3. Bölüm

6 1 0
                                    

Tüm misafirler büyük salonda toplandığında Arkad Kralı Thorion anons edildi. Misafirlerini tekrardan selamlayarak tahtına doğru ilerleyen kral zırhını ve kılıcını çıkarmıştı. Tacı ve yerelere sürünen mavi kürklü peleriniyle görkemli görünüyordu. Merdivenleri yavaşça çıkıp misafirlere döndü. Uzun boylu ve geniş vücuda sahip kralın sarıya çalan saçları kulak hizasında ve hafif dalgalıydı. Gök mavisi gözleri, sarıların ve kahverengilerin birbirine karıştığı gür sakalları vardı.
Kısa süren sessizliğini bozarak, "Kayıp Savaş'ta büyük bir zafer elde eden Kralımızın ve bu uğurda canlarını veren kral ve askerlerimizin onuruna verdiğimiz bu kutlamada bize eşlik eden siz değerli misafirlerimize içtenlikle hoşgeldiniz diyorum" dedi.
- Zamanında yaşanmış olan bu karanlık ve vahim hadisenin br daha yaşanmayacağını bilmek sevindiri elbette ki. Birlik ve beraberlikle ayağa kalkmak için verdiğimiz çabada yanımızda olduğunuzdan dolayı teşekkür ediyorum. Birer kadeh şarap için ve eğlenin.
Alkışlar eşliğinde aşağıya inen Kral Thorion diğer kralların arasına karışarak sohbet etmeye koyuldu. Şarapların da servis edildiği kutlamaya katılanların sayısı bir hayli fazlaydı. Misafirler bir yandan ciddi konular arasına gömülürken bir yandan da kahkahalara boğuluyordu.
Büyük salondaki karmaşanın dışında, kalenin arka bahçesinde ise hanımlar bulunuyordu. Sadece kadınlara hususi olan bahçe geniş ve bakımlıydı. İlkbaharın ilk çiçekleri açmış, ağaçlardan düşen çiçekler yerleri renklendirmişti. Hanımların oturması için yapılan çardaklarda Torion'un eşi Kraliçe Dena ve diğer kraliçeler sohbet ediyordu. Kraliçe Dena, pembemsi teni, uzun siyaha yakın dalgalı saçları ile alımlı bir kadındı. Aynı zamanda hamileydi ve doğumu yaklaşmıştı. Zarif bir taç takmış, tülden askılı ve dökümlü lila rengi bir elbise giymişti. Boynunda ise göğüslerinin altına kadar inen bir zincirde altın rengi bir kolye vardı. Ucunda ise üzeri incelikle işlenmiş bir kalp vardı. Bu sabah kral tarafından armağan edilmiş ve bizzat onun elleriyle takılmıştı. Kutlamalara katılmak üzere ayağa kalkan kraliçe Dena, misafirlerle birlikte büyük salonun yolunu tuttu.
Salonda sohbet koyulaşmış, gelenlerin sayısı artmıştı. Kapıdan onlarca insan girip çıkıyordu. Nöbetçiler hariç herkes şarap içerek eğleniyordu. Bir süre sonra kapının olduğu civarda bir uğultu oluşmaya başladı. İnsanlar çekilmeye ve uzaklaşmaya başladı. Durumu fark eden fakat anlamlandıramayan Torion, o tarafa bakındı ancak görülecek bir mesafede değildi. Önce karısının geldiğini düşündü ancak sesler azalmaya başlayınca bu düşüncesinden vazgeçti. Misafirlerin arasından ilerleyerek ne olduğuna bakmaya çalıştı.
Kapının önünde siyah cübbeli bir insan gördü. Kısa boylu ve kamburdu. Üzerinde siyah bir cübbe vardı ve başı da kapalıydı. Tek görünen yeri ince dudakları ve sarkan gıdısıydı. Cübbesinin paçasındaki ve ayakkabılarındaki çamura bakılırsa uzak bir yerden geliyordu. Elindeki uzun sopayı baston olarak kullanıyordu. Etrafından kaçan insanlar yüzünden ortada bir boşlukta kalmıştı.
Kral Thorion onu görünce ani bir huzursuzluk yaşadı fakat geldiği gibi kayboldu. İhtiyar adama doğru yaklaşmak için birkaç adım attığı sırada adam başını kaldırdı ancak hala yüzü seçilemiyordu. Kral olduğu yerden ihtiyara seslendi.
-Kimsin ihtiyar? Yardıma mı ihtiyacın var?
İhtiyar adam sopasını bir kez yere vurarak, "O geri gelecek" dedi.
Kral bir anlam veremediği bu sözlere "Kim?" diye cevap verdi.
Herkesin keskin suskunluğu arasında, ihtiyar sopasını bir kez daha yere vurdu. "O geri gelecek ve senin kanından güç olacak"
O anda kralın içini bir huzursuzluk kapladı. Tarifi imkansız bir huzursuzluktu bu. Ortada olan hiçbir şey olmamasına rağmen gelen sıkıntı kalbini sıkmaya başladı. Şüphe ve tedirginlik içinde etrafındaki insanlara ve hemen solunda bulunan krallara baktı. Kimsenin sessizliğini bozmadığı, belirsizliğin havada asılı kaldığı anda koridordan kadın gülüşeleri duyuldu. Kraliçe Dena ve hanımlar neşe içinde salona giriş yaparlarken tüm gözler bir anda onlara çevrildi. Dena ortada tek başına duran üstü çamurlu adamı fark edince duraksadı. İhtiyarın hemen arkasındaydı ve ihtiyar kafasını hafifçe ona çevirdi. İki saniye süren bakışını tekrardan krala çevirdiğinde yine aynı sözleri tekrarladı.
-O geri gelecek ve senin kanından güç alacak, dedi ve ani, kendisinden beklenmeyecek bir atiklikle kraliçeye koştu. Kimsenin ne olduğunu anlayamadığı kısacık bir sürede cübbesinin içinden çıkarttığı bıçağı kraliçenin karnına sapladı. O kadar kısa bir zaman diliminde gerçekleşti ki daha kral da dahil olaya müdahale etmek için bir adım bile atamadılar. Kraliçe Dena, karnına saplanan bıçakla kanlar içinde kaldı ve yere yığıldı.

ARKAD EFSANESİ - Lur Kehaneti-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin