Karanlık

22 1 0
                                    


Muara, Bahkenu, Samir, Borkhen, Sivta  hepsi dakikalardır bir anahtar deliği veya bir kapı kolu arıyorlardı fakat hepsi biliyordu ki böyle değerli bir silah bu şekilde basit bir kapı ardına gizlenemezdi. Muaranın aklına bir fikir gelmişti, kılıcın bir diğer ismi ise aydınlık kılıcıydı, tabiki de kendini göstermesi için belli bir aydınlık lazımdı fakat bu aydınlık somut bir ışık olmamalıydı, arkadaşlarını yanına çağırdı ve onlara danıştı , onlarında belli bir fikri yoktu ama Muara hala bir yolu olduğunu biliyordu, tam o sırada arkalarından gelen sesle irkildiler, " İşte tamda zamanı, bu kesinlikle Jao piçi olmalı" dedi Bakhenu yüksek bir sesle. Fakat gelen Jao değildi, gelenler Yibeka ve goblin ordusuydu. Yanlarında Ceruna ve kuzenleri de vardı.

Hızlıca mağaranın girişine gelip," Muara , işte sana Kral Yibeka ve ordusunu getirdim" dedi güzel kadın naif sesiyle. Yibeka araya girip, " Evet, doğru duydun, artık kralım, babam sizlere ömür, ama hizmetizdeyim Muara," dedi. Muara da ona teşekkür edip Ceruna'ya sarıldı. " Bak, sonunda geldik , artık zamanı geldi.

Doğudan doğan güneş ışığı mağaranın tam içine vurdu ve bazı yazılar görünmeye başladı, Muara yazılara dikkatlice baktı ve okumaya başladı.

" Girmelisin içeri, görmelisin gerçeği, fakat ödenmeli bedel, gitmeli en sevdiği,"

En sevdiği mi ? Nasıl yani diyerek babasına baktı Sivta. Muara yere doğru başını eğip " Benim zaten en sevdiğim yıllar önce gitti "diyerek buruk bir gülümseme ile oğluna baktı. Ve içinden tekrar etti, "en sevdiği, en sevdiği, en sevdiği, " "Tabi ya , buldum ," diyerek yanından hiç ayırmadığı kurt başlı kolyesini çıkardı,." İşte bu en sevdiğimden yanı karımdan kalan son şey dedi ve kolyeyi güneşe doğru tuttu, güneşten kolyenin üstüne vuran ışık kurdun gözlerinden yansıdı ve duvarda küçük bir kol göründü, kolu yavaşça indiren Muara kapının açıldığını gördü ve "Zamanı geldi, " diyerek oğlunun omzuna kolunu attı ve içeri doğru girdi, arkasını dönüp dostlarına ," hadi, siz gelmiyormusunuz?" dedi,

"Bu senin kaderin Muara , kılıcı bul ve yanımıza dön "dedi Samir güven veren bir ses tonu ile.Daha sonra ordumuzu alıp Jao'nun sonunu getirelim''

Diğerleri de Samir'e katılıyormuşcasına kafaları ile onayladı ve Muaraya el salladılar.

"Sivta, içeride bizi nelerin beklediğini bilmiyoruz, kılıcını yanından ayırma ve gözlerini dört aç!"

"Sen hiç merak etme baba, ben her şeyi biliyorum" dedi ve gülümsedi.

Muara bir meşale yaktı ve mağaranın içine doğru ilerlediler. ilerledikçe bir enerji hisseden Muara huzursuzlanmaya başladı. İleride görünen ışık yaklaştıkça gözlerini almaya başlamıştı, daha da yaklaştıkça bunun kılıç olduğunu farkettiler. " Aman tanrılarım, sonunda, sonunda bulduk"

Sivta babasına döndü ve donup kaldığını farketti,sanki zaman durmuş ve mağara başka bir boyuta dönmüştü.Derken karanlık silüet tekrar göründü. 

'' Sivta, sonunda amacına ulaştın''

''Ne amacı? ben seni anlamıyorum, gücümü kullandım ve bir şeklide kılıca ulaştık ama bunları yapan ben değilim, benliğimi anlamıyorum, her şey çok hızlı, ben artık dayanamıyorum''

''Hayır, güçsüz gibi davranma, ne yapman gerektiğini biliyorsun değil mi'' 

Bu soru ile birlikte karanlık ışık her yeri tekrar kapladı ve Sivta'nın tek diyebildiği ;

''Evet, ne yapmam gerektiğini biliyorum'' oldu. Zaman tekrar eski haline geldi.

Muara ağlamaya ve aynı anda gülmeye başlamıştı, fakat Sivta nedense hiçbir tepki göstermiyordu. Muara'nın aklına Servi'nin verdiği zarf geldi ve cebinden çıkarıp mührü kırdıktan sonra içinden okumaya başladı,

MUARA''Geçmiş hayatımın hatıraları''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin