Sivta

13 1 0
                                    

Muara gözlerini açtığında soluk gri tavanlı bir evdeydi, etrafından gelen sesleri tanıyor ama ne konuştuklarını bir türlü anlayamıyordu. Sanki uyanmış fakat bilincinde kaybolmuş gibiydi.Sağ tarafından gelen bir ses onu uyandırdır. "Muara, seni suratsız , hadi uyan, amma nazlı çıktın sende be" . Bu eski dostu Bakhenu'nun sesiydi, sanki onunda dalga geçtiğini anlamıyormuş gibi sinirlendi Muara ama öfkesi hemen geçtiği için ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.

" Bakhenu , ben anlamıyorum, artık kafayı sıyırmamak için kendimi zor tutuyorum, neler oluyor, beni nasıl buldun, nasıl hayattasın, bu ordu kimin?. Ben .. be...

"Şşş, sakin ol kardeşim, sana herşeyi anlatıcaz fakat önce Sivta'nın dönmesini bekleyelim."

"Sivta'mı , o nerde , nereye gönderdiniz, yalnız başına?"

"Yapma dostum, o çocuk değil, biraz kafasını dinlemek iyi gelecektir diye düşündük, biliyorsun onun kafası senden daha karışık"

Derken Sivta'nın gölgesi odanın kapısına vurdu ve içeri giren genç adamın gözlerindeki yaşları farkeden Muara oğluna doğru yürümeye başladı. " Neler oluyor oğlum, neyin var ha?"

Daha da hıçkırarak ağlamaya başlayan Sivta'nın ağzından dökülen iki kelime ile odayı sessizlik sardı.

"Seni hain!" Bana anlattığın onca hikaye, onca efsane , sen nasıl bir adamsın"

Olanlara anlam veremeyen Muara ağzı açık bir şekilde oğlunu dinlemeye devam etti.

"Sen kendini Nitmar'ın varisi sanıyorsun değil mi ? Hayır baba, o benim, kehanette benim üzerime , artık taşlar yerine oturuyor , sen bunu haketmiyorsun, sen , sen hiçbirşeyi haketmiyorsun, ben gidiyorum , sakın peşimden gelmeyin yoksa hepinizi öldürürüm,.

Sivta'nın bir anda çekip gitmesiyle birlikle Muara gözyaşlarına boğuldu, bu çocuğa neler oluyordu, nasıl bu kadar ağır konuşabilirdi? sanki birdenbire içine bir şeytan kaçmış gibiydi, günlerdir olan davranışları herkesi işkillendirmişti fakat bu kadar ileri gidebileceğini kimse düşünmemişti.

"Ben , onu ben böyle eğitmedim, o kötü biri değil, .."

Odadaki herkes toparlanmaya başladı, belli ki Sivta'nın peşine düşeceklerdi, Muara'yı acele ile sakinleştirip hazırlanmasına yardım ettiler,atlarına binip dağa doğru gitmeye başladılar, sonunda Muara kaderi ile yüzleşmek için son yola girmişti fakat oğlunun söyledikleri kafasından çıkmıyordu, dediği doğru olabilir miydi ? aklındaki soruları gür bir ses böldü.Bu Bakhenu'nun sesiydi.


"Muara, ayak izleri gösteriyor ki oğlan burdan yürümüş, tam olarak büyük mağaraya doğru, hadi hızlı olup onu bulalım ve sakinleştirelim yoksa geri dönüşü olmayan bir yola girebilir,sonuçta oradaki laneti ancak sen kaldırabilirsin''

Yıllardır o mağaraya girmeye çalışıp geri dönemeyen insanların sayısı aklına geldikçe Muara'nın kalbi daha da hızlı atıyordu.Yol boyunca oğlundan başka bir şey düşünmez oldu,neler oluyordu?Kendinden şüphelenmesi için oğlunun ona sırt çevirmesi mi gerekiyordu, bunu hiç düşünmediği için kendine kızdı, onun da kafası en az oğlu kadar karışmıştı. Sonunda mağaraya vardılar ve tam girişte yerde oturan Sivta'yı gördüler.Ağlamaktan canı çıkan oğlan babasını görür görmez koşarak ona sarıldı ve "Özür dilerim , özür dilerim ben , ben ne dediğimi bilmiyordum , baba beni affet, lütfen baba lütfen"

"Sivta, sana nasıl kızarım, seni anlıyorum, bu olaylar ikimizi de çok yordu, bazen böyle şeyler olur oğlum," dedi ve oğlunu sıkı sıkı sardı.Sivta artık ne karanlık sesi duyuyor ne de görüyordu,sanki huzuru bulmak bu kadar kolaymış gibi babasına yalvarmaya başladı

''Baba yalvarırım, bu işi bırakalım, kılıcı da klanı da batsın! Ben çok yoruldum,sana anlatamadığım şeyler var ama bana güvenmen lazım ,'' dediği anda silüeti tekrar gördü, ona parmağı ile susması gerektiğini gösteren bir işaret yaptı ve Sivta sustu.

"Bak , sonunda amacımıza ulaşmak üzereyiz, klanlarımızı birleştirebileceğiz, geldik oğlum, geldik."

"Baba, burada kılıç falan göremiyorum, ben.. ben çok korkuyorum, sürekli biri benimle konuşuyor baba, kulağımda , hep yanımda , yardım et baba" diyerek ağlamaya devam eden Sivta birden ayağa kalktı ve," hadi, yapalım şunu baba, hadi" diyerek babasının kollarından tutup onu da kaldırdı. Arkalarındaki arkadaşları ve askerler Muara'ya o kadar ümit bağlamışlardı ki sanki o mağaradan tanrı olarak çıkacakmışcasına bekliyorlardı. Muara oğluna baktı ve ;

" Şimdi ,  yapmamız gereken şey kapıyı bulmak...." dedi.

MUARA''Geçmiş hayatımın hatıraları''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin