İğrenç bir sabahtı. Sizi temin ederim ki iğrenç bir sabahtı.Hava yine yağmurluyken ve gökyüzü korkutucu bir şekilde şimşeklerini bağışlamaktan çekinmiyorken, yine intihar etme isteği uyandıran beyaz tavanıma doğru gözlerimi açmıştım. Kendime gelmek yaklaşık on beş dakikamı almıştı. İnanın bana, onu görmeden önce her şey bozulmuş süte batırılmış pizza tadındaydı.
Kahvaltı bile etmeden evden ayrılmış, sokaklarda boş boş dolanırken, bir antikacının önünde onu görmüştüm. Pekâlâ, bu hayatın o an bana attığı en büyük kazıktı. Şimdi nefesinizi tutun; çünkü onun, hepimizi mahvedebilecek bir güzelliği var. Dağınık saçları, siyah boğazlı kazağı, parıldayan gözleri, bembeyaz ve öpmek istediğim, yumuşacık gözüken teni.. Kesinlikle bir şaheserdi. O bir sanattı ve ben sanata aşıktım.
Yağmur hâlâ yağıyordu. Kemikli ve damarlı elleriyle şemsiyesini kavramış, arkadaşıyla konuşuyordu. Ve ben ise öylece durmuş, hipnoz olmuş gibi onu izliyordum.
Yemin ediyorum anlamamıştım. Size yemin ederim, ne zaman güldü de ben ona düştüm, anlamamıştım. İşte tam o andı. Gözlerinin kısılıp, yanaklarının gerilerek tüm dişlerinin ortaya çıktığı, güneş tutulmasına benzeyen -hatta güneş tutulmasından bile güzel olan- o andı.
Ona düşmemin, elleri arasında küçücük kalmamın ve en ufak bir hareketinde ufacık kalmamın başlangıcı olan o an.
Gülümsediği vakit.
Saat tam 10.04'tü. O an saate bakarken, bir daha ki gülümseyişlerinde kendimi unutacak kadar sersemleyeceğimi bilmiyordum.O gülümsediğinde, ben bütün sanata olan hayranlığımla ve muhtaçlığımla ona yenilmiştim. Ona ilk yenilişim buydu.
Kesinlikle evrenimi güzelleştiren tek etken o idi. Ona ilk yenilişimi her sene daha büyük bir tutku ile kutluyor, sevinç nidalarımı duyuruyordum tanrıya. Onun trilyonda bir varlığı olmasa; gülüşü, bakışı, belimi kavrayışı olmasa.. Ah o olmasa, ne yapardı sevgiye muhtaç olan benliğim? Ben, onun trilyonda bir olan varlığına muhtaçtım.
Yara bere içinde, delire delire, kanaya kanaya, ben ona muhtaçtım.
Ve o da bana muhtaçtı çünkü minik ellerimden hoşlanıyordu. Minik ellerimi tek tek yaralarında gezdirmemden, onu bu minik ellerle şefkatle sevmeme bayılıyordu ve ben tanrıya bir kez daha şükrediyordum.
Kan içindeydik, o bir melekti ve yaralıydı kanatları. Ve ben ise tanrının lanetlediği bir melek olarak kanlı ellerim ile dokunmuştum paramparça olan her bir yanına, tutmuştum ellerinden ve yüceltmiştim onu.
Ben onu çok sevmiştim, size yemin ederim çok sevmiştim.
Ve o, yara bere içindeyken kendisi, doğrulup yerinden son kalan panzehirini bana vermişti.
----
Şey selam.. Bu iki hafta kadar dursun burada, bu akşam çok istedim yayımlamak, duramadım daha fazla.. Heyecanlıyım aslında, sadece doğru düzgün devam ettirebilmeyi ve mahvetmemeyi umuyorum.
BİR SÜRE SONRA YENİDEN BURADA BULUŞALIM OLUR MU, BEKLEYİN LÜTFEN BENİ <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
his smile +yoonmin+
RomanceBu gülümseme belki sana aittir şimdi, Belki de kafamda yarattığım sana Belki sen seviyorsundur beni Belki de kafamdaki sen Sen mi tutuyorsun ellerimi? Yoksa ben mi hayal ettim bunların hepsini? Söyle sevgilim, Beni seviyor musun? Ağladığım gecelerde...