Gecenin sonuna kadar somurttu. Lokantadan çıkarken çocuğun resmen kendisine çirkin dediğini düşünüyordu. Nil’in aracılığıyla çocuktan numarasını aldı. Serhan ona cep telefonunu vermişti ve kendisinden de bir cep numarası istemişti. Kısmet cep telefonu olmadığını söylerken tıpkı mavi saçlı çocuğun etrafındaki insanları gibi renkten renge girdi. Gerçekten de o ana kadar hiç ihtiyaç duymamıştı. Tanıdığı insanların çoğunun yoktu. Bir yığın arkadaşı olan Nil’in bile yoktu. Fakat çocuğun bunu kasten yaptığı belliydi. Baştan beri her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplamış ve son darbeyi konuşmanın sonunda yapmıştı. İnanılmaz bir işçilik ürünüydü bu olanlar ve Kısmet’i yavaş yavaş kendisine çekiyordu. Düşünmekten o kadar zayıf düşmüştü ki bu işin peşini bırakıp evde olmak, yatağına girip yastıklara vura vura hüngür hüngür ağlamak istiyordu ama o zamanda bu ukalaya yenilmiş sayılacaktı. Gece boyu telefonun başında, çalmasını bekledi. Çalmadı! “Bilerek aramıyor,” dedi Kısmet kendi kendine. “Benim arayacağımı sanıyor.” Aramayacaktı işte. Tam iki saat geçti. Herkes uyumuş saat on ikiye yaklaşmıştı. Kısmet de odasının ışıklarını kapamış, telefonun yanındaki koltuktan ayrılmamıştı. Artık dayanamadı, çünkü onunla konuşmak istiyordu. Telefonu kaldırıp numaraları tuşladı. Capcanlı bir ses cevap verdi. “Sonunda aradın,” dedi. “Nerdeyse uyumak üzereydim.” Kısmet bu sözün üzerine patlayacak gibi oldu. “Kendin aramak hiç aklına gelmedi mi?” “Aslında numarayı kaybettim güzel kız.” Kısmet buna inanmamıştı ama Serhan onunla şimdi bir kızla konuşması gerektiği gibi konuşuyordu. Kızları sinirlendirmemek için söylenen küçük beyaz yalanlar ve tatlı sözler… “Güzel miyim?” dedi sonra, Serhan’ın yemekteki lâflarını unutarak. “Aslında kara kuru bir kız olduğumu söylerler.” Serhan bir kahkaha patlattı. “Değil misin yani?” “Şey… Ben senin farklı düşündüğünü sanmıştım.” “Hayır, farklı düşünmüyorum. Aynen söyledikleri gibi ve birazda toparlak olmana rağmen çok güzelsin.” “Toparlak da ne demek!” Elini önce göbeğinde gezdirdi ve bu geceki yemekten sonra biraz şişkin durduğunu fark etti. Onun dışında çok şişman sayılmazdı. Yoksa kendisini mi kandırıyordu. “Boş ver,” dedi Serhan. “Başka şeylerden bahsedelim.” Sesi canlı, neşeli ve gırgır doluydu. Bu hâli Kısmet’e de geçti. Uzun zaman konuştular. Kısmet o sıralar bir takım garip rüyalar görüyormuş. Yazar bunu belirtmiyordu. Ben bunları Kısmet’in kendisinden dinledim. Evet, Kısmet ile tanıştım. Onunla ve kitaptaki bir kaç karakterin esin kaynağıyla daha. Kahramanlar hakkındaki ayrıntıların birçoğuna onlar sayesinde ulaştım. Bir de bilmenizi düşündüğüm başka bir konu; ne zamandır söyleyeceğim, olayların akışını bölmemek için söyleyemiyorum. Yazarın defterlerini bulduğumda oldukça kötü durumdaydılar. Aşırı yıpranmış, yazıları silikleşmiş, hatta bazılarını fareler kemirmişti. Ayrıca bölümlerin bazılarını bilmediğim bir nedenden dolayı basitçe şifrelenmişti. Gerçi hepsi sandığım kadar basit değildi. Bazılarını çözmeyi tamamlayamadım. Şifresiz olanları bile okumak yeterince zordu. Elimde bir hazine tuttuğumu fark ettiğimde bir hayli uzun zaman geçmişti zaten. Neyse ki bu tip eski ve değerli şeyleri keşfetmek konusunda üstüme yoktur. Yani şu an elinizde tuttuğunuz kitapta, bu kişilere ait olayların tamamı yok. Bir bütünlük oluşturacak şekilde gün yüzüne çıkartabildiğim bölümlerin hepsini ekledim. İçeriğini anladığım ancak aşırı tahrip olduğu için kitaba koyamadığım, şifresini henüz çözemediğim sayısız bölüm var. Telaşlanmayın ben bunun için buradayım. Eksik olayları size yeri geldikçe anlatacağım. Kitaba koyamadığım için çok üzüldüğüm bir bölüm daha var. Bu bölümün neyle ilgili olduğunu şimdi söyleyemeyeceğim. Kitabın sonuna doğru bizzat olayı benden dinleyeceksiniz. Şimdi okuyacağınız bölüm de Kısmet’in rüyalarından, daha doğrusu kâbuslarından biri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ülke - Atahan Başaran - Birinci Bölüm
Fanfiction"Bu kitabı yazmaya başladığımda lise ikinci sınıfı yeni bitirmiştim. Okuldan nefret ediyordum. Yaz bittiğinde okula dönmek yerine başka bir dünyaya gitmeyi tercih ederdim. Başka bir dünyadaki başka bir ülkeye... Bu kitapta o dünyayı yazmadım ama o d...