Ertesi gün daha mutlu gitti istasyona, çünkü tren için gitmemişti, onun için gitmişti. Onun boyu uzundu. Belki yardım isterse, kız için kiraz çiçeklerinden koparabilirdi.
Önünde yalnızca bir haftası vardı artık. Bir hafta içinde çiçeklerden koparmazsa, çiçekler yeniden açsalar bile sahte olmuş olurlardı. Kız, zamanında kendi doğal ortamında yetişerek muhteşem bir görüntüye kavuşan ağaçtan istiyordu. Sonradan insanlar tarafından değişik yöntemlerle zorla açtırılmış çiçekleri, istemiyordu.
İstasyondaki soğuk metal koltuklara oturdu. Dakikalarca, belki de yarım saat boyunca adını bile bilmediği çocuğu bekledi. Genç çocuk, kızın daha önce hayatında gördüğü hiç kimseye benzemiyordu. Kız için, çocuk o kadar yüceydi ki; ona denk gelmesinin değeri bile bir çiçek koparabilmesi ile eşti.
Beyaz atkılı çocuk geldi. Ancak kızdan olabildiğince uzağa oturmuş, büyük ihtimalle kulaklarına takılı müziğe odaklanarak yeri izliyordu. Elleri ceplerindeydi. Kız uzun süre onu izledi, izlenildiğini hissettiğinde çocuğun rahatsız olup onu fark edeceğini düşündü. Fakat çocuk, yerinden kımıldamadı.
Kız cesaretini topladı. Yerinden kalkıp genç çocuğun önüne geçti ve eğilerek selam verdi. Çocuk başını kaldırdı, kulaklıklarından birini çıkarıp atkısının kenarına taktı.
Kız, hızla atan kalbinin onu daha çok heyecanlandırmasından dolayı, konuşmakta zorlandı. Parmağını kaldırıp sol tarafındaki ağacı gösterdi. Onlardan uzak olan ağacın yaprakları rüzgarla salındığı sırada çocuk da başını o yöne çevirmişti.
Kız heyecandan konuşamadığı halde çocuk onu anladı. Ayağa kalktı ve ağacın yanına doğru ilerledi. Kız hızlı adımlarla onu takip etti, çocuk ağacın önünde durduğunda o da durdu.
Çocuğun boyu, gerçekten de uzundu. Kızın zıplayarak bile yetişemediği dala kolunu uzatsa, eli daha yüksekteki çiçeklere değerdi.
Çocuk ellerini ceplerinden çıkarmadan ağacı izledi. Ağacın çiçekleriyle müthiş bir uyum içinde olan saçları, rüzgarın salladığı çiçeklerle birlikte, hafifçe savruldu. Yukarı kaldırdığı başını kıza çevirdi. Kız ona o kadar umutla bakıyordu ki; bir anlığına çocuk, koparmaya kıyamadığı çiçeklerden bir tanesini ona hediye etmek istedi. Tekrar ağaca çevirdi başını, bu ağaçtan çiçek koparması hiç kolay olmayacaktı. Çiçekleri koparmaktan nefret ederdi. Özellikle kiraz çiçeklerini.
Elini yukarıya doğru uzattı. Gerçekten de, eli kızın ulaşamadığı dallara ulaşıyordu. Kız bunu gördüğü anda kalbi sevinçle çarptı, ellerini ağzına kapatıp şaşırdığını belli eden bir ses çıkardı. Çocuk kızın tepkisine karşı her ne kadar kahkahalarla gülmek istese de kendini tuttu, bir kiraz çiçeğinin canına son vermek üzereyken gülmesi saygısızlık olurdu.
Çiçeklerden en güzelini seçip kopardı çocuk, kalbinin en tozlu köşesinin ürperdiğini hissetti. Kızın tepkisiyle biraz olsun canlanan yüzü, anında yeniden soldu. Belli etmemeye çalışarak çiçeği kıza uzattı. Kız, o anda, dünyanın en saf mutluluğunu yaşayan insandı belki de. Ancak çocuk, derinlerde hissettiği acının en saf halini taşıyordu kalbinde.
Hatırladıklarını, kendine unutturdu. Kızın mutluluğundan güç almayı denedi, tebessüm etti ve yine ona kızarcasına konuştu. "Bu ilk ve son. Bir daha çiçekleri koparma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakura ga Saku「桜が咲くの駅」
Fiksi Penggemar⋯İlkbahar geldiğinde, benimle birlikte kiraz çiçeklerini izle.⋯ [93°yoongi] -042018 • tamamlandı • (Kitap kapağında ufak bir hata bulunmaktadır, doğrusu başlıktaki gibidir.)