Hye-Sun birden giriş tarafa doğru hızla yürümeye başladı.Uzaktan bir bayan göründü. Tatlı bir gülümseme vardı yüzünde. Hoş, dik duruşlu ve sıcakkanlı...
Hye-Sun bayana sevinç dolu gözlerle bakarak:
_ Demek geldin. Beni kırmadığın için teşekürler...
Ayten, Hye-Sun'a tatlı bir gülümse ile bakarak:
_Zaten ülkeme gidecektim.Seni uzun yıllardan beri görmemiştim.Ne güzel bir raslantı oldu dimi?
Hye-Sun beni arkadaşlarının yanına götürdü. Hepsi ile teker teker tanıştırdı. Güzel bir ekibe katılmak ve yıllardır monoton hayatıma renk katma fırsatı beni heyecanlandırdı. Sonunda gitme vakti gelmişti.Herkeste büyük bir heyecan vardı.Özellikle Chi Hoon ayrı bir heyecana kapılmıştı.Türkiye'ye gitmeyi benden daha çok istiyor gibiydi.Sanki benim ülkem değil onun ülkesi. Uçak nihayet kalktı. Ben Hye-Sun'un yanında oturdum. Bana onlara nasıl yardımcı olacağımı anlatıyordu. Arkada Chi ve Eun Hye ağız dalaşına girmişlerdi. Gülümsedim Hyun ise yanlız oturmuş ve düşüncelere dalmıştı.Dertli olmalıydı bundan eminim.
VE TÜRKİYE'DEYİZ.....
Nihayet güzel ülkeme varmıştık. On iki saatlik uzun yolculuk bizi epey yormuştu. Onları İstanbul Pendik'te hepimize yetecek kadar yer bulunan evime götürdüm.Önce itiraz ettiler ama yoğun ısrarlarıma daha fazla dayanamayıp kabul ettiler.
Sabah ilk Chi Hoon kalkmıştı. Masa başına geçmiş belgelerini gözden geçiriyordu. Sabah kahvaltısını hazırlayıp onları sofraya davet ettim. Hepsi sofraya teşrif etmişti Chi bey hariç. Onun bulunduğu masaya yaklaşarak:
_Hade bir şeyler yiyin. Bizleri zorlu bir gün bekliyor.
Chi bana dönerek:
_Lütfen, bir şey yemek istemiyorum. Ben böyle iyiyim.
Onu zorlamak için harekete geçecekken Eun Hye, Chi Hoon'un kolundan tutarak:
_Hade ama bir şeyler yemelisin. Bir kendine baksana. O kadar zayıfsın ki afrika kaçkınına benziyorsun.
Chi belgelere bakmaya devam ederek:
_Beni sinir ediyorsun laflarınla. Çekil başımdan!
Eun Hye umursamaz bir tavırla:
_Hade ya (!) sapsın işte sap. Sonra ukala ayrıca komik olduğunu sanıyorsun. Espiri yaptığında haber vermeyi unutma.
Chi Hoon, Eun Hye'ye bir nefes kadar yaklaşarak:
_Senden hoşlanıyorum.
Kız bir anda buz kesildi.Hiç beklemediği bu laf karşısında ne diyeceğini şaşırdı. Alay mı ediyordu acaba? Niyeti neydi bu sapın? Kız düşüne dursun Chi bıyık altından gülüyordu.Sonra kahvaltı masasına doğru yöneldi. Hiç bu kadar farklı bir sabah kahvaltısı görmemişti. Hyun o sırada aşağı indi büyük bir ağır başlılıkla. Hye-Sun mutfakta bana yardım ediyordu. İçimden iç geçirerek:
_Ah ne hanımefendi kadın!
Yüzünde buruk bir gülümseme var. Biliyordum ki bu Min Ho'nun verdiği buruk acı yüzüne yansımıştı.Çayları da artık hazırdı. Birlikte masaya oturduk. Eun-Hye çalışma masasının başında heykel gibi çakılı duruyordu. Annesi şaşırarak:
_Ne oldu bu kıza böyle!
Sonra kızına seslendi:
_Annecim gelsene hade çay soğudu.
Gülümsedim Hye-Sun'a dönerek:
_Aynı bir türk gibi konuştunuz.
Birlikte gülüştük Eun-Hye yanımda oturdu. Sofradaki zeytinleri görünce şaşırdı. Hemen bir tane ağzına attı ben telaşla:
_Dur onlar leblebi değil! Koca çekirdeklerini ayırmalısın.
Eun Hye birden öksürmeye başladı. Sırtına yavaşca vurarak boğazında kalan zeytinin çıkmasını sağlama başladık. Son sırtına vuruşumda zeytin uçup Hyun'un alnının ortasına isabet edecekken Chi bir hamlede yakaladı zeytini. Hyun Chi'ye:
_Aslan kardeşim, dedi.
Chi gülümsedi. O da bir zeytini tattı. Yüzünü buruşturarak:
_Bu ne! Çok acayip bir tadı var.Sevmedim doğrusu.
Eun Hye:
_Evet, bende katılıyorum.
Chi:
_Olamaz ilk defa aynı fikirdeyiz. Ben düşündümde çok beğendim zeytinin tadını.
Kız:
_Aissh gıcık!
Hyun dalmıştı elimi gözlerinin önünde sallayarak:
_Dünya'dan Hyun'a!
Hyun birden:
_Ah özür dilerim dalmışım.
Hepimiz Min Ho'nun bulunduğu hapishaneye gitmek için hazırlandık.Eun Hye kısa kot şort ve askılık bir elbise giymişti. Chi Hoon onu öyle görünce sinirlendi:
_Hey kızım! Sen avukat olduğuna emin misin? Şu kıyafetine bak bir! Böyle kapı önüne çıkmana izin vermem.
Hyun ve ben gülümsedik. Annesi ETİ BENİM KEMİĞİ SENİN tavrındaydı.
Eun-Hye:
_Allah Aşkına! Sanane ya? Nasıl giyeneceğimi sana mı soracağım?
Chi:
_ Çok fazla dikkat çekmek istemiyorum. Ciddi ol biraz. Tatilde değilsin!
Ben söze karışarak:
_Chi bey şu an sizi bir türk erkeğinden farksız görüyorum bravo!
Chi:
_Şuna bir çarşaf verin de öyle gelsin.
Birden büyük bir kahkaha tufanı koptu. Hyun yere yıkılmamak için kendini zor tutuyordu.
Eun Hye:
_Aaa tamam yaa! Çok uzadı bu iş. Ben kıyafetimi değiştirsem iyi olur. Yoksa ilerleyemeyiz bu gidişle.
Biraz sonra güzel bir kot pantolon üzerine uyumlu bir buluz giymişti. Chi'ye dönerek:
_Şimdi gelebilir miyim? Patron!
Chi başını evet anlamına gelecek şekilde salladı. Hyun kendi aleminde düşünceler arasında kaybolmuştu.Kendi kendime '' Hyun'un bir derdi var ama ne? '' dedim.
Arabamı Hyun kullanıyordu. Çok iyi bir sürücü olmalı ki İstanbul'un zorlu trafiğinde iki saatlik yolu bir bucuk saatte aştık.Hepimiz Zeytin burnundaki ceza evine gittik. Onlara elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyordum. Eun-Hye o kadar soru soruyordu ki İstanbul hakkında ''yeter artık kes saçma sorularını'' dememek için kendimi zor tutuyordum.Sonra bir zamanlar ki halimi hatırladım. Ben ondanda beterdim. Her şeyi merak eder ve sorardım.Ceza evinde Min Ho 'nun çıkmasına daha bir hafta vardı. Min Ho çağırıldı ve parmaklıklar arasından bize baktı ilk dikkatini Hye-Sun çekti:
_ Senin burda ne işin var! Defol ! Yüzünü görmek istemiyorum.
Hyun,Min Ho'ya:
_Lütfen sakin olun.
Min Ho sinili bir şekilde Chi ve Hyun'a bakarak:
_Sizlerde kimsiniz. Yeni işe yaramaz polis züppeleri mi? Niye geldiniz? Cezam bitiyor artık her şey boşuna.
Chi babasının hala eskisi gibi güçlü bir şekilde görmüştü. Korecesi biraz komikleşmişti. Babasına sevgi dolu bir sesle:
_Baba! Babam! Beni tanımadın mı?
Mn Ho beynine kurşun gibi gelen bu kelime karşısında:
_ Baba mı? Sen sen Chi Hoon'um musun? Öldüğüne hiç inanmadığım oğlum musun?
Chi parmaklıklar arasında elini babasının elini tutaarak:
_Baba ben ölmedim. Seni o kadar çok özledim ki...
Chi'nin gözlerinden oluk oluk yaşlar akıyordu. Hyun, Hye-Sun, Eun-Hye ve ben onları yalnız bırakmak için en köşde bulunan sandalyelere oturduk.
Chi ve babasının o hali görmeye değerdi. Ne kadar da mutlu olmuşlardı. Chi, bizleri çağırdı.
Hye-Sun çok utanıyordu. Önce gelmek istemedi sonra toparlanıp yanımıza geldi.
Min Ho:
_Seni kırdığım için üzgünüm. Evlat acısı hiç bir şeye benzemiyormuş. Seni anlayamamıştı o zaman.
Hye-Sun gözyaşlarını silerek:
_Ben ben üzgünüm.
Min Ho gülümseyerek:
_Biliyorum.
Chi Hyun'u babasına gururla göstererek:
_Bak babam. Senin yokluğunda beni kollayan o kişi.
Min Ho genç delikanlıya dönerek:
_ Yokluğumda oğluma ne kadar da iyi bakmışsın. Sana borcumu nasıl öderim ben.
Hyun:
_Lütfen böyle şeyler demeyin. O beni zor ve acı günlerde tesselli kaynağım oldu.Yaşamıma renk kattı. Mükemmel bir oğul yetiştirmişsiniz.
Chi gülümsedi:
_Beni şımartma abi. Ikiniz benim için çok önemlisinz
Eun-Hye Min Ho'ya hayranlıkla bakarak:
_Çok yakışıklısınız. Chi için fazla yakışıklı bir baba.
Min Ho gülümsedi:
_Merhaba sen o güzel küçük kız olmalısın.
Eun-Hye:
_Ben büyüdüm artık.
Chi sözü keserek:
_Hıı ne demezsin!
Onlar konuşurken bende görevlilerden biraz daha fazla izin koparmaya çalışıyordum ama nafile. Artık onlara gitmemiz gerektiğini söylesem iyi olurdu.Onların yanlarına giderek:
_Malesef bize verilen zaman kısıtlı. Vedalaşmanız gerekiyor.
Chi babasına baktı:
_Baba yarın tekrar geleceğim. Seni çok seveen oğlun bir daha ayrılamıza izin vermeyecek.
Min Ho oğlunun elini sıkıca tutarak:
_Hiç kimsenin bunu yapmasına izin verneyeceğim hiç kimsenin...
Hyun'a dönerek:
_Sen dünyada eşi az bulunan bir insansın.
Hyun lafı bölerek:
_Lütfen beni utandurmayın. Kendinize iyi bakın.Gerçekten Chi'nin anlattığı kadar mükemmel bi babasınız.
Hye-Sun da kısa bir konuşmadan sonra ordan ayrıldık. Vakit öğleydi ve hepimiz acıkmıştık.Eun Hye karşıda ki rstorantta durup yemek yemek için ısrarlarda bulundu.Doğrusu bende ona katılıyordum. Çok özlediğim türk yemekleri önümüze konuldu.Eun Hye yemekleri iştahla yiyordu.Diğerleri de yemeklerimizi beğenmişti.Doğrusu bu benim çok hoşuma gitmişti.Hyun birden tedirgin babaışlarla arkada bulunan sofrayada ki kişilere baktı.
Chi Hyun'un bu durumunu farketmişti. Oda tedirgin oldu ve bize dönerek:
Sizler hemen eve geri gidin.
Eun-Hye şaşırarak:
_Ama daha yemeğimi bitirmedim ben.
Hye-Sun çantasını eline alarak ayağa kalktı:
_Burdan gitsek iyi olur.
Üçümüz ayağa kalkıp dışarı çıktık.Hyun ve Chi içerde kaldı. Ben ve Eun-Hye bu durum karşısında çok şaşkındık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seul'den İstanbul'a Kanlı Hesaplaşma
FanfictionLee Chi Hoon:Narkotikten sorumlu bir komserdir.Babasının intikamınını almaya söz vermiş hırslı bir gençtir. Lee Min Ho: Lee Chi Hoon'nun babasıdır.O da narkotikten sorumlu bir komserdir. Kim Hyun Joong:Lee Chi Hoon'un can yoldaşıdır.Sokak dövüşlerin...