"
Bu zamana kadarki ilişkilerine dışarıdan şahit olan biri oğlanın kızı sevmediğini, kızın oğlana değer verdiğini düşünürdü. Ancak durum tam tersiydi, Yoongi iyi bir oyuncuydu.
"Üşümüşsün. Sana atkı getireyim."
Koşarak içeri girdi kız. Oğlanın kendisini bekleyeceğinden şüphesi olmadığından, başka hiçbir şey söylemeden kapıyı açık bırakmak ve içeri koşmak onun için kolay olmuştu. Kendi atkısını aldı çekmecesinden, rengi açık pembeydi. Oğlana çok yakışacaktı, saçlarıyla çok uyumlu olacaktı. Tabii, parfümüyle de.
Kapıya geri döndüğünde oğlanı bıraktığı yerde buldu. O gün oğlanın kızın yanına çömelmesi gibi; kız da, oğlana atkı takmak için parmak uçlarında yükseldi. Son hamle olarak burnunu sıkıca kapattıktan sonra geri çekildi.
"Seninki yıkanıyordu. Benimkini kullan." Kız, gülümsedi. Oğlan da gülümsemişti, açık pembe renkli atkı bunun gözükmesini önledi.
"Sorun değil, sende kalabilir."
Oğlanın yorgun bakışlarına baktı kız. Atkısının altını görebilseydi, oğlanın kötü hissettiğini düşünmezdi. Kalbini açıp inceleyebilseydi, oğlanın ondan sıkıldığını düşünmezdi. Aksine oğlan, kız boynuna pembe atkıyı sararken hata yapsın diye dua etmişti. Hata yapsın, ve biraz daha uzun süre kendisine yakın kalsın.
Kız şaşırdığından ne demesi gerektiğini bilememişti önce. Fakat sonra, bir çırpıda aklından geçeni söyleyiverdi. "Benimki de sende kalabilir."
Kız gülümsedi, oğlanın yorgun bakışlarına bakarken; hala atkısının altından gülümsüyor olduğunun farkında değildi. Israr etmek istedi. Yalnızca günaydın diyebilmek için kapısının önüne kadar gelen Yoongi'yi, içeri davet etmek ve dinlenmesini sağlamak istedi. Ancak Yoongi pek kabul edecek gibi durmuyordu.
Birbirlerine el salladılar, vedalaştılar. Merdivenlerden inen Yoongi'nin arkasından bakarken kız, oğlanın karar değiştirmesini ve içeri gelmesini istedi, Tanrı'dan. İlk defa, onunla daha fazla vakit geçirmek istemişti. Hala kararını değiştirmemiş olan Yoongi'yi arkasından izlemeyi sürdürürken kalbi çarptı. Korktu. Bunun yalnızca hoşlantı olmasını umdu.
Kapıyı kapattı. Daha fazla bakarsa, hislerinin kendisine karşı dürüst davranacağından korkmuştu. Kendine itiraf etmek onu korkutmuştu, böylesi iyiydi. Hislerinden kaçmak iyiydi.
Kızın kapıya arkasını dönüp mutfağa doğru ilerlediği sırada kapı çaldı. Kız yeniden arkasını döndü, koşar adımlarla kapıya gitti ve kapıyı açtı. Oğlan tam karşısında duruyordu.
Birkaç saniye öncesinin aksine sırılsıklam olmuş saçlarıyla.
Ve, çoktan ayakkabılarını çıkarmaya başlamıştı.
"Teklifin hala geçerli mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakura ga Saku「桜が咲くの駅」
Fanfiction⋯İlkbahar geldiğinde, benimle birlikte kiraz çiçeklerini izle.⋯ [93°yoongi] -042018 • tamamlandı • (Kitap kapağında ufak bir hata bulunmaktadır, doğrusu başlıktaki gibidir.)