-9 Ocak 438-
Ölüyorum, sanırım bu yaradan ziyade soğuktan donarak öleceğim. Vücudum ağırlaşıyor,kendimi taşıyamıyorum, Sanırım bu son sözlerim ,diyecek bir şeyim kalmadı, tek isteğim beni unutmaman....
-17 Haziran 437-
Sabahın erken saatleriydi. Yine erkenden kalkıp ateşini yakmış,dünkü avından kalan et parçalarını ateşte çevirmek için çubuklara takmıştı.Uzun,parlak, kahverengi saçlarını bir ip yardımı ile bağlıyordu,Gözleri yine sabah güneşi ile buluşmuş ve yemyeşil olmuştu.
Onu her zamankinden daha farklı görüyordu oğlu Sivta,sanki onda farklı bir enerji vardı,Babasına olan güveni bir kez daha artmıştı,nede olsa ondan başka kimsesi yoktu.
"Tanrılar gününü güzel kılsın baba," dedi Sivta uykulu bir sesle.
"Sivta, oğlum.Günaydın, bu güne hazır mısın bakalım?"
Bu gün tamamen aklından çıkmıştı,Babası için bu önemli günü nasıl unuturdu? Belli etmemeye çalışarak:
"Tabi baba,her zaman" diyerek geçiştirdi.
Muara'nın büyük,nasırlı elleri ateşin başında etlerle uğraşıyordu. Oğlu Sivta ise derenin kenarına geçmiş,kıyafetlerini giymeye çalışıyordu. Muara etten bir parça koparıp tadına baktı,1 günlük olmasına rağmen yaz sıcağında hafiften çürümüş olan et aç karnına midesini bulandırmıştı.
"Bu geyikler artık yenmiyor,en iyisi ben gidip bir etrafa bakayım,belki bizi doyuracak bir şeyler bulurum ha?"
"Tamam baba,yardım gerekirse seslenmen yeter" dedi.
Küçük evlerinin sağ tarafındaki kulübe tarzı yerden yayını ve sadağını aldı Muara. Yeterli ok var mı diye kontrol ediyordu,kendi kendine "8 ok var,sanırım yeterli olur." dedi.
Basit bir av olacağını düşünerek yanına sadece hançerini aldı,kılıcını kendisine yük etmek istemiyordu. Sivta babasının gittiğini farketmemişti bile Ateşin yanına oturup kılıcını bilemeye başladı. İçinde bu günle alakalı korku ve endişe vardı. Derin düşüncelere daldı,babasına tüm benliği ile inanıyordu ama ya kehanet gerçek değilse?, Ya Tanrılar bu lütfu kimseye bahşetmesse?, Kafası çok karışıyordu...
Kehaneti yeniden hatırlamaya çalıştı,
"Sekiz demirci dövdü gökten gelen yıldızı, Yedi yıl sürdü erimesi çeliğin, Altı kadim savaşçı kullandı bu demiri, Beş savaş gördü Dört asırda bu kılıç, Üç dağın arasına, İki tane kayan yıldızın altına, bir yıl kazılarak gömüldü toprağa"
Acaba cidden babasının düşündüğü dağlar o dağlar mıydı? Bunun dışında yıllardır kılıcı arayan binlerce kişi olmuştu. Doğru zaman olsa yeri, doğru yer olsa zamanı tutturamıyorlar ve geri dönemiyorlardı. İşte içindeki korku bu yüzdendi,"ya geri dönemessek? Bir kılıç için değer mi?" diye düşündü, "ama basit bir kılıç değil" dedi kendi kendine. Söylentilere göre bu kılıcı her kim bulursa sonsuz kuvvete kavuşacak, yenilmezliği ile her şeye sahip olacak, orduları dize getirecek, tüm klanları birleştirip "Büyük Lider" olacaktı.
"Saçmalık,ben hiç klan görmedim," dedi umursamaz bir tavırla.Babasına sormaktan çekiniyordu çünkü daha önce denemişti,ne zaman klanlar hakkında soru sorsa babası bu konu hakkında tek kelime etmek istemiyordu ve siniri gözlerinden okunuyordu.
Sonunda Muara dönmüştü. Sırtında iplerle bağladığı bir boz geyik vardı. Boynuzlarını kırmıştı ve onları da biri iple kemerine tutturmuştu.Geyiği ortaya bırakıp:
"Hadi oğlum, derisini yüzmeye başla,benim de kılıcımı bilemem lazım, biliyorsun bugün bir yola çıkıyoruz," dedi.
Sivta artık cesaretini toplamıştı, ya şimdi ya asla diye kendi kendine söylendi.
"Artık yolculuğa çıktığımıza göre bana klanları anlatman gerekiyor baba",dedi.
"Sivta!,bu konuyu konuşmuştuk,"
"Hayır baba, bana hiç bir şey anlatmadın,seninle gelmeyi bende istiyorum fakat aklım karışık,"
"Israr etme!, hem nereden çıktı şimdi bu, açlıktan ölmeden önce şu geyiği hallet bakalım," dedi sinirli bir sesle.Sivta'nın yüzü asıldı ve sadece "Tamam" diyebildi. Sadağını ve yayını bırakmaya giden Muara, oğlunu izlemeye başladı. Oğlu onun dünyadaki tek şeyiydi, en değerlisi, en kıymetlisi, arkadaşı ,canı, kanı...
Onu çok seviyordu ve onun üzülmesine dayanamazdı. Yavaşça yanına gidip ateşin dibine oturdu. Derin bir nefes alıp,
"Madem artık bir yola çıkıyoruz,sana anlatmam gereken şeyler var oğlum," dedi. Sivta heyecanlanmıştı "Gercekten artık anlatacakmısın?"
"Evet oğlum, bak, uzun zamandır düşünüyordum ama doğru zamanı bekledim, bana kızmadın değil mi?" dedi mahçup bir edayla. " Hayır baba, kızmadım" dedi Sivta, hikayeyi öylesine merak ediyordu ki hiç bir şey dinlemek istemiyordu.
"Bundan uzun zaman önce,insanlar hayvanları zaptedemez olmuştu. Her tarafta ölümler ,leşler kol geziyordu. Artık insanların canını sıkan bu duruma bir son verilmeliydi. Bir grup insan, birlikte daha güçlü olup onları zaptederiz fikri ile birleştiler ve böylece ilk klan kurulmuş oldu. Liderleri Yüce Nitmar önderliğinde kurulan Nitmar klanı uzun yıllar boyunca insanları toplayıp katledilmelerini önledi, fakat klan çok kalabalıklaşmıştı, avları yetmez, çadırlar dar gelir olmuştu. İmkanların kısıtlı olduğunu anlayan Nitmar, en yakın dostlarına danıştı. Tartışmalar sonucu yeni klanlar kurulmasına karar verdiler. Nitmar klanını kurarken Yüce Nitmar'ın yanında yer alan beş arkadaşı arkalarına insanları alarak dört bir yana dağıldılar. Aynı şekilde o klanlarda kalabalıklaşıp dağılmaya başladılar, yıllar geçtikçe her şey değişmeye başladı, kaynak yetersiz oldu, insanlar doymayı bilemez oldu, araya giren kıskançlık yüzünden ilk başta hayvanları engellemek için kurulan klanlar sonradan insanların birbiri ile olan savaşı haline gelmişti. İlk klan lideri Yüce Nitmar, sorumluluğu kendinde hissediyordu. En büyük topraklara sahip klan onunkiydi ve en çok kıskanılan da tabiki oydu. Yıllarca süren savaşlar sonucunda Nitmar barışcıl bir yolla savaşları bastırdı ve Yüce Nitmar adını aldı.
"Ne yani, klanımızın adı Yüce Nitmar'dan mı geliyor?" dedi şaşkın bir sesle.
"Sadece klanımızın adı değil oğlum, kanımız da ondan geliyor, Ben Yüce Nitmarın varisiyim, sen de benim varisimsin. Klanları birleştirmek bizim kanımızda var oğlum.
Sivta olanlara anlam veremiyordu, bu kadar klanı bu yaşına kadar hiç görmemesi mi daha şaşırtıcıydı, yoksa lider soyundan gelmesi mi?, veya neden babası neden şu anda klan lideri değil di ?. Aklında çok fazla soru vardı.
"Ben , anlamıyorum..."
"Bak oğlum, bunu tam on dokuz sene önce öğrendim, yani annen sana hamileyken. Şu anki klan lideri Jao'nun babası, deden Sivta'yı öldürerek klan lideri olmuş, haklarımızı elimizden alıp soyu hiçe saymış ve kendini lider ilan etmiş. Bunu öğrendiğimde ilk olarak annen Yura'ya anlattım. Daha sonra Jao'ya söylemek için plan yaptım. Jao'nun beni dinlemeyeceğini düşünerek yanıma adamlarımı almak için çabaladım. Adamlarımı alıp oraya gittiğimde konuşmaya başladım, kendimi açıklamama izin vermeden beni klana ihanet ile suçladılar. Daha sonra annen ve beni klana dönmemek üzere uzaklaştırdılar. İşte o gece sen dünyaya geldin, adını deden Lider Sivta'dan alıyorsun. Annen Yura sen doğduğun gece öldü, o günden beri klanıma dönemiyorum"
"İşte bu yüzden kılıcı bulmak istiyorum,klanımıza dönmek ve onlara Nitmar soyunu göstermek için, ve göstereceğim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUARA''Geçmiş hayatımın hatıraları''
FantasyReenkarnasyona inanır mısınız? Hikayemde geçmiş hayatımdan aklımda kalan izleri birleştirerek ortaya çıkardığım bir kurguyu anlattım.