Cadı Kazanı

53 1 0
                                    

Odanın içini birdenbire saran sıcaklık tüylerini ürpertmişti iki arkadaşın. Muara'nın gözlerindeki yaşlar yanaklarından akarken sanki dostunun gözlerine varıp onlarla birleşmek için can atarcasına hızlı akıyordu. Servi de aynı duyguları paylaşıyordu ama dişlerini ortaya çıkaran yüzündeki o garip tebessüm hiç gitmiyordu. Sanki dostunun buraya geleceğini hep biliyor ve buna şaşırmıyor gibiydi fakat onunda gözlerindeki yaşlar yerinde duramıyordu. Yıllar sonra gördüğü dostunun yaşlanması onu kederlendirmiş, onu kanlı canlı görmek mutlu etmiş, yanında ise gençliğindeki Muara'nın tıpkısını görmek onu şaşırtmıştı, yani tüm bu duyguları ve düşüncelerini yüzünden okunuyordu.

Daha fazla dayanamayıp birbirlerine sarıldıklarında içlerindeki o gençlik heyecanını yeniden hissettiler fakat yorgun bedenleri şen şakrak dans etmek için uygun değildi. 

"Aman tanrılar!, Servi ! yaşadığına inanmak çok zor, ben...."

"Muara, şu haline bir bak , yaşlanmışsın, bir de oğlun olmuş, kaç yıl oldu? on sekiz mi?"

"Uzun zaman oldu kardeşim ama sen hala aynı görünüyorsun, bu işleri bırakmayacağını biliyordum, bırakmasaydın seni burada bulamazdık, iyi ki de bırakmamışsın."

"Bedenim aynı duruyor olabilir dostum, ama ruhum yaşlandı, belki de fazlaca yaşlandı,"

"Burada ne yapıyorsun, bizi nasıl çağırdın, sen?..."

"İçeri geçelim, sana herşeyi anlatıcam, hem biraz soluklanırsınız ha?, şarap içersiniz değil mi?"

Muara'nın yüzü gülümsemeyle dolmuştu,"Şaraptan vazgeçemessin demiştim sana" diyerek dostunun sırtına kolunu attı ve beraber içerideki odaya geçtiler.

Akşam çökmüştü. Odanın içerisine girer girmez tütsü kokuları burunlarıyla birleşmişti. Her yerde tılsımlı yazılar, bir sürü çuval tuz, onlarca mum, keçi kafaları ve kendir ipleri ile süslenmiş duvarları gördüler. Servi mumlardan en büyüğünü alıp masanın ortasına koydu ve parmak şıklatıp yaktı. Muara'nın tam karşısındaki mindere oturup Sivta'yı süzmeye başladı.

" Şuna bak , on sekizindeki Muara'nın kopyası sanki, fakat gözlerini annesinden almış, Tanrılar onu bağışlasın, Yura , iyi kadındı, belki de en iyisi, onun için yıllardır dualar ediyorum Muara, ve tabi sizin için, sizi buraya getirebilmek için tüm yaşam enerjimi harcamak zorunda kaldım, bir yıldır hastalıklarımı atlatmaya çalışıyorum, o anahtarı göndermek kolay olmadı, fakat yanlış anlama, bunu başınıza kakmıyorum, sadece sizin için uğraştığımı bilmenizi isterim, nede olsa sana ölene kadar kardeşiz demiştim değil mi?"

" Servi, olanlara anlam verememem sence normal mi? , bize her şeyi anlatman gerekiyor , nasıl yaşıyorsun, nasıl yaşlanmadın, neden bu evdesin, ben , ben anlamıyorum."

" Kardeşim, sana olanları anlatacağım ama önce bir şey soracağım," boynuzlardan yapılma bardaklara şarapları doldurmak için şişeyi aldı Servi. Kapağı açtığında odaya yayılan kırmızı üzüm kokusu daha şimdiden onları mayhoş etmeye başlamıştı. Şarabından bir yudum aldıktan sonra sözüne devam etti:

"Filip sizi rahatsız etmedi değil mi?" 

Ne sorduğunu anlamayan bir bakış atan Muara şarabın tadı ile kendine gelmeye başlamıştı. bu esnada içerden gelen çan sesi ilke irkilmişti Sivta. Meleme sesi ile birlikte odaya giren uzun sakallı, gece kadar siyah tüylü, boynuzları bir insan kafası kadar olan bir keçi göründü.

" İşte, dostum Filip,  hadi ama Muara, Filip'i hatırlamıyor olamassın."

Muara biraz zihnini kurcalamaya başladı , Filip, Filip, Filip. Sonunda aklına gelmişti. Gençken beraber aldıkları  ve adını Kara Filip koydukları bu keçi o olamazdı. Keçilerin bu kadar sene yaşadığını sanmıyordu.

MUARA''Geçmiş hayatımın hatıraları''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin